Abdulkadir Selvi yazdı! Abdullah Gül neden konuştu?
Yazar Abdulkadir Selvi, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açıklamalarını değerlendirdi.
11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Karar gazetesinden Taha Akyol’a konuştu. Gül, “Türkiye uzun vadeli, analize ve uzmanlığa dayalı bir strateji noksanlığını hissediyor. Ekonomik göstergelerdeki ciddi bozulmalar geriye gidişe işaret ediyor. Bu durum kaygı verici. İlk AK Parti hükümetlerini kurduğumuzda hazırlıklıydık. Yapısal dönüşümle yatırımcılar için öngörülebilirlik ve şeffaflık oluştu. Yıllık 30 milyar dolardan fazla doğrudan yatırım geldi. Son beş yılda yaşananlara rağmen bugün hâlâ ayakta durabiliyorsak bu ilk beş yılda ekonomideki yapısal dönüşüm sayesinde. O reformlar sayesinde dayanıklı bir ekonomi oluştu.” ifadelerini kulladı.
Abdullah Gül neden konuştu?
Gül’ün konuşmasını değerlendiren Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi şu ifadeleri kullandı:
“1-AK Parti’de görev üstlenmiş eski bakanlardan oluşmasın. Böylece AK Parti’den ayrılanların kurduğu parti yerine yeni bir parti imajı verilmek istenmişti. Ayrıca eski bakanların bagajlarının yeni partiye taşnmasına engel olmuşlardı. Sadullah Ergin ve Nihat Ergün hariç.
2-Ali Babacan’ı gölgelememek için Abdullah Gül’ün geride durması kararı alınmıştı. Böylece arka planda Abdullah Gül’ün gerçek lideri olduğu, Ali Babacan’ın ise emanetçi konumuna düştüğü bir tablo istememişlerdi.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Karar gazetesindeki röportajını görünce aklıma bazı sorular üşüştü.
Ali Babacan’ı gölgelememek için kendini geriye çeken Abdullah Gül neden öne çıkmak istedi? Ali Babacan’ın yetersiz kaldığını düşündüğü için mi, yoksa Ali Babacan’ın tahmin ettiğinden daha fazla öne çıktığını gördüğü için mi?
Ali Babacan’ı gölgelemeyeyim derken, kendisinin gölgede kaldığını mı düşündü?
Cumhurbaşkanlığı senaryolarını konuşurken AK Parti’den yetkili bir isim “Millet ittifakının cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül değil, Ali Babacan olduğunu düşünüyorum” demişti.
Abdullah Gül durup dururken konuşma ihtiyacı hissedince, yoksa bu öngörü doğru mu çıkıyor diye düşünmeden edemedim.
Abdullah Gül’ün, her derdin devası olarak sunduğu parlamenter sistemin en büyük mağduru kendisi olmuştu.
Özal’dan ve Demirel’den daha fazla oy alarak cumhurbaşkanı seçildiği halde 367 kararı ile cumhurbaşkanı olması engellenmişti.
Bakanı olarak görev yaptığı Refahyol hükümeti, parlamento içindeki ayak oyunlarıyla yıkılmak istenmişti. Koalisyon ortağı DYP bölünüp DTP kurulmuş, Refahyol’u Meclis’te deviremeyenler 28 Şubat sürecini başlatmış, seçilmiş Başbakan Erbakan’ı istifa ettirmişlerdi.
Abdullah Gül’ün Erbakan’a eşlik ettiği Genelkurmay ziyareti sırasında bir general Başbakan’a omuz atmıştı.
Parlamenter sistem döneminde Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatılmıştı. Abdullah Bey’in Kanal 7 televizyonunda başörtüsüyle ilgili bir konuşması kapatma delilleri arasında yer almış, parti yönetiminde yer alanlarla birlikte Gül’ün de mal varlığı dondurulmuştu.
Bu kadar yeter mi?”