Dünyanın dört bir tarafında halk ayaklanıyor
Dünyanın çeşitli yerlerinde başlayan halk ayaklanmaları dikkat çekiyor. Peki hangi ülkeler ayaklandı? Ayaklanmalar neden başladı? Sizler için derledik…
Birçok ülkeden ayaklanma haberleri geliyor. Halklar yolsuzluğa, pahalılığa ve otoriter yönetimlere karşı ayaklandı.
Hong Kong
Honk Kong’da ilk protesto dalgası 31 Mart’ta görülse de asıl şiddetli protestolar 9 Temmuz’da başladı.
Eylemlerin çıkış nedeni Çin Komünist Partisi'ne yakın çizgi izleyen, seçilmiş Hong Kong yönetiminin Özerk İdare Meclisi'ne suçluların iadesine dair ihtilaflı bir tasarıyı getirmesiydi.Tasarıya göre suçlular Çin'e, Makao Özel İdari Bölgesi'ne ve Tayvan'a iade edilecekti. Yasaya karşı çıkanlar, Pekin yönetimin, tasarının içeriğini bölgedeki siyasi muhalifleri de içerecek şekilde genişletebileceği endişesi taşıyordu. İlk eylemlerde protestocular, tasarının tamamen iptalini sağlayarak Hong Kong'daki siyasi muhaliflerin Çin'e iadesinin önünü kesmeye çalıştıklarını savundu
Pekin yönetimi, eylemciler için ilk anda “radikal göstericiler isyanı” tanımını yaptı ancak daha sonra tutumunu sertleştirerek “terör benzeri eylem” tanımlamasında bulundu. Pekin’in Hong Kong’a asker sevk edebilmesi için yerel hükümetin merkezi hükümetten talepte bulunması gerekiyordu. Öte yandan, Çin ordusunun Hong Kong yakınlarındaki Şıncın’da yaptığı askeri sevkiyat ve tatbikatların göstericilere uyarı olduğu ifade edildi. Ne var ki, Çin’in sertlik yanlısı tutumu eylemlerin inatçı bir direnişle sürmesiyle değişti. Eylemlerin önünü alamayacağını anlayan Çin yönetimi geri adım atma sinyalleri vermeye başladı ve en nihayet bugün (23 Ekim) ÇKP çizgisine yakın mevcut Hong Kong yönetimi, eylemlerin başlamasına neden olan tasarıyı resmen geri çektiğini açıkladı.
Talepleri neler
Eylemlerin ilk talebi Çin’e iade tasarısının iptalinden ibaretti. Ne var ki, eylemler ilerledikçe, Özel İdare’nin seçilmiş başkanı ÇKP çizgisine yakın Carrie Lam’in istifasından Hong Kong’un Çin’den bağımsız olması ya da yeniden Britanya’ya bağlanmasına kadar genişleyen bir yelpazede değişik talepler öne sürüldü. Hareketin üzerinde anlaşılmış bir programatik çerçevesi ya da talep ortaklığı yok. İade tasarısında başarı sağlandıktan sonra eylemlerin devam edip etmeyeceği belirsizliğini koruyor.
Eylemlerde birçok kişi hayatını kaybederken, çok sayıda kişi de yaralandı.
Şili
14 Ekim tarihinde metro ücretlerine yapılan zamla başlayan halk ayaklanmaları giderek büyüdü. Öğrenciler metro istasyonlarını işgal ederek, metrolara kitlesel olarak ücretsiz binerek, turnikelerden atlayarak ve nihayetinde metro istasyonlarını tahrip ederek isyan ateşini yaktı. Öğrencilere uygulanan şiddet, bu kez toplumda biriken tepkiyi açığa çıkardı. Santiago’da başlayan isyan kısa sürede kuzeyden güneye bütün ülkeye yayıldı.
Öğrencilerin başını çektiği bu eylem halk tarafında da benimsenince şiddetli protestolar meydana geldi.
Protestoların ilk gününde OHAL ilan eden Devlet Başkanı Pinera ölümler gelmeye başladıktan sonra Santiago’daki ordu karargahından bir televizyon yayınına bağlanarak yaptığı açıklamada, “Herhangi bir sınır tanımadan şiddet kullanmaya istekli güçlü bir düşmana karşı savaştayız” ifadelerini kullanarak OHAL’i uzattı. 2019 isyanları genellikle kazanımla sonuçlansa da Şili hükümeti, henüz isyancıların taleplerini dikkate alacağına dair herhangi bir işaret vermiş değil.
Eylemler toplu ulaşıma yapılan zamlarla başlasa da bu buzdağının görünen yüzü… Eylemcilerin dile getirdiği sorunlar kısaca şöyle: Şili dünyada şebeke suyunun özelleştirildiği tek ülke, ülkedeki pek çok sektör ve temel tüketim maddesinin (tuvalet kağıdı, tavukçuluk, kargo, ilaç vb.) üretiminde tekeller var bu da fiyatların çok yüksek olmasına neden oluyor, siyasi elitlerin maaşları asgari ücretin 33 katı, polis teşkilatında büyük yolsuzluklar dönüyor (46 milyon dolarlık polis teşkilatı skandalı), çalışma saatleri çok uzun, sağlık sistemi kötü durumda, Güney Amerika’nın en kötü eğitim sistemine sahip Şili’de eğitim dünyanın en pahalıları arasında, kiralar aşırı pahalı… Bu sorunların birinci derece sorumlusunun Pinera’nın neoliberal politikaları olduğunu iddia eden eylemciler, istifa talep ediyor.
Diğer eylemlerde olduğu gibi Şili’de de çok sayıda kişi hayatını kaybetti.
Endonezya
Halkı isyan eden ülkelerden biri de Endonezya. 23 Eylül’de başlayan eylemler hız kesmeden devam ediyor. Sağcı ve otoriter devlet başkanı Joko Widodo’nun meclise getirdiği yeni ceza kanununda Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun (KPK) zayıflatılmasını, evlilik dışı birliktelik, eşcinsel ilişki, tıbbi zorunluluk dışında kürtaj ve devlet başkanına hakaret gibi eylemlerin de suç kapsamına alınmasını öngören değişiklikler üzerine öğrenciler 23 Eylül’de parlamento binasının önünde toplandı.
Başkent Cakarta’da başlayan protestolar, ülkenin bütün büyük şehirlerini sardı. Bu protestolar 1998’de Suharto’yu deviren eylemlerden bu yana ülkede görülen en kitlesel eylem dalgası olarak kabul ediliyor. Devlet Başkanı Widodo taleplerin kabul edilemeyeceğini söyledi ve polisin protestoları güç kullanarak dağıtmasını emretti.
Barışçıl başlayan eylemler, polis müdahaleleri sonrasında barikat savaşları, büyük ölçekli çatışmalar, yağmacılık, yaygın sivil itaatsizlik gibi biçimler almaya başladı.
Birçok kişinin tutuklandığı eylemlerde, can kaybı da yaşandı. Devam eden eylemlerde yaralılar da var.
İspanya(Katalonya’nın bağımsızlık mücadelesi)
Barselona, Girona, Lleida, ve Tarragona gibi şehirlerden oluşan Katalonya İspanya’da ayrılmak için 1 Ekim 2017’de referanduma gitti. 7 Ekim 2017 tarihinde Katalonya Parlamentosu'nda yapılan oylamayla 70'e karşı 10 hayır ve 2 çekimser oyla İspanya hükümetinin çağrılarına rağmen tek taraflı bağımsızlık ilan edilmiştir. Tek taraflı bağımsızlık ilanından sonra İspanya Senatosu'nda özerk hükümetin görevden alınmasını sağlayacak düzenlemeler kabul edildi
Bağımsızlığın askıya alındığını öğrenen halk İspanya’ya karşı ayaklanma başlattı.
Katalonya özerk yönetim hükümeti üyeleri ve Katalan parlamentosu meclis başkanı ile divan kurulu üyeleri hakkında "görevini kötüye kullanma ve anayasaya karşı gelme" suçlarından soruşturma açılmıştı. Öte yandan binden fazla şirket ve banka, Katalonya'daki merkezlerini İspanya'nın diğer şehirlerine çekme kararı almış, Katalan ürünleri boykot edilmiş ve belirsizlik nedeniyle Katalonya ekonomisinin yüzde 20 kayba uğradığı açıklanmıştı.
İspanya hükümetinin, hakkında başlattığı soruşturma sonrası Belçika’ya kaçan eski Katalonya lideri Charles Puigdemont hakkında yakalanma kararı çıkarılmıştı. Danimarka’dan Almanya’ya geçerken hakkında uluslararası yakalama emri olduğu için gözaltına alınsa da çok geçmeden serbest bırakıldı ve yeniden Belçika’ya gitti.
İspanya hükümeti ise bölgeyi doğrudan kendine bağladı.
Carles Puigdemont ve yurtdışına kaçan Katalan politikacılar hakkında da yakalama kararı verildi. İspanya Yüksek Mahkemesi’nin bu kararı üzerine Katalonya’da halk sokaklara döküldü.
Tutukluların serbest bırakılması için yolara düşen bağımsızlık yanlısı Katalonlar, Barselona Havaalanını bloke ettiler. Kent merkezinin ünlü meydanlarında Madrid’deki merkezi hükümete karşı protesto gösterileri düzenlendi. Yer yer olaylar da çıktı. Barselona’ya kaydırılan İspanyol polisleri göstericilere müdahale etti.
Katalonya özerk yönetimindeki ayrılıkçı siyasi partiler, gerek merkezi hükümetin gerekse Anayasa Mahkemesi ile Yüksek Mahkemenin engellemelerine rağmen bağımsızlık yanlısı girişimlerine devam ediyor.
Lübnan
Lübnan'da 17 Ekim'de Whatsapp ve benzeri internet üzerinden telefon görüşmelerine vergi getirilmesi planına karşı sokağa çıkan halk, hükümetin bu planı iptal etmesine rağmen hâlâ eylemlere devam ediyor.
Lübnan'da 2015'te çöp krizi nedeniyle patlak veren protestolardan sonra ilk defa bu çapta gösteriler düzenlendiği belirtiliyor.
Başbakan Saad el-Hariri de ülkesinde devam eden protestoların gölgesinde ekonomik krizi hafifletmek amacıyla bazı kararlar alındığını açıklamış, ancak bu kararlar da göstericiler tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Vergi artışına yönelik eleştiriler sonucu bu değişiklikten vazgeçtiklerini açıklayan Hariri, "2020 bütçesinde yeni vergiler olmayacak. Bütçe açığı bankaların kârlarından alınacak yeni vergilerle kapatılacak." dedi.
Ekvador
Ekvador'da hükümetin akaryakıt sübvansiyonlarını kaldırması üzerine 3 Ekim'de genel ulaştırma grevi olarak başlayarak tüm ülkede hükümet karşıtı gösterilere ve şiddet eylemlerine dönüşen olaylar, olağanüstü hal ilanına rağmen protestocu yerlilerin de desteği ile sürüyor.
Hükümetin akaryakıt sübvansiyonlarını kaldırma adımından vazgeçmemesi nedeniyle ülkenin özellikle orta kesimlerinden yola çıkarak hafta başında başkent Quito'ya ulaşan binlerce yerli, boşaltılan hükümet sarayı Carondelet'in de bulunduğu tarihi merkeze doğru yürüyüşlerini sürdürüyor.
Başkentte başka bir bölgede toplanan işçiler de ayrı bir koldan aynı bölgeye doğru ilerliyor.
Ülke basını ve sosyal medyadaki haberlere göre göstericiler ve onları kent merkezinden uzak tutmaya çalışan güvenlik güçleri arasında yer yer arbedeler yaşanıyor.
Bu arada protestocu yerlilerin dün kısa süreliğine Ulusal Meclis'e girmesinin ardından yapılan polis operasyonunda bu topluluğa mensup 83 kişi gözaltına alındı.
Yerliler, sokağa çıkma ve seyahat kısıtlaması kararnamesinin yayımlanmasının ardından, toplandıkları Arbolito Parkı'nın "stratejik bölge" ilan edilmesi nedeniyle parktan uzaklaştırıldı.
Öte yandan hükümet merkezini ülkenin güneybatısındaki liman kenti Guayaquil'e taşıyan Devlet Başkanı Lenin Moreno'nun protestocularla muhtemel bir diyalog ve kentteki durumu gözlemlemek için Quito'ya geri döneceği iddia edildi
Ekvador'da hükümet şubatta 4,2 milyar doları Uluslararası Para Fonundan (IMF) olmak üzere 10 milyar dolarlık borç anlaşması yapmış ve IMF'nin kamu harcamalarının kısılması dahil birçok şartını kabul etmişti.
Moreno, anlaşma çerçevesinde yapılan düzenlemeleri 1 Ekim'de açıklamış ve hükümetin artık ulaştırmacılara sağlanan akaryakıt sübvansiyonunu kaldırdığını duyurmuştu.
Ülkedeki ulaştırma görevlilerinin 3 Ekim'de gittiği genel grev, öğrenciler, işçi sendikaları ve birçok muhalif organizasyonun da katılmasıyla ülke genelinde protestolara dönüşmüş, göstericiler ve polis arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştı.
Moreno, aynı günün akşamında olağanüstü hal ilan etmiş, askeri sokaklara çıkarmış fakat bu tedbirler, tüm ülkedeki protesto ve yağma olaylarını engelleyememişti.
Rusya
Rusya’da Devlet Başkanı Vladimir Putin'e karşı 2017’de başlatılan ayaklanmalar günümüzde hala devam ediyor. Yer yer farklı bölgelerde çıkan ayaklanmalarda halk bu gösterilerde tutuklananların serbest kalmasını istiyor.
Bu gösterilerin in önde gelen isimlerinden muhalif aktivist ve "Yolsuzlukla Mücadele Fonu" kurucusu Aleksey Navalny 30 gün hapis cezası aldı.
Rusya’da Putin’e kaşı başlatılan protestolarda polis müdahalede bulunuyor. Can kaybının yaşandığı Rusya’da birçok kişi tutuklandı.
Fransa
Fransa'da akaryakıt zamlarına ve ekonomik şartların kötüleşmesine tepki olarak 17 Kasım 2018'de başlayan ancak daha sonra Cumhurbaşkanı Emanuel Macron yönetimine yönelik öfkeye ve isyana dönüşen Sarı Yelekler'in eylemleri, ülkede son yılların en şiddetli protestosu haline geldi. Genellikle şehir merkezlerindeki yüksek kiralar nedeniyle kırsal bölgelere yerleşenlerden oluşan göstericiler, Macron ve yönetiminden ekonomik koşulların iyileştirilmesini talep ediyor.
İnsanların temelde istediği, düşük ve orta gelirliler üzerindeki vergi yükünün zengin tabakalara kaydırılması. Macron’un zam gerekçesi ise ekolojik taahhütler. İnsanların ekolojik dönüşüme itirazı yok, ekosistemi daha çok etkileyen şirketlerin kapısının çalınması istiyorlar. Total gibi dev şirketlerin yanı sıra kara, hava ve deniz ulaşımı alanındaki şirketler de vergide iltimaslı. İnsanlar ekolojik dönüşümün bedelini neden CO2 üreten sektörlerin ödemediğini sorguluyor.Gösterilerde çok kişi hayatını kaybederken, tutuklumalar da var
Maron ülkede OHAL ilan ederken, Fransa’da eylemler zaman zaman devam ediyor.
Irak
Irak’ın başkenti Bağdat ile güneydeki bazı illerindeki hükumet karşıtı gösteriler hız kesmeden devam ediyor.
Hükumet karşıtı gösterilerin başladığı 1 Ekim 2019”dan bu yana çok sayıda kişi hayatını kaybetti.
Başkent başta olmak üzere, ülke genelindeki, “işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmeti yoksunluğu” gibi nedenlerle düzenlenen gösterilerde, polisin sert müdahalesi göze çarpıyor.
Son olarak Savunma Bakanlığı'na bağlı Ortak Operasyonlar Komutanlığı, ülkede yaşanan protestolarda tahribat yapanlar la terörle mücadele kanunu çerçevesinde sıkı bir şekilde ilgilenileceğini açıklamıştı.
Venezuela
Venezuela'da 20 Mayıs 2018’de düzenlenen devlet başkanlığı seçimini yüzde 68'lik oyla kazanan Maduro, 10 Ocak'ta ülkeyi 2025 yılına kadar yönetmek üzere başkent Caracas'taki Yüksek Adalet Mahkemesinde düzenlenen törenle devlet başkanlığı yemini etmişti.
Yemin töreninden bir gün sonra muhaliflerin kontrolündeki Ulusal Meclis, seçimlerin şeffaf olmadığını ve sonuçları kabul etmeyeceğini açıklamıştı.
5 Ocak'ta göreve gelen Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido, Maduro'nun yerine geçici olarak devlet başkanlığı görevini yürütmeye hazır olduğunu açıklayarak ordudan kendisini desteklemesini talep etmişti.
Halkı da sokak eylemlerine çağıran Guaido, 13 Ocak'ta Bolivarcı Ulusal İstihbarat Servisi (SEBIN) ekiplerince kısa süreli gözaltına alınmıştı.
Devlet Başkanı Nicolas Maduro ise Kurucu Meclis'te yaptığı konuşmada, Guaido'nun gözaltına alınması anına ilişkin görüntülere işaret etmiş ve olayı medyatik bir gösteri olarak nitelemişti. Maduro, olayı duyar duymaz SEBIN mensuplarının görevden alınmaları talimatı verdiğini vurgulamıştı.
Yüksek Mahkeme, bugün, Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun meşruiyetini kabul etmeyeceklerini açıklayan Juan Guaido liderliğindeki Ulusal Meclis'in yeni yönetimini ve aldığı hükümet karşıtı önlemleri geçersiz ilan etmişti.
Yüksek Mahkeme, çoğunluğu muhaliflerden oluşan Ulusal Meclis tarafından alınan ve Maduro'nun devlet başkanlığını gayrimeşru sayan önlemlerin geçersiz olduğuna hükmetmiş, Ulusal Meclis'in bu ay seçilen yeni liderliğinin de geçerli olmadığı yönünde karar vermişti.
Venezuela’da hala halk Maduro’ya karşı eylemlerine devam ediyor
Mısır
Eski seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'ye askeri darbe yaparak Mısır Cumhurbaşkanı olan Sisi'ye karşı Mısır Halkı ayaklanmaya ve akın akın sokaklara dökülmeye başladı.
Yaptığı yolsuzluklarla Mısır ve Dünya gündeminden düşmeyen darbeci Sisi'ye karşı halk sosyal medya hesabından organize olarak Cumhurbaşkanlığı Binasına doğru yürümeye başladı..
İspanya’da yaşayan Mısırlı Muhammed Ali, Sisi’yi yolsuzlukla suçladıktan sonra halkı sokağa çağırmıştı. Mısır ordusunda 15 yıldır çalışan Ali, Sisi yönetiminin milyonlarca harcayarak saraylar, villalar ve oteller yaptırdığını sosyal medyada paylaşmıştı. Ali'nin çağrısı ile Mısır halkı organize olarak sokaklara akın etmeye başladı.
Yerel kaynaklar, güvenlik güçlerinin önlemlerini alarak ülkenin büyük meydanlarda dağılarak onlarca kişiyi gözaltına aldığını, İttihadiye Sarayı’na giden yolları ve köprüleri kapattığını aktardı. Mısır'da ki halk ayaklanmasını dünya basını yakın takibe aldı.Mısırlılar Sisi’yi ülke genelinde protesto etmeye devam ediyor
Sudan
Halk sübvansiyonların kaldırılmasına bağlı olarak ekmek, yakıt, tüp ve elektriğe gelen zamlar yüzünden 19 Aralık'tan beri Devlet Başkanı Ömer el Beşir'e karşı ayakta.
Aynı dönemde Cezayir halkı Abdelaziz Buteflika'nın beşinci dönem başkanlık adaylığına isyan edip nihayetinde ordunun "fiske" darbesiyle ilk başarısını elde etti. Buteflika'nın istifasını takiben ordunun perde arkasında ağırlığını koruduğu sistem, demokratik dönüşüme izin verecek mi, zaman gösterecek.
Çok benzer olmasa da Sudan Ordusu da 'ülke yönetiminin etrafında kenetlendikleri' yönündeki ilk açıklamasına karşın, 8 Nisan'da göstericileri istihbarat ve polise karşı koruyan bir tavır sergiledi.
El Beşir'1989'da İslamcıların desteklediği ve şeriat vaat eden darbeyle iktidara geldi.
Uluslararası aktörlerin el Beşir'i zorlamadığı bir dönemde işleri batıran ekonomi oldu.
Güney Sudan'ın ayrılması, Hartum'u yüzde 75 oranında petrol gelirlerinden mahrum etti. Bu toplam döviz gelirinde yüzde 60 kayba tekabül ediyor. Ülkenin borcu 50 milyar dolar. Amerikan yaptırımlarının kaldırılmasına büyük umut bağlanmıştı. Ancak ülkenin kara listede tutulması finansal kaynaklara ulaşmayı engelledi.
Sonunda el Beşir, IMF'nin tavsiyelerine uyarak sübvansiyonları kaldırıp kamusal şirketleri özelleştirme yoluna gitti. Özelleştirilen demiryolları ve limanlarda çalışan onbinlerce insan işsiz kaldı. Enflasyon fırladı, cüneyh eridi. Nakit ve yakıt kuyrukları bezdirdi.
Doktor, öğretmen, avukat, gazeteci ve işçileri temsil eden Sudan Odalar Birliği'nin çağrısı üzerine başlayan gösteriler yayıldı.
2014'te el Beşir'e karşı kurulan Sudan Çağrısı platformu buna eşlik etti. 22 muhalif partiden oluşan Ulusal Değişim Cephesi bundan geri duramadı. Bunlar arasında El Beşir'in 2015'te kurduğu uzlaşı hükümetinde yer alan partiler de var.
Sufi hareketi Ensar'ın desteklediği Ümmet Partisi koalisyondan ayrıldı. Partinin 50 yıllık lideri Sadık el Mehdi 1989 darbesiyle başbakanlıktan indirilmişti. Darbeyi bugüne kadar 'İslami kurtuluş devrimi' olarak savunagelmiş İslamcıların bir kısmı da el Beşir'e 'yetti artık' deyiverdi.
Darbeye ideolojik yakıt sağlamış selefi eğilimli Milli İslami Hareketi'nin uzantısı Halk Kongresi Partisi de sokakta. Bir diğer sufi hareket Demokratik İttihatçı Parti de öyle.
Sokağın en hareketli taraflarından biri de Komünist Partisi. Bu açıdan bakıldığında sufiler, selefiler, Müslüman Kardeşler, Komünistler, liberaller, merkeze silah çekenler, 1989'da devirenler ve devrilenler, yani yan yana gelemeyecek gruplar el Beşir'e karşı birleşti.
Gösterilerin ikinci haftasında üç ana muhalif koalisyon "Özgürlük ve Değişim" adıyla bir bildiri yayımlayarak anayasal reform ve seçim sürecini yönetecek "geçiş konseyi" kurulmasını önerdi.
Sudan Meslek Odalarından (SPA) yapılan açıklamada, yönetim geçici sivil bir hükümete teslim edilinceye kadar ülke genelinde genel grev ilan edildiği belirtildi.
SPA yetkililerinin yaptığı açıklamada, grevin yargı, mühendislik, tarım, veterinerlik, eğitim ve taşıma gibi özel ve kamudaki meslek gruplarını kapsadığı vurgulandı. Grevle birlikte Hartum'daki ulusal ordunun merkez yerleşkesi çevresinde protesto ve gösterilerin sürdürüleceğine dikkat çekildi.
Halktan bir kesim ise ordunun hükümete müdahale etmesi yönünde slogan atarak kolluk kuvvetlerinden duruma müdahale etmesini istedi.
Ömer El-Beşir geri adım attı
Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir, daha önceki açıklamalarında 2020 yılında yapılacak seçimlerde seçilememesi halinde görevini bırakacağını açıklamıştı. Ülke geneline yayılan protesto ve eylemler sonucunda Ömer El Beşir geri adım atmak zorunda kaldı.
Sudan'da gerilim ve protestolar devam ederken Sudan Savunma Bakanı Avad bin Avf, Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir'in tutuklandığını açıkladı. Hava sahasının 24 saat boyunca kapalı kalacağını ve sınırların ise ikinci bir emre kadar kapalı kalacağını söyledi.
Cezayir
Cezayir ordusunun ülkede uyguladığı baskı ve teröre İslami hareketlerden sonra Berberiler de isyan etti. Halk ile askerler arasındaki çatışmalar yayılıyor.
Demokratik seçimleri kazanan İslami Selamet Cephesi'ne karşı darbe yapan ve ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürükleyen Cezayir ordusu ile İslamcı gruplar arasındaki çatışmalar devam ederken bu sefer de ülkenin Berberi nüfusu ayaklandı. Cezayir'in doğusundaki Kabili bölgesinde bir haftadır süren Berberi ayaklanmasında son iki günde 15 kişinin öldüğü, 300'den fazla kişinin de yaralandığı bildirildi. İçişleri Bakanlığı, ölenlerin tamamının sivil, yaralıların ise 52'sinin sivil, 284'ünün de güvenlik görevlisi olduğunu açıkladı. Dün de Kabili, Becaya, el-Kseur ve Sedduk bölgelerinde de biraraya gelip gösteri düzenleyen binlerce Berberi ile ordu birlikleri arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı belirtildi. Cezayir ordusu basın mensuplarının çatışma bölgelerine girişini yasakladı.
Cezayir Devlet Başkanı Abdulaziz Buteflika, olaylardan Cezayir ordusunu sorumlu tuttu. Buteflika, "İnsanları dağda yaşamaya mahkum eden devlet, devlet değildir" dedi. Buteflika, sadece işaretlerden anlayan kişiler olarak isimlendirdiği askerlere, "Bugünden sonra yaşamayabilirim, bugünler son günlerim olabilir, bundan dolayı vicdanım rahat bir şekilde ölmem için sizin bu şiddeti bırakmanız gerekiyor" dedi. Ayaklanmanın beş gün önce bir gencin polis sorgusu sırasında ölmesinin ardından çıktığını vurgulayan yetkililer, polisin üç kişiyi gözaltına aldığını ifade etti.
Bu arada İslamcı güçler ile devlet güçleri arasında çıkan çatışmalarda 40 kişinin öldüğü, 38 kişinin de yaralandığı belirtildi. Cezayir basını, asker, korucu ve jandarmadan oluşan güvenlik güçleri ile yönetime karşı savaşan İslamcı gruplar arasında başkent Cezayir'in 630 km doğusundaki Tebessa bölgesinde çıkan çatışmada ordu birliklerinin ağır zayiat verdini bildird