Fidan: İsrail hiçbir zaman için Esad'ın gitmesini istemedi
Dışişleri Bakanı Fidan, Al Hadath televizyonuna verdiği röportajda, “İsrail hiçbir zaman Esad’ın gitmesini istemedi. Suriye’de yeni yönetimin sorunları çözmesine bölge ülkeleri olarak yardımcı olmalıyız” dedi. Fidan, Suriye’deki siyasi dönüşümle ilgili “Hem sivil hem de demokratik bir devlet görmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan merkezli Al Hadath televizyonuna verdiği röportajda, Suriye’deki gelişmelere ve bölgedeki güç dinamiklerine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Fidan, mülakatta İsrail’in Suriye politikasıyla ilgili dikkat çekici bir değerlendirme yaparak, “İsrail hiçbir zaman Esad’ın gitmesini istemedi. Esad kendini geri çekti ve İran’la İsrail’in kendi topraklarında savaşmasını izledi,” dedi.
Suriye’deki siyasi dönüşümle ilgili beklentilerini dile getiren Fidan, “Hem sivil hem de demokratik bir devlet görmek istiyoruz. Ancak bir gecede, bir ayda ya da bir yılda İsviçre demokrasisi beklemek gerçekçi değil." diye konuştu.
Fidan'ın açıklamaları şöyle:
Suriye'de 13-14 yıllık yoğun çileli dönemin ardından yeni bir
döneme girildiğini belirten Fidan, Türkiye'nin Suriye ile 911
kilometrelik sınırı olduğunu hatırlattı.
Fidan, "Tarihle, coğrafyayla, kültürle, inançla artık bağlarımız
bağlanmış, etle tırnak olmuşuz. Dolayısıyla Suriye'deki bu
sıkıntılı dönem başladığında Suriye muhalefeti kuzeyde olanlar
sırtlarını Türkiye'ye dayadılar ve özellikle milyonlarca
yerlerinden edilmiş mülteciler Türkiye'yi kendilerine vatan
bildiler, ev bildiler, biz de onlara kucak açtık." ifadesini
kullanarak, Suriye muhalefetinin Türkiye'de zemin bulmasının çok
önemli olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin özellikle Suriye muhalefetinin yapıcı şekilde sorunu
çözmesi için çok çalıştığının altını çizen Fidan, bu süreçte Astana
sürecinin bu konuda çok önemli olduğunu ancak Esad rejiminin
çeşitli sebeplerden dolayı çözüme yanaşmadığını ve bir denklem
arasında kaldığını kaydetti.
"Bazıları aslında uluslararası bağlamda bir masada oturuldu ve
Esed'in gitmesi konusunda uzlaşıldı ve ardından aslında şu an
Şam’ın düşmesine kadar varan süreç böylelikle işletilmiş oldu ve
HTŞ’nin ilerlemesi için önü açıldı diye bir söz var, bir söylenti
var. Siz ne diyorsunuz?" sorusuna Bakan Fidan, Türkiye'nin böyle
bir sürecin parçası olmadığı yanıtını vererek, şöyle devam
etti:
"Harekat başladıktan sonra, HTŞ ve diğer muhalifler tarafından,
bunun en kansız, en problemsiz, en maliyetsiz şekilde nasıl olması
için yoğun bir çaba gösterdik ama onun öncesinde hiçbir ülkeyle
veya hiçbir grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma
içerisinde olmadık."
"İSRAİL HİÇBİR ZAMAN ESAD'IN GİTMESİNİ İSTEMEDİ"
Sunucunun, "Suriye konusunda, baktığımızda en zararlı ülke İran,
sonra da Rusya. Şimdi özellikle de Hamas'la İsrail arasındaki
çekişme ve gelişmeler birçok dengeyi de değiştirdi bölgede. Aslında
direniş bağlamında da Esed’in kaçması İsrail’e karşı direnişin bir
ayağını da yıkmış oldu. Peki bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esed’in de kaçışı süreci nasıl etkileyecek? Netanyahu, Esed için
ateşle oynuyor diye bir şey söylemişti hatırlarsanız daha önce bazı
reaksiyonlarından dolayı...." ifadelerine Fidan, şu yanıtı
verdi:
"Benim bu konuda farklı fikirlerim var. 13 yıl İstihbarat
Başkanlığı yaparken, bölgede İranlı arkadaşlarımızla da çok
konuştuk. Sizin özellikle Suriye'de Beşar Esad'ın İsrail'e karşı
bir direniş cephesinin bir unsuru olması meselesi bir şaka. Beşşar
Esed İranlılara yer veriyordu, Lübnan ve Hizbullah ile İran
arasındaki ilişki açısından"
Fidan, Suriye'den İsrail'e herhangi bir askeri harekat
görülmediğini, İsrail'den yapılan bütün askeri harekatların İranlı
milislere yönelik olduğunu belirterek, Suriye ile ilgili bir
problem olmadığını kaydetti.
Esad'in kendini geriye çektiğini, İran'la İsrail'in kendi
toprağında savaşmasını seyrettiğini söyleyen Fidan, şu bilgileri
paylaştı:
"Suriye muhalefeti bundan 6-7 sene önce Şam'da şimdiki yaptıklarını
yaptığı sırada, o zaman (ABD Başkanı Joe) Biden Başkan
Yardımcısıydı, Türkiye'ye geldi, Cumhurbaşkanımızla görüştü ve 'biz
Beşar'ın gitmesini istemiyoruz' dedi. Biz biliyoruz aslında, bu
onun değil İsrail'in bir görüşüydü. İsrail hiçbir zaman için
Beşar'ın gitmesini istemedi. Beşar'ın İranlılara verdiği ortamdan
mutsuzdu İsrail ama Beşar'ın genel manada kendisi için faydalı bir
aktör olduğunu biliyordu. Son güne kadar, Amerikalıların bize
söylediği harekat başladıktan sonra da İsrail, Beşar'ın gitmesini
istemiyor."
"İSARİL'İN SURİYE TOPRAKLARINI İŞGALDEN VAZGEÇMESİ GEREKİYOR"
"Esad'ın gitmesinden en büyük zarar gören İsrail'dir diyebilir
miyiz? Çünkü sonuç itibarıyla Esad, İsrail’in gündemine hizmet
ediyordu ve İsrail’in güçlenmesine katkıda bulunuyordu diyebilir
miyiz?" sorusuna, Fidan, realist politikalar izlenmesi gerektiği
yanıtını verdi.
Fidan, yeni Şam yönetiminin İsrail ile bir çatışma arayacağını
düşünmediğini, herkesin kendi sınırları içerisinde yoluna bakması
gerektiğini vurguladı.
"İsrail'in Suriye topraklarını işgal etmemesi, ondan vazgeçmesi
gerekiyor." diyen Fidan, Suriye'nin de İsrail'e yönelik bir şey
yapmaması gerektiğini dile getirdi.
Fidan, "Karşılıklı bir şey olursa o zaman yapılabilir. Onun için
tehdit algısını yeniden tanımlamak lazım. Şimdi bölgeden İranlı
unsurlar çekildiler ve İsrail için temel endişe kaynağının belli
noktalarda elimine olmuş olması lazım ama İsrail'in halihazırda en
kötü senaryoya göre düşünüp, Suriye'deki belli tesisleri vurması ve
belli yerleri işgal etmesi de kabul edilebilir bir şey değil. Bu
bir bağımsız ülkenin, egemen ülkenin toprağının gereksiz yere
işgalidir, bunu haklı çıkartacak herhangi bir emare olmadan bunun
yapılması da doğru değil." dedi.
SURİYE HALKINI TEMSİL EDEN İKTİDAR, İSRAİL İÇİN BİR TEHDİT
"İsrail’in Suriye topraklarına zararını siz nasıl yorumluyorsunuz? Daha önce İran’ı gerekçe göstererek yapıyordu, şu an İran artık yok. Baktığımız zaman HTŞ’lilere de aynı şeyi söylüyor, şu an zaten İran yok, ne diye gelip de vuruyor Suriye topraklarını, neden saldırıda bulunuyor, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Fidan, cevabın basit olduğunu, Suriye halkının vicdanını, çoğunluğunu temsil eden her iktidarın, İsrail'in etrafındaki her iktidarın İsrail için bir tehdit olduğu yanıtını verdi.
İsrail ordusunun Suriye'deki son gelişmeleri bahane ederek işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi ele geçirmesi gözlerin yeniden bu bölgeye çevrilmesine neden oldu.
TÜRKİYE, RUSYA VE İRAN ARASINDAKİ GÖRÜŞME TRAFİĞİ
Fidan, Suriye ile ilgili süreçlerde, Rusya, Türkiye ve İran'ın
sahadaki ateşkesin devam etmesi, sorunların çözülmesi için çok
yoğun ve düzenli bir görüşme trafiği içerisinde olduğunu
söyleyerek, Türkiye'nin, muhaliflerin görüşlerini her zaman masaya
taşıdığını ifade etti.
"İran'la Rusya da rejimin görüşlerini, bir noktaya kadar bunu
götürdük. Onlarla bizim son derece karşılıklı saygıya dayalı
ilişkimiz var, birbirimizi tanıyoruz ve süreç başladığında da biz
kendileriyle konuştuk. 2006'daki, 2016'daki, 2015'teki aynı
senaryoyu tekrar etmenin bir anlamı yok. Beşar Esad, maalesef siz
onun yardımına geldiniz, muhalifleri püskürtmede yardımcı oldunuz
fakat halkına hizmet götürmede, sistemi ayağa kaldırmada, halkıyla
barışmada bir başarı gösteremediği için bugün böyle bir tabloyla
karşılaştık." diyen Fidan, hem Rusya'nın hem İran'ın kendi içinde
değerlendirmelerinin neticeyi onlara da gösterdiğini söyledi.
Fidan, bölgenin önemli unsuru olarak muhaliflerin önemli bir dostu
olan Türkiye'nin belli konularda, onlarla yapıcı dil içerisinde bu
süreci yönetmeyle ilgili diyalog kurmasının da etkili olduğuna
dikkati çekerek, bundan sonra da diyaloğun devam edeceğini
vurguladı.
Bakan Fidan, Beşar Esad'ın kim tarafından arandığı, ülkeyi terk
etmesine sebep olan olayın ne olduğuna yönelik soruya,
"Muhataplarımızın Şam'la belli bir trafik teması içerisinde
olduğunu biliyoruz, onlar bize söylediler o gün ama birebir
hangisi, hangi seviyeden direkt kendisiyle konuştu, o konuda bilgim
yok ama benim bildiğim mesaj iletildi." yanıtını verdi.
Türkiye'nin bazı mercilerle işbirliği yaparak Esed'in Suriye'den
çıkmasına olanak tanıdığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını
vurgulayan Fidan, bunun Türkiye'nin yapacağı bir iş olmadığına ve
bu konuda Türkiye'nin bir rolü bulunmadığına dikkati çekti.
Fidan, "Ruslar kendileri ilan ettiler kendileri bu işi organize
edip götürdüklerini. Bu konuda bizim bir rolümüz yok." ifadesini
kullandı.
MİT BAŞKANI KALIN'IN ŞAM ZİYARETİ
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın Şam
ziyareti hakkında, hem bölge ülkeleriyle hem Batılı ülkelerle geniş
istişare içerisinde bulunarak Kalın'ın bu ziyareti
gerçekleştirdiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Şam'daki yeni yönetimle hem bölgedeki ülkeler hem dünya ülkeleri
nasıl iletişim kurmalı? Yaptığımız temaslarla orada genel bir algı
ve talebi gördük ve herkesin üzerinde aşağı yukarı ittifak ettiği
belli prensipler vardı. Bunlar terör örgütlerinin yeni dönemde
Şam'dan istifade etmemeleri, özellikle azınlıklara karşı iyi
davranılması... Hristiyanlar, Kürtler, Aleviler, Türkmenler başta
olmak üzere. Daha sonra kapsayıcı bir hükümetin kurulması gibi,
komşularına tehdit olmaması gibi çeşitli oluşmuş görüşler
vardı."
Fidan, Kalın'ın uluslararası toplumun, bölgenin ve Türkiye'nin
görüşlerini karşı tarafa ilettiğini ve karşı tarafında verilerini
aldığını söyleyerek, bu verilerden yola çıkarak 14 Aralık'ta
Ürdün'ün Akabe Körfezi'nde toplantı düzenlendiğini ve görüşmeler
yapıldığını hatırlattı.
Konuşmasında, Türkiye'nin Suriye'deki politikasına değinen Fidan,
bu politikanın 13 yıl boyunca birkaç boyutlu olduğu ve bunlardan en
önemlisinin de muhalefetiyle barışmayan Esad'dan dolayı Türkiye'ye
mülteci gelmesini önlemek olduğunun altını çizdi.
Fidan, Türkiye'nin bu yüzden ileri hatlarda kontrolü elinde tutan
muhalif unsurlar ile çalıştığını aktararak, şöyle devam etti:
"Özellikle Suriye Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi, bunlar
Türkiye'nin birebir çalıştığı yerlerdi. İdlib'de, Heyet Tahrir
Şam’ın (HTŞ) kontrolü altında 4 milyon Suriyeli vatandaş yaşıyordu.
Bunların belli bir kriz esnasında Türkiye'ye gelmesi mümkündü. Bu
krizlerin çıkmaması, oradaki varlığın istikrarlı devam etmesi için
bizler tabii ki belli bir koordinasyon içerisinde hep olduk ve o
süreç içerisinde de heyeti tanıma imkanımız oldu.
Onlara özellikle modern yönetim algısı nasıl olur, modern yönetim
sistemleri nasıl olur, onlar konusunda tavsiyelerimizi,
nasihatlarımızı hep ilettik. Bizim gördüğümüz şu anda heyetin ve
diğer bileşenlerin bir numaralı önceliği Beşar Esad'ın yaptığı
hataları tekrar yapmamak ve halkı kucaklayarak hak ettikleri refahı
ve istikrarı götürmek. Bunu yapmada bizim yardımcı olmamız lazım,
onların da hata yapmaması lazım."
Fidan, daha önce HTŞ lideriyle tanışıp tanışmadığı yönündeki
soruya, daha önce 13 yıl MİT Başkanlığı yaptığını hatırlatarak
yanıt verdi.
Suriye krizi başladığı günden itibaren mesaisinin 13 yılını Suriye
krizinin aldığını hatırlatan Fidan, bakan olarak da belli
aktörlerle her zaman temasının olduğunu kaydetti.
Suriye'de devrilen Beşar Esad rejiminin işkence merkezi olarak bilinen Sednaya Hapishanesi'nde tutsaklar yerleşkeye gelir gelmez işkenceler başlarken, yargısız infazlar sonucu öldürülen tutsakların cesetleri toplu mezarlara gömüldü.
"HEM SİVİL HEM DEMOKRATİK BİR DEVLET İSTİYORUZ"
Bakan Fidan, Suriye'de yeni dönemde birtakım problemlerin
olabileceğini söyleyerek, sorunları çözmede bölge ülkeleri olarak
Şam'daki yeni yönetime yardımcı olunması gerektiğini dile
getirdi.
"Hem sivil hem demokratik bir devlet istiyoruz." ifadesini kullanan
Fidan, bir gecede, bir ayda ya da bir yılda İsviçre demokrasisi
beklemenin gerçekçi olmadığını kaydetti.
Fidan, Suriye'de anayasal vatandaşlık üzerinden, çeşitli
ayrımcılığı ve bölücülüğü teşvik etmeden bütüncül, milli devlet
sınırları içerisinde bir yönetimin kurulabileceğine inandığına
işaret ederek, şöyle devam etti:
"Burada sadece bir hassas geçiş dönemi var, o da Suriye
muhalefetini oluşturan grupların yani kuzeydeki gruplar, Suriye
Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Heyet Tahrir el-Şam,
güneyde de gruplar vardı. Bunların aslında bir süreç içerisinde
artık bir konsolidasyona gitmesi önemli."
Yeni Şam yönetiminin, terörle ilişki kurmamasının, azınlıklara kötü
muamele yapılmamasının, kadın haklarıyla ilgili konuların önemli
olduğuna işaret eden Fidan, şu ana kadar bunlara ilişkin bir
şikayet görülmediğini, her şeyin çok yeni olduğunu belirtti.
"ARAP TOPRAKLARININ ARTIK KURTULMASI GEREK"
Terör örgütlerine ilişkin soruyu yanıtlayan Fidan, YPG terör
örgütünün, PKK terör örgütünün Suriye'deki bir kolu olduğunu
belirterek, "Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan gelmiş
uluslararası terörist savaşçıların yönettiği bir organizasyon. Bunu
her ne kadar Amerikalılar dünyaya farklı şekilde pazarlasalar da
olayın özü bu." dedi.
Fidan, "PKK’nın hem Suriye'de Arap topraklarını işgal etmesi hem
Suriye halkının tamamına ait olan doğal gaz ve petrol kaynaklarının
üzerine oturması, Kürtlere, Araplara muazzam kötü davranması artık
son bulmalı." diyerek bu konuda artık uluslararası bir anlayışın,
birliğin olduğunu düşündüğünü ifade etti.
Arap topraklarının artık kurtulması gerektiğini vurgulayan Fidan
şunları kaydetti:
"Bölgenin otantik halklarının bulduğu otantik topraklar… Kürtler,
Araplar, Türkmenler, Yezidiler, Aleviler kendi yerlerinde yaşamalı,
kimse yerinden edilmemeli. Kürtlerin ait olduğu yerler var,
Arapların, Türkmenlerin ama başkasının gidip toprağını işgal edip,
dışarıdan aldığınız destekle, bu devam edemez ve etmemeli de
etmeyecek de inşallah."
"ESAD İLE BİR ARAYA GELMEK İÇİN TEŞEBBÜSÜMÜZ OLDU AMA KABUL ETMEDİLER"
Bakan Fidan, "Mahir Esad, Moskova'ya kaçmış olan Esad’ın
kardeşiyle ilgili elinizde bir bilgi var mı? Onun geleceği ne
olacak?" sorusuna, "Yok biz de bilgi yok, biz de bilgi yok. Merak
da etmiyorum açıkçası. O, Suriye rejiminin, Suriye'deki yeni
yönetimin açıkçası işi, savaş suçlularının artık bulunması ve
aranması." cevabını verdi.
"Suriye’de Ali Memlük, Hüsam Luka gibi mevkidaşlarınız vardı, bu
insanlar daha sonra ülkeden çıkış için yardım bağlamında sizinle
bir temasa geçtiler mi?", sorusuna da Fidan, "Temasa geçmediler"
yanıtını verdi.
Fidan, son 3 yıl içerisinde Esad ile bir araya gelip gelmediğine
ilişkin soru üzerine, "Yok gelmedim, yok. Bir araya gelmek için
teşebbüsümüz oldu, istedik ama kabul etmediler. Ben istedim. Hatta
bölgedeki ülkeleri aracı yaptık Irak başta olmak üzere, başka
ülkelerin adını da söylemeyeyim. Hepsine hayır dedi." ifadesini
kullandı.