Türkiye Bankalar Birliği’nden S&P’ye yanıt
Türkiye Bankalar Birliği, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s’a yanıt verdi. Yapılan açıklamada, “Ekonomimizin performansındaki toparlanmanın da olumlu etkisiyle ekonomiye olan destek sürmeye devam edecektir" ifadeleri kullanıldı.
Geçen hafta Türkiye’nin notunu değiştirmeyen S&P dün Türkiye'nin kredi notu ve görünümüne ilişkin bir telekonferans düzenledi. S&P tarafından Türkiye’nin kredi notu ve görünümüne ilişkin düzenlenen panelde yapılan sunumda, “Türk hükümetinin halen mali manevra alanı var. Türkiye için izlenecek beş husus; bankaların varlık kalitesi ve dış finansman, ABD ilişkileri, mali pozisyon, yerel seçimler sonrası politikalar ve şeffaflık.” ifadeleri kullanıldı.
TBB’den yanıt
Türkiye Bankalar Birliği, kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin açıklamalarına ilişkin yanıt verdi
TBB'nin açıklaması şöyle:
Bazı basın ve yayın organlarında, 19 - 20 Şubat 2019 tarihlerinde yer alan haberlerde derecelendirme şirketi Standard and Poor’s analistlerinin Türkiye’de bankacılık sektöründe tahsili gecikmiş alacak ve sorunlu kredilere ilişkin açıklamaları yer almıştır.
Türkiye Bankalar Birliği, Şirketin açıklamalarının en kötü varsayımlara dayalı senaryoların ürünü olması nedeniyle temelsiz olduğu, son dönemdeki toparlanmayı dikkate almadığı, Türkiye’nin kendine has özelliklerini ve gücünü, bankacılık sektörünün tecrübesini ve reel sektörün dinamizmini yansıtmadığı görüşündedir.
Kamuoyunun daha iyi bilgilendirilmesini teminen, aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür:
Bankacılık sektörünün aktif kalitesinin ölçülmesi ve raporlanması için yapılan temel düzenleme; bankaların kredilerinin beklenen zarar karşılıklarının ayrılması amacıyla sınıflandırılmalarını gerektiren düzenlemedir. 2018 yılının başından itibaren uluslararası iyi örneklere tam uyumlu olan düzenleme ile ülkemizde kredi zararlarının muhasebeleştirilmesi, kredilerin sınıflandırılması, yeniden yapılandırılması, teminatların dikkate alınması, aktiften silinmesi, belgelendirme ve raporlama konularında önemli değişiklikler yapılmıştır. Kredilerin sınıflandırılmasında “kredi riskinde önemli artış” kavramı önem kazanmıştır.
Geçen yılda yaşanan dış gelişmeler, kur ve faiz artışı çerçevesinde bu kavram dikkate alınarak yapılan hesaplamalar nedeniyle, “ödemelerde bir sorun olmasa da ileride olabilir” yaklaşımı ve bankaların ihtiyatlı tutumlarının da etkisiyle, yakın izlemeye alınan kredilerde artış olmuştur.
Ancak, bankaların kendi bünyelerinde geliştirdikleri modellerin sonucu belirlenen “kredi riskinde önemli artış” nedeniyle ikinci gruba alınan krediler sorunlu kredi olarak değerlendirilmemelidir. Değerlendirmenin, “kredinin ilk verildiği tarihe göre kredibilitesinde kısmen azalma olabileceği” şeklinde yorumlanması daha doğru olacaktır.
Kaldı ki, zorlu geçen yakın dönemlere ilişkin verilere göre yakın izlemedeki kredilerin takibe intikal oranı yüzde 5’ler seviyesindedir. Bu sınıftaki kredilere takibe atılmış ve donuk alacak haline gelmiş kredi muamelesi yapılması son derece yanlıştır. Sektörün aktif kalitesindeki bozulmanın yüksek olacağına ilişkin değerlendirme yapılması hem bankacılık, hem de reel sektör için büyük bir haksızlıktır.
Bu nedenle, ileriye yönelik yapılan tahminler ve hesaplamalara göre ikinci grupta, yakın izlemedeki kredilerin tamamının sorunlu hale geleceğine ilişkin değerlendirme doğru değildir. Ülkemiz realitesi ile de uyuşmamaktadır. Türkiye’nin ekonomik zorluklarla baş etme becerisini, bankacılık sektörünün risk yönetim tecrübesini, özel sektörün gerçek gücünü ve dinamizmini dikkate almaksızın, sadece uluslararası standart hesaplamalara göre yapılan statik bir değerlendirmenin Türkiye gerçeğini yansıtmadığı düşünülmektedir.
Yakın izlemeye alınan kredi müşterilerinin tamamına yakını faaliyetlerini sağlıklı olarak sürdürmektedir. Türkiye’nin güçlü girişimcileri tarafından yönetilmektedir. Yurtdışında yerleşik ortakların mali yapılarında bozulma olsa dahi bunların Türkiye’deki şirketlerinin faaliyetleri de katma değer oluşturmaya devam etmektedir.
Diğer yandan, yurtdışındaki bankacılık düzenleme ve denetleme kuruluşları tarafından da çok yakından izlenmekte olan yurtdışı yerleşiklere ait ülkemizdeki bankaların faaliyetleri, yerleşik bankalarımıza benzer şekilde devam etmekte, bahsi geçen derecelendirme şirketini yanlışlamaktadır. Bankacılık sektörümüz güçlü ve sağlıklı bir yapıdadır. Beklenmedik risklere dayanabilecek donanıma ve bunları yönetebilecek tecrübeye sahiptir. Sektör ihtiyatlı bir yaklaşımla muhtemel riskler için yeterli kredi karşılıklarını ayırmıştır.
Yakın dönemde yaşanan çok sayıda ve yüksek şiddetli şoklara dayanmış ve ekonomik faaliyeti finanse etmiştir. Ekonomimizin performansındaki toparlanmanın da olumlu etkisiyle ekonomiye olan desteğini sürdürmeye devam edecektir.”