Atatürk’ün son 100 günü
Ata'nın bu arzusu Eylül sonlarında o kadar arttı ki, sonunda yanındakiler belki de "son arzu"su olacak bu küçük isteği karşılama telaşına girdiler. Afet İnan'ın babası ormancıydı. O çocukluğunun geçtiği Sündiken ormanlarını tavsiye etti. Doktorlar, İstanbul'a daha yakın bir yerin, örneğin Alemdağ'ın daha uygun olduğunu söylediler.
"Münasiptir" dedi. Ama binanın bakıma muhtaç olduğunu öğrenince üzüldü. Belki o kadar yaşayamayacağını artık kendisi de tahmin ediyordu. Sonunda "Hele şimdilik dursun bakalım" dedi. "İlerde tekrar görüşür, bir karar veririz."
Bir daha o konu hiç açılmadı...
Dışarı çıktıklarında Doktor Belger, kendisinden bir umut kırıntısı bekleyen Kılıç Ali ve Salih Bozok'a şunları söylüyordu:"Hastalık süratle ilerliyor. İkinci defa su almadan önce, hayatının hiç olmazsa bir iki sene idamesine imkân bulunacağı ümidinde idik.
Fakat bugün, kurtulması için ancak yüzde 3 ihtimal vardır. Bu hastalıkta, Atatürk'ün öbür işlerindeki gibi talihi yardım etmemiştir. Su alalı 7 gün olduğu halde kanımda tekrar 7 kilo su toplandı. Karaciğer artık vazifesini yapmıyor. Zehirlenme başlamıştır. Vücudundaki yağlar tamamen eridi. Vaziyet vahim ve ümitsizdir."
Bu sözleri dinleyen Kılıç Ali ve Salih Bozok büsbütün sarsıldılar. Artık içlerinde en ufak bir ümit ışığı bile kalmamıştı.
Atatürk, ölüyordu...