Çocuk İstismarı, Kayıp Çocuklar, Çocuk Bedenler…

Son zamanlarda neden bu kadar fazla duyar olduk? Sorunun temelinde yatan etkenler neler? Ne yapılmalı? Tüm bu soruları ve çok daha fazlasını “Çocuk Bedenime Dokunma İnisiyatifi” Kurucusu Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Tuğba Kosova ve İnisiyatifin Hukuk Grubu Sorumlusu Avukat Servet Köse ile konuştuk.

Çocuk Bedenime Dokunma İnisiyatifi nasıl bir oluşumdur? Amaçları nelerdir?

Çocuk Bedenime Dokunma İnisiyatifi,  Haziran 2013’te ‘Çocuk Bedenime Dokunma’ söylemiyle yola çıkmış bir inisiyatiftir. Çocuğun sesi olmayı hedeflemiş olan bu topluluk çocukların cinsel, fiziksel, duygusal istismarı ve ihmali ile mücadeleyi amaç edinmiş, çocuğu korumakla yükümlü olan tüm yetişkinleri çocuk istismarının nasıl önlenebileceği, nasıl fark edilebileceği ve buna karşı nasıl tepki verileceği konularında bilgilendirmek için çalışmalar sürdürmekte olan uzmanlar ve gönüllülerden oluşan bir topluluktur. Amacımız çocuk istismarı ile ilgili farkındalığı, çocuk ihmal ve istismarı hakkında birey aile ve toplum düzeyinde bilinci artırmaktır. Sosyal medya ve ulusal medya kanallarıyla çocuk istismarının ülkemizde çok yaygın olduğu ve önlem alınması konularında farkındalık yaratmak en temel amaçlarımızdan biri olmuştur.

İnisiyatif olarak hedefleriniz nelerdir?

Biz daha çok sosyal medya ve ulusal medya aracılığı ile yetişkinlere çocuk yararına en doğru söylem ve görsellerle mesaj vermeyi misyon edindik. Ve yine istismarın önlenmesiyle ilgili daha çok insana ulaşmak istedik, istiyoruz; ulaştık, ulaşacağız. Bilgilendirici yazılı, görsel paylaşımlarla ülkeye daha fazla yayılmak istiyoruz, yayılacağız. Bir yandan yetişkinleri ve diğer yandan çocukları eğiten ve bilgilendiren film ve görsellerimizle korumaya ve korunmaya dair çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Bizlere hedef kitlemizi soruyorlar. Söyleyeyim; anne-babalar, çocuklar, eğitimciler, hukukçular, hekimler, adli tıp uzmanları-pedagog-psikolog-çocuk psikiyatristleri, kolluk kuvvetleri, medya mensupları ve devlettir. Keşke teker teker hedef kitle belirleyebilseydik. Ancak yapamayız; böyle yaparsak daha çok zaman ve daha çok çocuk kaybederiz!

Çocuk Bedenime Dokunma İnisiyatifi olarak yürüttüğümüz çalışmalar sırasında pek çok dokunulmuş çocuk ve çocuklukla karşılaşmaktayız. Bu süreçte elimizden geldiğince yardımcı olma, destekleme ve en doğru mercilere yönlendirme çabamız olmaktadır. Üzerinden yıllar geçmiş olsa da “Çocuk Bedenime Dokunma” söylemimize rastladıklarında kaybettikleri zaman ve inançlarına biraz olsun yeniden kavuştuklarını ifade eden çok insanla rastlaşıyoruz. Asıl biz onlara minnettarız…

Şunu eklemek isterim; vakit, ülkenin tüm çocukları adına Gezi Parkı vesilesi ile başlattığımız çocuk istismarı ile mücadele sürecinin doğurduğuna ya da var olanı yeniden harekete geçirdiğine inandığımız diğer tüm çocuk hakları alanındaki mücadelelerin bir araya gelme vaktidir.

Son zamanlarda artan çocuk ölümleri, kayıp çocuklar, tecavüze ve istismara uğrayan çocuklar… Bunları bu kadar çok duymamızın sebebi nedir?

Son zamanlarda kayıp çocuklara ilgili çok fazla haber paylaşılır oldu. Ancak bizlerin bilmediği ve şahit olmadığı olaylar ve oranlardan bahsedilmiyor ki. Şunu çok iyi biliyoruz; her ülkede her yıl yüzlerce çocuk kayboluyor; her gün 800 bin-1 milyon arası çocuk kaybı kayıtlara geçiyor ve bu çocukların büyük bir kısmı bulunamıyor.

Ülkemizde her gün 30 çocuğun kaybolduğuna dair resmi kayıtlar mevcut. Çocukların kaybolmasının görülen en sık sebebi çocukların evden kaçması; ikinci en sık sebep ise velayet-boşanma savaşları sırasında aile üyeleri tarafından kaçırılma olguları; tabii bu noktada kaçıran ebeveynlerde de suç işleme oranının yüksek olduğunu belirtmek gerekir.  Yabancı kişiler tarafından kaçırılan çocuklarda da kaçıranın en sıklıkla pedofil olduklarını biliyoruz.

Neden son günlerde bu kayıp haberleri üst üste verilir oldu? Biz Çocuk Bedenime Dokunma İnisiyatifi olarak bu gündemi yakınen çalışıp takip ediyoruz. Neden LEYLAlar üzerinde idam söylemleri yapılıyor?

Bu “çığırtkanlık” niye?

Niye bilmiyoruz! Cevabını arıyoruz. Takipteyiz.

Çocuk yaşta evlilik bir çocuk istismarıdır

Özellikle çocuk yaşta evlilik sorunu ele alıp bunun nedenlerini sorgulamazsak istismarı desteklemiş oluruz. Erken evlilik de bir çocuk istismarıdır. Yasalar ve toplum çocuk yaşta evliliği desteklerse istismarı desteklemiş olur. Kültürel yanlış anlaşılmaları düzeltmemiz gerekiyor. Zihniyet düzeltilmeli önce.

Aileler çocukları cinsel istismardan nasıl koruyabilir?

Çocukları korumak için anne babaların ve sorumlu tüm yetişkinlerin çocuk cinsel istismarının yapısı hakkında doğru bilgiye ulaşması gerekmektedir. Çocukları korumak adına onları ürkek ve şüpheci hale getirmek yerine, potansiyel tehlikelere karşı dikkatli ve uyanık olmalarını sağlayacak, yaşlarına uygun, yeterli derecede bilgiyi aktarmak gerekmektedir. Etkili bir iletişime girmek için çocukla sıcak, açık ve güven dolu bir ilişki kurmaları önemlidir. Anne babalar olarak çocuğun bakımını başka bir kişiye devrederken, tanıdık ve güvendiğimiz biri de dikkatli olunmalıdır. Ve diğer yandan çocuğa yaşayabileceği herhangi bir sorunu rahatlıkla dile getirebileceği  bir ortam sunulmalı ve  anlatılmalıdır. Çocuklarla cinsel istismar tehlikesine ile ilgili konuşurken bunu tıpkı çevredeki diğer tehlikelere ilişkin güvenlik mesajlarını aktarır gibi sakin ve kontrollü olunmalıdır.  Çocuk Cinsel İstismarı ile ilgili yapılan konuşmalarda mesajın altında yatan cinsel unsurlara odaklanmak yerine aktarmaya çalıştıkları şeyi basit güvenlik mesajları olarak görmeleri anne babalar için yararlı olacaktır.

- Tanıdığımız bile olsa, biri seni evine davet ederse, daveti kabul etmeden önce mutlaka anne babandan izin almalısın. Bu bizim evimizin kuralıdır!

- Biri sana şeker, oyuncak, hediye vermek isterse bunları almadan önce anne babaya mutlaka haber vermelisin

- Büyüklerin çoğu diğer büyüklerin önünde çocuklara çok iyi davranabilirler ama bazıları çocuklarla yalnız kaldıklarında o kadar iyi olmayabilirler. Bu yüzden anne babanın izni olmadan hiçbir yere gitmemelisin

- Vücudun sana aittir ve onu korumak senin hakkındır

- Kimlerin sana dokunabileceğine, öpebileceğine ve sarılabileceğine senin karar verme ve “hayır” deme hakkın olduğunu unutma

- Tanıdığımız biri bile olsa sen istemezsen kimse sana dokunamaz, öpemez ve sarılamaz

- Dudaklarımız, göğsümüz, popomuz ve bacaklarımızın arasındaki bölgeler vücudumuzun özel bölgeleridir; özel bölgelere annemiz dışında kimse dokunamaz. Eğer doktor, hemşire, bakıcı gibi başka birinin dokunması gerekirse annemizin haberi ve izni olmalıdır.

- Seni rahatsız eden, üzen ya da korkutan her tür davranışı ve dokunmayı hemen annene, babana, öğretmenine, güvendiğin birine anlatmalısın.

- Kalabalık yerlerde de seni rahatsız eden ya da korkutan biri olursa çığlık atmalısın, bağırmalısın ve oradan kaçıp anne babanın veya güvendiğin kişinin yanına gelmelisin

- Seni rahatsız eden hiçbir şeyi sır olarak saklamak zorunda değilsin, annen baban veya güvendiğin bir büyükle konuşmalısın

Bir de Sanal İstismar Var!

Çocuklar internet ortamında sanal istismara maruz kalabilir. Sanal istismar internet ortamındaki şiddettir. Bu şiddete, ölüm tehdidi, küfür, tehdit, hakaret, müstehcen resimler, videolar dahildir. İnternet ortamında çocukların kişisel şifreleri çalınabilir. E-postaları okunabilir. Kişisel video ve resimleri kullanılabilir. Video ve resimleri başkalarına gönderilebilir. Mahrem resimler çekmeye ve paylaşmaya zorlanabilirler. Bu tehlike evlerimizin bu denli içerisindeyken bu konuda da alınması gereken önlemleri bilmeliyiz.   Çocuklarla birlikte evde internet kullanımı ile ilgili kurallar konmalı ve bu kurallara herkes uymalıdır. Çocuklarla birlikte ebeveynlerin de internetin ne olduğunu, nasıl kullanıldığını öğrenmesi gerekir. Bilgisayar, çocuk odalarının dışında, herkesin görebileceği salon, oturma odası gibi açık bir alanda olmalıdır. Çocuklarla internette geçirdikleri zaman içinde neler yaptıkları, internette en çok ne yapmaktan hoşlandıkları, internette onları rahatsız eden şeyler hakkında konuşulmalı; çocuklar bu konularda konuşmaya cesaretlendirmelidir. Çocuk, internet ortamında kendilerini rahatsız ya da tehdit altında hissettiren bir şey ya da bir kişi olduğunda ebeveyne iletmesi için teşvik edilmelidir. Gerçek hayatta tanımadıkları kişilerden sosyal medyada (Facebook, İnstagram vs.) gelen arkadaşlık tekliflerini reddetmeleri konusunda çocuklar bilgilendirilmelidir. Çocuklar internet ortamında tanıştıkları insanlarla gerçek hayatta buluşmayı asla kabul etmemeleri konusunda uyarılmalıdır. Çocukların genellikle ziyaret ettiği internet siteleri öğrenilmelidir. Çocuklar, internet ortamında yaptıkları paylaşımlar konusunda uyarılmalıdır.

Kişisel bilgilerini, fotoğraflarını, ev adresini, okul adresini vb. bilgileri kimseyle paylaşmamaları konusunda bilgilendirilmelidir. Aynı şekilde çocukların fotoğraflarını ve diğer özel bilgilerini, ebeveynler de profilinde herkese açık olarak paylaşmamalıdır. Ebeveynler, gizlilik ayarlarını yapmayı hem kendileri öğrenmeli hem de çocuklarına öğretmelidir. İnternet ortamında herkese açık olarak paylaşılan fotoğraflar ve videolar kötü niyetli insanların eline geçerek çocuk pornografisine malzeme olabilir. İnternet ortamında fotoğraf ve video paylaşımında hassas olunmalıdır. Bunları, arkadaş listesindeki herkesle paylaşmak yerine birinci dereceden, çok yakın olunan ve güvenilen arkadaşlarla paylaşılmalıdır. Fotoğraf ve görüntüler silindikten sonra bile internet aramalarıyla bulunabilir, erişilebilir. Çocuğun yaşına uygun ve güvenli olan internet sitelerinin adresleri belirlenmelidir. Siber zorbalığa maruz kalındığında, hukukî yollardan işlem yapma hakkı sabittir. Eğer internet ortamında çocuğa karşı ya da diğer bireylere karşı kötüye kullanım söz konusuysa ilk olarak Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmalıdır.

Cinsel istismar haberlerinde medyanın nasıl bir dili olmalı?

Medya da çocukları istismar edebilmektedir.  Bu haberlerin yayımlanmasında kimi zaman suç unsuru taşıyacak şekilde etik değerlerin göz ardı edildiği böylece çocuğun yayın yoluyla bir kez daha mağduriyetine sebep olunduğu, rating kaygısıyla sorumsuz bir yayın anlayışı ile de karşılaşabilmekteyiz. Ulusal Medya ve Sosyal Medya mecralarında gazeteciler ya da toplumun diğer üyeleri tarafından kullanılan dil, sloganlar hatta başlıklar da çocuğa ve bu haberleri görmek, durmak, okuamk, izlemek zorund kalan çevremizdeki diğer çocukları da ürkütmekte, travmatize edebilmektedir. Medya da çocukları istismar edebilmektedir.  Bu haberlerin yayımlanmasında kimi zaman suç unsuru taşıyacak şekilde etik değerlerin göz ardı edildiği böylece çocuğun yayın yoluyla bir kez daha mağduriyetine sebep olunduğu, rating kaygısıyla sorumsuz bir yayın anlayışı ile de karşılaşabilmekteyiz. Ulusal Medya ve Sosyal Medya mecralarında gazeteciler ya da toplumun diğer üyeleri tarafından kullanılan dil, sloganlar hatta başlıklar da çocuğa ve bu haberleri görmek, durmak, okumak, izlemek zorunda kalan çevremizdeki diğer çocukları da ürkütmekte, travmatize edebilmektedir. Son günlerde sıkça yaşadığımız böylesi infial ataklarında sürekli içimden ve dışımdan "Biraz Sakin" diyorum. Elbette çocuklarımızı kaybettiğimizde hep beraber canımız yanıyor, üzüntü ve öfkemiz her seferinde daha da artıyor. Ancak öfke ile kurtaramayız,  öfke ile koruyamayız. 

Cinsel istismar vakalarında cezalar caydırıcı mı? Bu konuda gördüğünüz eksiklikler var mı?

Avukat Servet Köse:

İstismar bir sistem sorunudur. İstismarın bir faili bir de mağduru vardır. Ancak bu eylemler bir ortamda gerçekleşir. İstismarın önüne geçilebilmesi için cinsel istismarın gerçekleştiği ortamı düzeltmeliyiz. Sadece failin cezalandırılmasına yönelik çalışmalar yapıp vicdanımızı rahatlatarak istismarın önüne geçemeyiz.  Tepki yasalarıyla cinsel istismar sorununu engelleyemeyiz. Biz hep infial anlarında cinsel istismara çözüm arıyoruz. Meydana gelen olayın verdiği üzüntü ve sinir ile cezaları artırmayı konuşuyor çözümü burada arıyoruz. Ancak cezaları artırarak istismarın önüne geçemeyiz.

İstismarı engellemek için sorunları doğru tespit etmeli ve bu sorunlara göre çözümler bulmalıyız. Buradaki en büyük sorun; devletin bu konuda yapmış olduğu istatistiksel biri çalışmasının yok denecek kadar az olması. Hal böyleyken bu durumda sorunun temeline de inilmiyor. Sorun ceza miktarında değil. Ülkede ne kadar istismar meydana geliyor, bu istismar hangi ortamlarda, nasıl  ve kimler tarafından gerçekleşiyor gibi soruların tam ve doğru sonuçları elimizde yok. Bu araştırmaları yapıp sorunu tam olarak tespit etmeden cezaları artırarak çözüm bulamayız.

Sorun ceza miktarlarında değil, kanundaki istismar tanımında!

Çocuk cinsel istismar vakalarında, yargılamada yaşanan sorun cezaların miktarından değil; Türk Ceza Kanunundaki cinsel istismarın tanımından kaynaklanıyor. Kanunda; çocuğun bedenine herhangi bir cisim sokulmaksızın çeşitli fiillerle istismar edilmesi suçun basit hali, çocuğun bedenine herhangi bir organ veya cisim sokularak işlenmesi ise suçun nitelikli hali olarak tanımlanmış. Ancak bu tanımlamada akran istismarına ilişkin bir düzenleme maalesef bulunmuyor. Yani suçun failinin de çocuk olduğu durumlarda yürürlükte olan düzenleme ile suça sürüklenen çocuklar ciddi cezalar alıyor. Bir yetişkin 12 yaşını tamamlamış ancak 15 yaşını tamamlamamış bir çocuğa karşı istismar suçunun basit halini işlediğinde 8-15 yıl arasında ceza alırken; 13 yaşındaki bir çocuğun 11 yaşındaki bir çocuğa karşı herhangi bir tehdit baskı olmadan organ veya sair bir cisim sokulması ile suçun nitelikli halini işlemesi halinde yapılan bir davada çocuk 40 yıla kadar ceza alabiliyor. Yani bununla ilgili kanunda tanımlarda boşluklar var. 18 yıldan az olmamak üzere ceza alması söz konusu. Seçimden önce meclise sunulan ancak yasalaşmayan yeni kanun tasarısı ile ilk örnekteki ceza miktarı artırılmazken akranlar arasında gerçekleşen ikinci örnekteki cezanın alt sınırı 30 yıla çıkarılması teklif edilmişti. Burada bu tanımlamanın değiştirilmesi, akranlar arasındaki cinsel istismarının da düzenlendiği suçta failin de mağdurun da ayrı ayrı kategorize edildiği bir kanun metni gerekiyor.

Çocuk istismar vakalarında nitelikli cinsel istismar ve niteliksiz cinsel istismar ayrımı neden var?

Ceza kanununda bunun bir düzenlemesi var. Kanunda suçun tanımında eksiklikler var. Öncelikle istismarın basit hali ve nitelikli hali var. Basit hali yani niteliksiz istismar; çocuğu bedenine herhangi bir cisim sokulmaksızın yapılan istismar, normal istismar olarak tanımlanıyor. Ama eğer çocuğun bedenine herhangi bir organ cisim sokularak bir istismar yapılırsa bu nitelikli istismar olarak geçiyor. Bu arada son yasa tasarısında sadece nitelikli cinsel istismarın suçları artırılıyor.  Yani vücuda herhangi bir cisim ya da organ sokulursa failin alacağı cezaların düzenlenmesi ve cezanın artırılması ön görülüyor. Normal istismarın cezası artırılmıyor. İstismar sadece bu değil; bir çocuğa bir organ ya da cisim sokmadan da istismara uğrayabilir… Dolayısıyla istismar istismardır!

İyi hal indirimi neden uygulanıyor burada kanunen bunun da düzenlenmesi gerekir istismara uğramış bir çocuğun davasına bakan hakim hiçbir iyi hal indirimi gözetmeksizin yargılamayı yapmalı.

Kimyasal hadımla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Eğitim şart idama hayır! Kimyasal hadım,  idam gelsin gibi söylemler herhangi bir olay anında infiale yol açabilir. Halbuki idam, hadım ve cezaları artırılması cinsel istismarın önüne geçmez geçmeyecektir. Bunu ceza kanunumuzda son on yılda yaptığımız değişikliklere baktığımızda da göreceğiz. Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde cinsel istismar suçuna yönelik hapis cezaları iki kere artırıldı. Ancak bu değişikliklerden sonra cinsel istismar vakalarında ya da cinsel istismar suçu nedeniyle açılan davalarda herhangi bir azalma olmadığını tam aksine Türkiye’de açılan ceza davası sayısının her yıl arttığını görüyoruz.

Burada cezaları artırmadan önce cezasızlığın önüne geçmeli, adil bir yargılama ile mahkemelerden adil kararlar verilmesini sağlamalıyız. Maalesef ülkemizde cezasızlık dediğimiz bir durum var. Cezasızlık iki şekilde gerçekleşiyor. İlk görünümü yapılan kovuşturma sonucunda mahkemelerce mahkumiyet kararının verilmemesi. Bunun nedeni ise savcılık tarafından yeterli ve kaliteli delil toplanmaksızın soruşturmanın tamamlanarak iddianame düzenlenmesi ve mahkemelerce de bu eksik iddianamenin kabul edilerek kamu davasının açılmasıdır. Eksik soruşturma ile yeterli delilleri toplamadan açılan davalara ek olarak bir de iyi hal indirimi dediğimiz uygulama ile faillerin ceza almamaları ve bu nedenle de adalet duygusunu tatmin eden bir mahkumiyet kararının verilmemesi sonucu ortaya çıkıyor.

İkincisi ise cezanın infazındaki şartlı salıverme uygulaması. Kanunda düzenlenen şartlı salıverme uygulaması ile cezasının belirli kısmını ceza infaz kurumlarında geçiren failin topluma yeniden kazandırılması ve rehabilite edilmesi için cezanın kalan kısmını toplum içerisinde tamamlanması amaçlanır. Ancak şartlı salıverme de bir sistem gerektirir. Olması gereken failin ceza infaz kurumu içerisinde geçirdiği sürenin izlenmesi, burada geçirilen sürenin ardından yapılacak denetimler ve gözetimler sonrasında uzmanlar tarafından şartlı salıverme şartlarının sağlandığının saptanmasının ardından failin serbest bırakılmasıdır. Ancak maalesef bizde bu konuda herhangi bir denetim ya da gözetim olmaksızın kanunda belirtilen süreleri ceza infaz kurumunda geçiren her fail otomatik olarak şartlı salıverme hükümlerinden yararlanıyor.

Cezaları artırmak bu sorunların hiçbirisini daha önce çözemedi bundan sonraki süreçte de çözemeyecek. Eğer amacımız cinsel istismarın önüne geçmek, cezalarda caydırıcılığı sağlamak ise bu sorunların çözümüne odaklanmalı, soruşturma, kovuşturma ve cezanın infazı aşamalarında adil olmalı, adaleti sağlamalıyız. 

Çocuk cinsel istismar davalarına nasıl bir heyet bakmalı?

Mevcut yargı sistemimizde çocuğun cinsel istismarı suçları için kurulmuş ayrı bir mahkeme yok. Çocuk istismarı suçuna yönelik yargılamayı yapan hakim hırsızlık ve dolandırıcılık suçunun yargılamasını da yapıyor. Keşke bu konuda uzmanlaşmış mahkemeler kurulabilse ve yargılama bu özel mahkemeler tarafından yapılabilse ancak Türkiye coğrafyası düşünüldüğünde bu pek mümkün değil.

Hükümetten beklentileriniz neler?

Öncelikle sorunu doğru tespit edilmesi, bu konuda uzmanların ve STK’ların da katılımı ile geniş çaplı bir çalışma yapılmasını, çocuk istismarının sadece infial anlarında değil, her zaman konuşulmasını ve çözümün cezaların artırılmasında aranmamasını bekliyoruz. Ayrıca kesinlikle bir Çocuk Bakanlığı kurulmasını, Çocuk İzleme Merkezleri'nin (ÇİM) sayılarının artırılarak daha efektif kullanılmasının sağlanmasını bekliyoruz. Yani çocukların ifadelerinin ÇİM’lerde uzman eşliğinde alınmasının, soruşturmada ve kovuşturmada çocukların tekrar tekrar örselenmesinin, istismarcısı ile karşı karşıya getirilmemesinin sağlanmasını bekliyoruz.

Tepkilerinizin karşılık bulduğunuz düşünüyor musunuz?

Tepkiler sayesinde artık cinsel istismar olayları konuşuluyor ve sonuç olarak bir yere varıyor.  Ama yanlış konuşulan kısımları var onları da düzeltmek gerekiyor. Bunları hep beraber düzeltmemiz gerekiyor. Herkes şapkasını önüne çıkarıp bir düşünmeli ve herkes üstüne düşeni yapmalı. Ben yapıyorum o yapmıyorsaya sonra gelelim. Ve her birey kendine; ben ne yapıyorum, bu konuda ne kadar bilgiliyim, ne kadar samimiyim diye sormalı. Unutmayalım çocuklar bizim ve onlar bizim geleceğimiz. Bu yüzden hiçbir çocuğun bedeninin, duygularının, kararlarının, yaşamının istismar edilmesine müsaade etmemeliyiz Ve bu yüzden her fırsatta ‘Çocuk bedenime dokunma!’ demeliyiz!

Muğla'da 4.7 büyüklüğünde bir deprem