Bakan Şimşek, 2025 yol haritasını anlattı: 'Maliye politikası daha sıkı olacak'
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2025 yılında ekonomideki yapısal dönüşümü hızlandırmayı hedeflediklerini belirtirken, maliye politikasının daha sıkı olacağının altını çizdi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2025 yol haritasını anlattı, kalıcı fiyat istikrarı sağlamayı ve ekonomide yapısal dönüşümü hızlandırmayı hedeflediklerini dile getirdi. Bakan Şimşek, maliye politikasının daha sıkı olacağının altını çizerken, "Enflasyonun düşmeye devam edeceği bu dönemde para politikasını desteklemek için mali disiplini güçlendirecek ve arz yönlü politikaları devreye alacağız" dedi.
Enflasyonun kontrolden çıkma riski ortadan
kalktı
Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin yayın organı Ekonom Dergisi'ne
konuşan Bakan Şimşek, 2025 hedeflerini dile getirdi. Bakan Şimşek,
2023 yılı mayıs ayından itibaren uyguladıkları programın olumlu
sonuçlarını aldıklarını belirterek, 2024 yılının dış
kırılganlıkların azaltıldığı, dayanıklılığın artırıldığı, makro
finansal istikrarın güçlendirildiği bir yıl olduğunu söyledi.
Programı başarıyla uygulayarak ödemeler dengesi riski ve
enflasyonun kontrolden çıkma riskini ortadan kaldırdıklarını
kaydeden Şimşek şunları dile getirdi:
“2025 yılında ise kalıcı fiyat istikrarını sağlamayı ve ekonomide yapısal dönüşümü hızlandırmayı hedefliyoruz. Enflasyonun düşmeye devam edeceği bu dönemde para politikasını desteklemek için mali disiplini güçlendirecek ve arz yönlü politikaları devreye alacağız. Sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı için verimliliği ve rekabet gücümüzü artıracak yapısal reformları hayata geçirerek ülkemizi yüksek gelirli ülkeler arasında konumlandıracağız.”
Enflasyondaki düşüş devam edecek
Şimşek, enflasyondaki düşüşün devam edeceğini belirterek, 2025’te
dezenflasyonda dört temel hususun belirleyici olacağını söyledi.
Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birincisi, para politikasının enflasyona gecikmeli etkisi zamanla
daha net görülecek. İkincisi, 2025 yılında bütçe açığının milli
gelire oranının azalması negatif mali etki yaratacak. Üçüncüsü,
bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde, yönetilen ve yönlendirilen
fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz.
Örneğin, enflasyonu etkileyen kalemlerde yeniden değerleme oranını
uygulamadık. 2025’te akaryakıt ürünlerinde yapılacak ÖTV artış
oranını yüzde 6 ile sınırlandırdık ve 12 milyar liralık vergi
gelirinden vazgeçtik. Dördüncüsü, dezenflasyonu sadece talep yönlü
politikalarla değil, gıda, konut ve enerji gibi birçok alanda arz
yönlü tedbirlerle de destekleyecek; bu alandaki reformlara hız
kazandıracağız. Gıda arzını artırmak amacıyla sulama projeleri,
arazi toplulaştırması, gıda lojistiği ve gıda ihtisas bölgelerinin
kurulmasına yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz. Sosyal konut
arzının artırılması da arz yönlü politikaların temel unsurlarından
biri olacak. Enerji dönüşümünü ise hem yerli hem de yenilenebilir
kaynakları önceliklendirerek gerçekleştireceğiz”
Kayıt dışılıkla mücadele dönemi
2025'in yeni vergi düzenlemelerinden daha çok kayıt dışılıkla
mücadele ve harcama disiplini dönemi olacağını belirten Bakan
Şimşek, deprem dışındaki alanlarda harcama disiplinine devam
edeceklerini vurguladı.
2025 yılında maliye politikasının daha sıkı olacağını vurgulayan
Şimşek, “2025 yılı, yeni vergi düzenlemelerinden daha çok kayıt
dışılıkla mücadele ve harcama disiplini dönemi olacak. Deprem
dışındaki alanlarda harcama disiplinine devam edeceğiz. Yeni ihdas
edilen asgari kurumlar vergisi başta olmak üzere alınan gelir
tedbirleri, vergilemede gönüllü uyumu güçlendirecek çalışmalar,
etkin tahsilat ve denetim performansıyla bütçe açığını düşürmeye
devam edeceğiz” dedi.
Şimşek, bu kapsamda bütçe açığının milli gelire oranının 2025’te
yüzde 3,1’e ve sonraki yıllarda yüzde 3’ün altına gerilemesini
beklediklerini ifade ederek, böylece kamu maliyesiyle de
enflasyonla mücadeleye çok güçlü bir destek sağlayacaklarını
belirtti.
Türk lirasına güven arttı
Cari açıktaki düşüş, dış finansmana erişimin iyileşmesi ve Türk
lirasına artan güven sonucunda, önemli ölçüde rezerv birikimi
sağladıklarını belirten Şimşek, “2023 yılı Mayıs ayına göre brüt
rezervlerimiz yaklaşık 57 milyar dolar, swap hariç net
rezervlerimiz ise 104 milyar dolar arttı. Uluslararası tanıma göre
rezerv yeterliliğimiz eşik seviyeye ulaştı. Rezervlerdeki artışın
yaklaşık yüzde 75’i yurt içi portföy tercihlerinden, yani ters para
ikamesinden kaynaklandı. Programla birlikte Türk Lirasına güven
arttı ve yabancı para mevduatların toplam içindeki payı yüzde
41,4’e geriledi” dedi.
Gelir dağılımındaki bozulma tersine döndü
Uygulanan ekonomi programı sayesinde gelir dağılımındaki bozulmayı
gidermeye başladıklarını belirten Şimşek, şöyle devam etti:
“Gelir dağılımı eşitsizliğini gösteren Gini Katsayısı 2022 yılında, 2005 yılından sonra en kötü seviyesini görmüştü. Ancak 2023 yılında bu eğilim tersine döndü, gelir dağılımında adalet yeniden sağlanmaya başladı. Çalışanlarımızın milli gelirden aldığı pay son 26 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Enflasyondaki düşüşün devamıyla, vatandaşlarımızın alım gücü daha da artacak ve gelir dağılımındaki bozulma düzelmeye devam edecek.”
Büyüme dengelendi yavaşlama geçici
Bakan Şimşek, bütçe açığının milli gelire oranını hakkında da
konuşan Bakan Şimşek, "Deprem harcamalarının etkisiyle 2023’te
bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 6,4 öngörmüştük.
Uyguladığımız politikalarla bu oran yüzde 5,2 gerçekleşti ve
gelişmekte olan ülke ortalamalarının altında kaldı. 2024 yılında
ise bu oranın yüzde 4.9 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz." dedi.
Bakan Şimşek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dezenflasyon sürecinde büyüme ılımlı ve daha dengeli seyrediyor. 2023 yılı üçüncü çeyreğinde ekonomide başlayan dengelenme belirginleşerek sürüyor. 2024’ün ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 gerçekleşen büyümeye toplam yurt içi talep 1,3 puan, net dış talep ise 1,9 puan katkı yaptı. Jeopolitik gelişmeler ve en büyük ticaret ortağımız Almanya’daki zayıf talep, 2024 yılında ihracatımızın büyümeye katkısını sınırladı. Bunun yanı sıra stok maliyetlerindeki artış, iç talepteki yavaşlama ve diğer ihracat pazarlarımızdaki görece zayıf talep imalat sanayinde daralmaya neden oldu. Ancak milli gelirimizin yaklaşık 4’te 3’ünü oluşturan hizmetler, inşaat ve tarım sektörlerinde ekonomik aktivite halen güçlü görünümünü koruyor. Büyümedeki ivme kaybına rağmen, işgücü piyasamız güçlü görünümünü sürdürmekte olup programın kısa vadeli etkilerinin oldukça sınırlı olduğunu gösteriyor. Mevsimsel düzeltilmiş istihdam 2024 ekim ayında geçen yılın mayıs ayına göre 1,4 milyon kişi artarken aynı dönemde işsizlik oranı 0.8 puan gerileyerek yüzde 8,8 oldu.
Enflasyondaki düşüş ve destekleyici küresel koşullarla birlikte, 2025’in ikinci yarısından itibaren ekonomik aktivitede göreli bir toparlanma öngörüyoruz. 2025 yılında küresel büyümenin, ticaretin, finansal koşulların ve emtia fiyatlarının ekonomimiz açısından daha destekleyici olmasını öngörüyoruz. İhracatımızın yüzde 72’sini oluşturan Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da büyümenin 2025 yılında hızlanması beklenmektedir. 2025 yılı sonuna kadar piyasalar, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 50 baz puan, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ise 100 baz puan daha faiz indirimi yapmasını öngörmektedir. Gevşeyen küresel finansal koşullar ülkemiz ve gelişmekte olan diğer ülkeler açısından olumlu olacaktır. Küresel ekonomide korumacılığın arttığı bir dönemden geçiyoruz. Üretimin yerelleştiği ve tedarik zincirlerinin dost ülkelere yöneldiği bu dönemde, Türkiye önemli avantajlara sahip. Gümrük Birliği dahil olmak üzere, 54 ülkeyle yaptığımız serbest ticaret anlaşmalarıyla, 30 trilyon dolarlık bir coğrafyaya entegreyiz ve bu sayede korumacı eğilimlere karşı dayanıklıyız. Serbest ticaret anlaşmalarımızın olmadığı yakın ve dost coğrafyalarla da güçlü ilişkilerimiz var.”