Alçı: Bu ülkede şiddet değil, erkek problemi var!
Kadın cinayetleri hakkında bir yazı kaleme alan yazar Nagehan Alçı, “Bu ülkenin bir "erkek" problemi var. Bu problem doğuştan başlıyor” dedi
Kırıkkale’de kızının gözleri önünde boğazı kesilerek öldürülen Emine Bulut ve Gaziantep’te doğum yaptıktan sonra bıçaklanan kadın gündem olmuştu. Habertürk yazarı Nagehan Alçı kadın cinayetleri hakkında bir yazı kaleme aldı.
Alçı’nın yazısı şöyle;
“24 saatten uzun süredir masamın başına bir oturuyor, bir kalkıyorum. Çetrefil, uzun bir çalışma gerektiren bir yazı olduğu için değil.
İçimdeki öfkeyi, utancı ve çaresizliği nasıl yöneteceğimi bilemediğim için kilitlenip kaldım sevgili okurlar.
Emine Bulut cinayetini yazmayı önce vicdanım reddetti. Olan olmuş, bu utanç sen, ben ne yazarsam yazayım orada duruyor. Zavallı, çaresiz laflar kendi vicdanlarımızı soğutmak dışında neye yarar?
Zaten hep öyle olmuyor mu? Erkekler kadınları öldürüyor ve bu rutin döngüye birtakım bahaneler buluyoruz. İşsizlik, içki, kumar, psikolojik rahatsızlık… Yani aslında her cinayetten sonra fark etmeden canileri
aklama faaliyetine girişiyor medya, siyaset, yargı üçgeni. İçim kaldırmıyor bu gidişi…
Ama sonra, bu sabah bir de Gaziantep’te henüz doğum yapmış ve boşanma aşamasında olan bir kadının, kocası tarafından hastanede bıçaklandığını okuyunca yüzlerce kez oturup kalktığım masamın başına döndüm ve bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yazdığım şu satırları arşivden çıkardım:
Şiddet uygulayan erkekleri ölüme mahkum etmek
Yeter! Bu ülkenin erkek şiddeti yeter! Dur diyelim artık! Her gün, birbirini hiç tanımayan ama kadın düşmanlığı konusunda aynı potada buluşan erkeklerin yaptıklarına "Buraya kadar" diye haykıralım!...
Bunun tek yolu var sevgili dostlar. Tek bir yolu… Şiddeti en ağır cezalara mahkum etmedikçe, bu vandalları, bu vahşileri korkutup, içlerindeki kriminal canavarı hapisle, sosyal baskıyla, işsizlik sopasıyla ezmedikçe duracakları yok…
Hakimlere sesleniyorum: Mevcut yasaları işletin! En üst cezaları verin. Kadına şiddeti ağır cezada yargılayın. Tutuksuz yargılamayı unutun…
İşverenler, bu adamlara iş vermeyin!
İşverenlere sesleniyorum: Sicilinde bu konuda en ufak bir pürüzü olana iş vermeyin. Mevcut çalışanlarınız arasında böyle profiller varsa onları işten çıkarın! İşsizliğe mahkum edin!
Yetkililer, bu suçu işleyenleri e-devlet'te damgalayın!
Devlete sesleniyorum: E-devlette kadına karşı şiddet suçundan yargılananları özel olarak işaretleyin. Onların kimliklerinin ayrılmaz bir parçası olsun bu utanç. Silinemesin. Hastaneye gittiklerinde de, SGK’ya ihtiyaç duyduklarında da karşılarına çıksın. Herkes bilsin.
Kadınlar, kocalarınızı afişe edin!
Ve topluma sesleniyorum: Artık yeter bu kadın düşmanlığı. Kadına şiddet uygulayanı, sadece fiziksel değil, psikolojik şiddet uygulayanı da, eşini, kızını ezeni, aleni hakaret edeni vicdanlarınızda mahkum edin!
Ey kadınlar bunu sadece sizin gücünüz başarabilir. Nasıl ki erkekler yıllardır kendi suçlarını örtmekte dayanışıyorlarsa, siz de size şiddet uygulayanı, sizi ezeni bezdirmekte, onu toplumun içinde utandırmakta dayanışın.
Kocalarınızı afişe edin. Babalarınızı afişe edin. Sevgililerinizi, patronlarınızı, bölüm şeflerinizi afişe edin. Kol kırılır, yen içinde kalır demeyin. Konuşun! Korkmayın! Korktukça üstünüze geliyorlar. Siz konuştukça onlar sizden korkacak!
Sebep ne yoksulluk, ne yozlaşma, ne bağımlılık…
Bu yazıyı 5.5 ay önce yazmışım. Değişen hiçbir şey yok… Emine Bulut, gündüz, herkesin gözünün önünde, kızının yanında, boğazından bıçaklandı. Katil ağırlaştırılmış müebbetle yargılanacak ve en ağır cezayı alacak ama Emine öldü. Hem de kızının gözleri önünde…
Böyle bir şiddet, böyle bir vahşetin sebebini uzaklarda, yoksullukta, bağımlılıkta aramayalım sevgili dostlar! Katilleri de her seferinde el artıran ifadelerle tanımlamayalım…
Bakın Emine Bulut cinayetinin üzerinden bir gün geçmeden henüz doğum yapmış bir kadın lohusa yatağında onlarca kez yine kocası tarafından bıçaklandı.
Dikkatinizi çekti mi? O koca "eğitimli" biri.
Bir dönem ücretli öğretmenlik de yapmış! Çocuklarımızı emanet etmişiz!
"Yiğidim, aslanım" dendikçe...
Sevgili dostlar, bu işin bir kez daha adını koymak istiyorum: Bu ülkenin bir "erkek" problemi var. Bu problem doğuştan başlıyor. "Yiğidim, aslanım, sen ne yapsan yeridir" denerek büyütülüyor doğan erkeklerin yüzde 90’ı. Elbette hepsi şiddet eğilimli olmuyor ama yapı itibarı ile şiddete meyilli olanlar erkeğin doğal bir kayrılma ve pohpohlanma zırhı ile yetiştiği ortamda palazlanıyor…
Gelin itiraf edin, öfkeyi "erkekliğin" bir ispatı olarak görmek öğretiliyor bize. Sakin, nazik, tepkisini yumuşak bir şekilde ifade edenlere "hanım evladı" denerek aşağılanmaya çalışılan bir kültürle artık yüzleşmemizin zamanı geldi de geçiyor!
Keşke hepsi "hanım evladı" olsa
Keşke erkek milletinin tümü "hanım evladı" diye aşağılanmaya çalışılan nezakette olsa! Ama hayır, biz kadınlar erkek egemen zihniyetin robotları gibi formatlandığımız için bunu kabul etmiyoruz! Masaya elini vuracak, "sahip çıkacak", "erkekliğini" gösterecek…
Maalesef Türkiye’nin geneli, Anadolu’nun dört bir yanından, İstanbul’un en kalburüstü semtlerine kadar bu bakışla çevrili. Tanıdığım kadınların önemli bir kısmı fark etmeden kendi cellatlarını yetiştiriyorlar. En eğitimli erkeklerin bile bu zihniyetle büyümeyenine neredeyse rastlamadım desem yeridir…
Şimdi kalkmış bu ortamın çürük meyvelerini kendimizden ayrıştırmaya çalışıyoruz… "Yiğidim, aslanım" zihniyetini öldürmedikçe ne beyhude bir çaba bu!”