ABD’nin PKK kararı ne anlama geliyor?
Terör örgütü PKK yöneticisi olan Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan’ın başına ABD tarafından 12 milyon dolar ödül konmuştu. ABD’nin bu kararı ne anlama geliyor? Yazar Abdulkadir Selvi kaleme aldı.
ABD tarafından terör örgütü PKK liderinin başına 12 milyon dolar ödül konmuştu. Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi bu konu hakkında bir yazı kaleme aldı.
Selvi’nin yazısı şöyle:
“ABD, PKK yöneticileri Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan’ın başına 12 milyon dolar ödül koydu diye kelle avcılarının ‘Vahşi Batı’dan Kandil’e doğru yola çıktığını düşünmeyin.
Ya da Öcalan’ı paketleyip Türkiye’ye teslim ettikleri gibi Karayılan, Bayık ve Kalkan’ı da bir sabah paketleyip Türkiye’ye teslim edecekleri beklentisine girmeyin.
ABD’nin PKK’nın ‘troykası’nın başına koyduğu ödülle ilgili Ankara’da “ihtiyatlı bir iyimserlik” söz konusu. Öyle aman aman eteklerin zil çaldığı sevinçli bir durum söz konusu değil ama atılan adım küçümsenmiyor. Tam aksine siyasi ve sembolik anlamı büyük bir karar olarak görülüyor. ABD, PKK’yı 1997 yılında terör örgütü listesine aldı. PKK’nın bazı yöneticilerinin kara para aklama suçu kapsamında ABD’deki mal varlıklarının dondurulması yoluna gidildi. Ama PKK’nın ilk üç numarasının başına para ödülü ilk kez konuluyor. Belli ki bu karar öncesinde Türkiye ile ABD arasında bir arka kapı diplomasisi işlemiş, mutfakta bir şeyler pişirilmiş. Çünkü karar Ankara’da sürpriz olarak karşılanmadı.
Üç soru
Ankara’da cevabı aranan sorular var.
1- ABD, PKK’yla ilgili bir konsept değişikliğine mi gidiyor?
2- ABD, Irak’taki PKK ile Suriye’deki YPG’yi ayrıştırıyor mu?
3- PKK’nın aleyhine adım atan ABD’den YPG’nin lehine bir hamle mi gelecek?
Öcalan Türkiye’ye teslim edildiği zaman Ecevit, “Amerika Apo’yu neden verdi anlamadım” demişti. Geçmiş tecrübeler ışığında ABD’nin bundan sonraki hamlesinin ne olacağı merak ediliyor. ABD’nin bir süredir PKK ile YPG’yi ayrıştırmaya çalıştığı yönünde istihbaratlar alınıyordu. PKK, ABD ve AB ülkelerinde terör örgütü olarak ilan edilmiş kanlı bir örgüt olduğu için onun Batı kamuoyuna pazarlanmasında güçlükler vardı. ABD ve PKK tarafından tepeden tırnağa dizayn edilen YPG ise Suriye’de DEAŞ’a karşı silahlı mücadele veren seküler Kürt güçleri olarak gösterildiği için Batı kamuoyunda bir sempati oluşturdu. O nedenle ABD eski ürün olan PKK’yı değil, yeni sürüm YPG’yi tercih etti.
Türkiye’nin YPG ısrarı
ABD, PKK-YPG’yi Suriye Demokratik Güçleri (SDG) makyajının altında sunmaya çalışsa da Türkiye, SDG’nin PKK tarafından sevk ve idare edildiğini biliyor. SDG ile ABD’liler arasında irtibatı sağlayan Şahin Cilo, Türkiye’de birçok kanlı eyleme imza atan PKK’nın silahlı yapılanması olan HPG’nin yöneticisiydi. Ayrıca SDG yönetiminin tepesinde Murat Karayılan ve Cemil Bayık yer almıyor mu?
O nedenle Ankara, ABD’nin samimiyetini göstermesi için öncelikle PKK’nın Suriye kolu olan YPG ile ilişkisini kesmesini istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Paris’te ABD Başkanı Trump’la görüşmesindeki başlıklardan biri bu konu olacak. Çünkü Fırat’ın doğusunda ABD’nin kontrolündeki bölge Türkiye’nin beka sorununu oluşturuyor. ABD, Kandil’deki PKK yöneticilerinin başına ödül koyarken Menbiç’te Karayılan ve Bayık’a bağlı olan YPG ile ortak devriyeye çıkıyor, Fırat’ın doğusunda silahlı olarak görüntü veriyor.
ABD’nin PKK konusunda inandırıcı olabilmesi için Suriye’de YPG ile arasına mesafe koyması isteniyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, YPG’yi PKK’nın aksine terör örgütü olarak tanımadıklarını açıkladı. Zaten sahadaki görüntü de bunu doğruluyor. ABD, binlerce tır silahla donattığı Fırat’ın doğusunda kalıcı olacağı izlenimi veriyor.
Türk kamuoyuna jest
ABD’nin PKK yöneticileriyle ilgili kararı hakkında iki başlık açmazsak eksik olur.
1- Suriye denkleminin dışında kalan ABD, sürece yeniden dahil olabilmek için PKK’yla ilgili bir adım attı. Ancak YPG’yle ilişkisi olduğu sürece Türkiye’yi ikna etmesi mümkün gözükmüyor.
2- Türk kamuoyunda iyice artan ABD karşıtlığını gidermek için PKK jesti yaptı.
ABD’nin PKK yöneticilerinin başına para ödülü koymak yerine PKK’ya yaptığı yardımı kesmesinin yeterli olacağı söyleniyor. Ama yine de bu karar önemseniyor ve “Yetmez ama evet” deniliyor.”