Gülse Birsel de yaşa takılmış
Emeklilikte yaşa takılanlar gündem olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında son noktayı koydu. Senarist oyuncu Gülse Birsel de yaşa takıldığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında yaptığı konuşmada emeklilikte yaşa takılanlar hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Son günlerde emeklilikte yaşa takılanlar başlığı altında bu uygulama var. Bu başlık altında bir dernek var. Bu derneğin başındaki kişinin durumu bile sosyal güvenliğin nasıl bir felakete itilmeye çalışıldığının kanıtı. 1992'de sisteme kayıt olmuş. Bu hanımefendi eski sistemde 38 yaşında emekli olacaktı. Bu hanımefendi 2022'de 48 yaşında emekli aylığı almaya başlayacak. Sadece emekli maaşı için bu yaşı beklemesi gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde 38 yaşında emeklilik diye bir uygulama yoktur. 20 yıl çalışıp, 38 yaşında emekli olacak bir kişi 40 yıl çalışmadan maaş ve sağlık sigortası hizmeti alacak demektir
Emeklilikte yaşa takılan denilen gruba 6,2 milyon kişi giriyor. Bunun yıllık maliyeti 26 milyar liradır. Toplamda bu rakam 750 milyar lirayı buluyor. Biz böyle bir yükü milletimizin sırtına bindirmek gibi bir hakkımız var mı?
“Emeklilikte yaşa takılanlardan biri benim”
Senarist oyuncu Gülse Birsel, kamuoyunda gündem olan emeklilikte yaşa takılanlardan biri de kendinin olduğunu söyledi.
Birsel’in yazısı şöyle:
“Malumunuz “emeklilikte yaşa takılanlar” diye bir konu var. Hatta kısaca “EYT” deniyor, zira sık sık sosyal medyada dertlerini dile getiriyorlar. Milyonlarca kişi, aslında şu an prim günü ve hizmet gün sayısını yerine getirmiş, sadece emeklilik yaşının gelmesini bekliyor.
Bu konu beni de ilgilendiriyor, zira onlardan biriyim!
1996 yılının Ekim ayında dergi editörlüğünde sigortalı olarak çalışmaya başlamışım. (Ondan önce muhabirlik yaptım, yıllarca sigortasız çalıştırmışlar, ne yapalım, kader...)
Yani 1996’dan bu yana (gazetede çalışmadığım bir-iki seneyi çıkarttığımızda bile) yıllarım, primlerim fazla fazla. Fakat evet, ben de yaşa takılıyorum. SGK’nın söylediğine göre 53 yaşını beklemem lazım.
Tabii bu işin sıkıntısı ve dile getirilen haksızlık şu: Ben 1996’da işe girmeseydim, 3 sene boş oturup 1999’da çalışmaya başlasaydım, muhtemelen şu an tıkır da tıkır emekli maaşı alıyordum!
Ki esasında saçma olan da bu uygulama. Ben bu halimle, bu yaşımda niye devletten emekli maaşı alayım kardeşim? En azından özel sektör, memurluk ve masabaşı işler için en verimli yıllar, en tecrübeli, üstelik enerjimizden de kaybetmediğimiz dönemler.
Aslına bakarsanız masabaşı işler için ben 53’ü bile biraz genç bulurum. Sanki kadın için en az 55-57, erkek için 57-60 filan mantıklı geliyor. Ha, bakın, bedenle çalışılan meslekleri ayrı tutmak lazım. Orada yıpranma, verimli yaş aralığı bambaşka. Yani elbette burada işçiyle memuru birbirinden ayırmak lazım. Hatta şu an devlet katkısıyla çok avantajlı hale gelmiş bireysel emekliliklerde bile bunu yapmak, beden çalışması gerektiren mesleklere belki devlet katkısının yükselmesi lazım.
Ayrıca EYT grubu bazen de şunu savunuyor: “Çalıştığımız süre içinde hiç günde 8 saat çalışmadık ki, düzgün bir öğle tatili almadık ki... İzinlerse hep yalan dolan oldu!”
O zaman sıkıntı emeklilik yaşında değil, çalışma şartlarının denetlenmesinde! Ki özellikle işçilerin bu ülkede berbat şartlarda yaşadığı, bazı sektörlerde kelle koltukta çalıştığı da malum.
Bir başka şikâyet, bazı sektör ve şirketlerin 45-50 yaşından sonra kimseyi istihdam etmek istememeleri veya daha az maaş vermeleri. O zaman da emeklilikte yaşa takılanların alacağı emekli maaşı gittikçe düşüyor! Belki buna da bir çözüm bulunmalı. Dün Cumhurbaşkanı EYT konusunda açıklama yaptı. 6.2 milyon kişi EYT grubuna giriyormuş, ben ve benim gibiler yaşa takılmasak devlete yıllık maliyetimiz 750 milyar lirayı bulacakmış. EYT kardeşlerim, öncelikle farkındasınızdır herhalde, ülkede kriz var. Bence bu talebin zamanlaması çok yanlış oldu. İkincisi, bana kalırsa (memuriyet ve masabaşı işler için söylüyorum) bir insanın emeklilik hakkı kazanmak için en azından bir 30-35 yıl çalışması lazım, mantıklı olan bu.
Yoksa mis gibi emekli maaşım olurdu şimdi, o ayrı.”