Kemal Kılıçdaroğlu: Kurultay bitti, yerel seçimlere hazırlanıyoruz
Medya kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce'nin İstanbul adaylığına ilişkin, "Öyle bir düşüncem yok, İstanbul'u arkasında başarı hikayesi olan biriyle alacağız" şeklinde konuştu.
Medya kuruluşlarının temsilcileri ile akşam yemeğinde bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,Muharrem İnce taraftarlarının kurultay toplama arayışları, İnce’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarılı olup olmadığı, Mart’taki yerel seçimde başta İstanbul olmak üzere büyükşehirleri hangi stratejiyle kazanmak istediklerine ilişkin kapsamlı değerlendirmeler yaptı.
Soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
KURULTAY TARTIŞMASI BİTTİ: Kurultay toplanma taleplerini büyük bir dikkatle izledim. Olabildiğince hiçbir yorum yapmadım. Tüzüğe göre yeterli imza toplanırsa kurultayı toplayabileceğimi de söyledim zaten. (Toplanan imzalar 569 mu 630 mu?) Farklı rakamların çıkması, genel merkezde hiçbir zaman dillendirilmedi. Genel merkeze ne geldiyse oturuldu, incelendi, gayet net açıklamalar yapıldı. Biz gelen rakamları medyanın da denetimine açtık, arzu eden partililer bakabilirler dedik. Bence o tartışma orada bitti.
MUHALİFLERİN ZAMANLAMASI: Bu eleştirinin bana göre haklılık payı var. Keşke söyle olsaydı; bu söylediğim analiz ortaya konulduktan sonra bir veriye dayalı süreç içinde eylem gerçekleşseydi bana göre daha mantıklı olurdu. O analizi bir oldu bittiye getirmek doğru değil. Hocayı bir dinleseniz, ekibiyle beraber çalışıyor. Bütün ayrıntılara girmiş vaziyette. Keşke arkadaşlar bu çalışmayı görüp izleyip daha sonra yol haritası belirlemeye çalışsaydı daha tutarlı olurdu.
YEREL SEÇİM HEDEFİ: Yerel seçimlere hazırlanıyoruz. Parti meclisi toplantısında seçim sonuçlarını değerlendireceğiz. Teknik değerlendirmeyi partinin dışından bir akademisyen yapacak. Türkiye’yi il-ilçe-mahalle bağlamında bütün sandıklar itibariyle sonuçlara bakıp değerlendirmiş hocamız. 2-3 saatlik bir değerlendirme yapacak toplantıda. Daha sonra parti meclisinde bir siyasal değerlendirme de olacak. Verileri, rakamları, oy kaymalarını değerlendiren arkadaşımız sorulara da yanıt verecek. Siyasal analize de Fethi hoca bakacak. Türkiye bağlamında bütün seçimlerin oy kaymalarını, partilerin aldığı oyları, ittifakların lehte aleyhte gelişmeleri, mahallelere kadar inen analizler olacak.
TÜZÜK KURULTAYI TALEPLERİ: Bir söylemle delegelerin iradesine ipotek koymak istemem. Gerekirse tüzük kurultayı toplanır. Bence çok da büyütülecek bir şey değil. İlkesel olarak yerel seçime giderken partide tüzük kurultayı toplanması için bir imza eğilimi başlatılmasını doğru bulmam.
MUHARREM İNCE İLE DİYALOG: Olabilir tabi. Muharrem İnce başka bir partili değil; Cumhuriyet Halk Partili’dir. Yerel seçimler strateji belgesini hazırlamak için bir çalışma yapılacak. Orada yerel yönetimlerde nasıl bir strateji izleyeceğimizi paylaşacağız. Muharrem Bey de bir partili olarak partinin belediye başkanlarının kazanması için çalışacaktır. Diğerleri nasıl çalışıyorsa Muharrem Bey de çalışacak. Muharrem Bey’in geleceğine yönelik kararı benim tek başıma almam doğru değil. Muharrem Bey’in beklentisi nedir önce onu öğrenmem lazım. Beklentisi nedir ona göre oturup karar veririz. Şu aşamada şunu yaparız dersem iradesine ipotek koymuş oluruz.
İNCE İSTANBUL ADAYI OLUR MU?: İstanbul’u kesin alacağız. İstanbul’u arkasında başarı hikayesi olan birisiyle almamız mümkün. Bu çerçevede örgütle de beraber yapacağımız kamuoyu yoklamaları, diğer çalışmalar, örgütün bu konudaki eğilimi, İstanbul milletvekilleri… Bütün bunları dikkate alarak bir aday belirleyeceğiz. Muharrem Bey İstanbul’u ister mi istemez mi bilmiyorum. Öyle bir düşüncem yok. Başarı öyküsü olan birisi olması gerektiği kanaatindeyim.
'İNCE ELİNDEN GELENİ YAPTI': Cumhurbaşkanlığı için de demiştim. Muharrem Bey’in hakkını yemeyelim, cumhurbaşkanlığı seçiminde izlediği performans takdire değer. Başarı hikayesi sayılabilir; sayılmaz demek haksızlık olur. Elinden geleni yaptı. Bu söylediğim başarı kişisel olarak, genel olarak yaklaşımım; kazanırsanız başarılı olmuşsunuz demektir.
ADAY BELİRLEME KRİTERLERİ: Bugünden belediye başkan adayı belirlediğimiz bazı yerler var. Bunlar belediye başkanımızın olmadığı yerler. Örgüte diyoruz ki kazanma potansiyeli olan, halkta karşılığı olan kişileri belirleyin. Genel merkez olarak bir çalışma yapalım. Kazanma potansiyeli olan arkadaşlarımız varsa bunlara gidin çalışın dedik. Birden fazla adayın olduğu yerler var. Oralarda örgüte söylüyoruz, anket yapacağız, eğilim yoklaması gerekirse yaparız. Sonuçta kazanma potansiyeli olan adaylar belirleyeceğiz. Parti dışında eğilim anketleriyle yapacağız. Parti içinden de parti dışından da aday olabilir. Özel bir tanımlamamız yok. Örgüte sandığı koyacağız, “kimi görmek istiyorsunuz” diye. Önseçimle de yapılabilir. Bazen yere göre, belediyeye, örgüte göre pozisyon almamız gerekiyor. Toptancı bir yaklaşım söz konusu değil.
HEDEF İLLERİ SAYDI: Ankara için de birden fazla aday var şu anda. Bakılacak; onlar için de kamuoyu yoklaması yapacağız. Ankara’yı da alacağız. İstanbul, Ankara Balıkesir, Antalya, Mersin, Adana, Uşak, buraları alacağız. Olayı bir de parti meclisi ile görüşmemiz, parti meclisinin de eğilimini almamız lazım. Parti meclisinden bir arkadaşımızın düşünüp bize önerdiği üçüncü bir yol da olabilir. Strateji belgesini götürüp parti meclisine sunacağız.
24 HAZİRAN DEĞERLENDİRMESİ: Benim seçimlerde yürüttüğüm kampanya, referandumda yürüttüğüm kampanyanın aynısıydı. Referandumda da miting yapmamıştım. Burada da bir veya iki yer hariç miting yapmadım. Daha çok partiye oy vermeyen ama bizi de dinlemek isteyen kanaat önderleri, esnaf, ticaret, sanayi odası, dernekler, sendikaların temsilcileriyle toplantılar yaptım. Sonra onlardan sorular aldım, yanıtlar verdim. Böyle bir kampanyanın büyük artıları var. Son derece verimli ve beklediğimizden olumlu geri dönüşler oluyor. Muharrem Bey’in de geniş kitlelere ulaşma imkanı oldu. Sonuçlara gelince seçim süreci içinde biz gerçekten de bir demokrasi sınavı verdik. Millet ittifakıyla yan yana gelmesi düşünülmeyen; Saadet Partisi, İyi Parti, Demokrat Parti bir araya geldik. Ortak paydamız demokrasi için mücadele idi. Bu birliktelikte başarı oldu mu? Evet oldu. Çok sayıda partinin parlamentoda temsilcileri oldu. Milli irade gerçek anlamda yüzde 80 oranında parlamentoya yansımış oldu. Bunu başarı olarak ifade ettim. Parlamentoda ilk kez çoğunluğun hegemonyası olmuyor. Demokratik tartışma zemini ortaya çıkacak diye düşünüyoruz.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ: Cumhurbaşkanlığına gelince, kamuoyuna gelen anketler siz onu da gördünüz. O kadar çok anket yapılıyordu ki buradan beklediğimiz sonucu alamadık. Bu da bir gerçek. İkinci tura kalma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorduk; yüzde 75-80 oranında. Toplumda yaratılan hayal kırıklığının bundan kaynaklandığını düşünüyoruz.
DÖVİZ PİYASASINDA DALGALANMA: Erdoğan bir milli kurtuluş savaşından söz ediyor. Savaş halindeysek dolarda bu kadar oynama oluyorsa bu sıradan bir şey değil. Bundan birileri kazanıyor, birileri kaybediyor. Ben 13 maddelik krizle kısa, orta uzun vadede yapılacak mücadeleyi, yol haritasını açıkladım. Benim yol haritası belirlememden Erdoğan müthiş bir rahatsızlık duydu. Döviz baronlarından yana olduğumu söyledi. Ben de şunu söylüyorum, dolar düşükken alanlar, dolar 7 lira olduğu zaman bozduranlar kimler? Bütün bunlar Merkez Bankası’nda, Türkiye Bankalar Birliği’nde ve BDDK da var. Rakamlar toplu olarak verildiği için kişi bazında şu kazandı veya bu kaybetti diyemiyorum. Bunu hükümetin açıklamasını istiyorum.
ÜRETENLER KAYBETTİ: Çok net kazanlar var. Dövizle ihale alanlar. Sıradan rakamlar değil. Bunlar ilginç rakamlar. Kamu-özel işbirliği projeleri var. Bu projelerin yatırım tutarı 49 milyar 318 milyon dolar. Bunların sözleşme değeri ise 120 milyar dolar. Bunlar kazandılar. Dolar 3 lirayken aldılar, şimdi rakamlar çok daha yüksek. Yine aynı şekilde otoyol, köprü geçişleri var. Dolara endeksli. Bunlar da iyi para kazandılar. Üç hazine garantisi verdikleri var; bunlar da kazandılar. Kim kaybetti o çok açık. İşçi, memur, emekli, çiftçi, sanayici kaybetti. Üreten kesimlerin tamamı kaybetti. Fabrikasıyla, emeğiyle toprağıyla üreten kesimlerin tamamı kaybetti. Sıcak parayla ilgili akılcı bir politikaya ihtiyacımız olduğundan bahsettim. Sıcak para spekülatif amaçla gelip vurgunu vurup gidiyor. Bunu Erdoğan’ın açıklaması lazım. Buradan elde edilecek olağanüstü gelirle ciddi sermaye transferlerine de hazırlık yapılmış olabilir. MÜSİAD öyle diyor. 40 milyar gelirse yatırım ciddi yatırım yapılır. Şirketler çok ucuzladı.
PAPAZLA ÖRTÜYORLAR: Pek çok çevre konuşuyordu. Dün aldığı önlemleri daha önce niye almadı. Doların 7 lira olacağını herkes biliyordu, konuşuyordu. Rahip meselesi krizi önceledi o kadar. Yoksa rahibe bağlı bir olay değil. Çok daha köklü bir olay. Krizin geleceğini Erdoğan da çok iyi biliyordu, seçimleri niye erkene aldı? Krizin geleceğini biliyordu. Seçimleri erkene alalım, bu işi bitirelim dedi. Siyasetçi biliyorsa bürokrasi de biliyordur. Bir yıl içinde ödeyeceği para 240 milyar dolar. 240 milyar doları nereden bulacak?
Hükümet Papaz krizini öne çıkararak kendi beceriksizliğini, basiretsizliğini bir anlamda örtmek istiyor. Papaz mı dedi size bu kadar borçlanın? Trump mı dedi size bu kadar borçlanın? Türkiye çok derin bir kriz içindedir. Bunu çözmek için herkes elinden geleni yapmalıdır.
SİYASİ MÜDAHALE: Kurumları özerkliği yok. Ne BDDK’nın, ne SPK’nın ne Merkez Bankası’nın. Hepsine siyasi müdahaleler yapılıyor. Yaşanan köklü ve derin ekonomik kriz dolayısıyla BDDK, SPK, Merkez Bankası açıklama mı yaptı. Hepsi sustular; ta ki dolar 7 liraya çıkıncaya kadar. Sonra özel bankaların genel müdürlerini çıkarıp kanal kanal dolaştırdılar. Bu hükümet kadar basiretsiz bir hükümet yoktur. Herkesin gördüğü, geleceğini tahmin ettikleri bir olayı herkesin gözünün önünde halının altına süpürdüler. Vurgunlar yapılıncaya kadar seslerini çıkarmadılar.
EKONOMİK KRİZ HEYETİ: Faik Bey’in (Öztrak) başkanlığında bir ekonomik kriz heyeti oluşturduk. İzleyin oradaki gelişmeleri, odalarla ilişki kurun, buradaki ekonomik gelişmeleri bize bildirin diye. Böyle bir masamız var. Ekonomik gelişmeleri yakından izliyoruz. Bu işin sorumlusu, esnaf, emekli, çiftçi değildir. Bu işin sorumlusu bu ülkeyi yönetenlerdir ve kendi yandaşlarına kaynak aktaranlardır. Kriz sokaktaki vatandaşa henüz yansımadı, yumurtaya, ekmeğe. Siz biliyor musunuz, artık un satılmıyor doğru dürüst. Üretici zarar ediyor. En yakıcı alan ilaç olacak. Eczaneler bazı ilaçları tutmaya başladılar. Normalde buna tepkiyi vermesi gereken sendikalar, emekli dernekleri, kimse konuşamıyor korkudan.
GEMİ KAYALIKLARA GİDİYOR: Hepimiz aynı gemideyiz doğru. İyi de geminin tek kaptanı, tek makinisti, tek çarkçıbaşı ustası, tek kamarotu var. “Gemiyi limana çek arkadaş” diyoruz. Gemi kayalıklara doğru gidiyor. İşin gerçeği bu. Buradan nasıl kurtuluruz? 13 maddeyi saydım. Oturduk arkadaşlarla belirledik. ESK süratle toplanacak, ortak akıl oluşturulacak. Türkiye ortak akıl gerçeğini unuttu. Bir kişinin aklı Türkiye’nin ortak aklı oldu. Bir kişi millet oldu. Biz de o kişiye diyoruz ki sen gayri meşrusun.
ERKEN YEREL SEÇİM: Yerel seçimlerin erkene alınacağını düşünmüyorum. Biz yerel seçimlerin zamanında yapılmasını arzu ediyoruz. Parlamentodan da yerel seçimlerin erkene alınmasına ilişkin bir önerinin geçeceğini düşünmüyorum. AK Parti ve MHP’nin oyları yeterli değil. Yeterli olsaydı zaten çok daha önceden yerel seçimler yapılırdı. (Sizden destek isterlerse) Biz destek vermeyiz.
YEREL SEÇİM İTTİFAKI: Şu anda öyle bir şey yok. Daha çok erken. Yerel yönetimlerin şöyle bir özelliği var. Merkezde olmaktan çok taşrada birlikte olmak çok önemli. Yerel aday önemli. Yerel seçimlerin kendine özgü bir yerel dinamiği var. Bir ittifak arayışının, genel merkezlerin bir araya gelip çok zor olduğunu düşünüyorum. Cumhur İttifakı için de zor. Bir araya gelebilirler ama siyaseten böyle bir gelişmenin çok zor olduğunu düşünüyorum. (Soru üzerine) Olabilir onlar görüşebilirler ama ben Mersin ve Adana’yı alacağız diyorum.
BRUNSON’UN SERBEST BIRAKILMASI: Ben yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede yargının adalete destek vermediği sürece Türkiye’nin bu tür sorunları yaşayacağını düşünüyorum. Olay bir papaz olayı değil. Merkel istedi pat diye verdiler. Bir gecede iddianame hazırlandı. Başka bir mahkemenin tahliye kararı eline verildi ama Deniz Yücel uçağa bindi gitti. Siz bana hukukun üstünlüğünden söz edeceksiniz. Buna kargalar bile güler. Makron, Putin istedi verdiler. Erdoğan’la Trump arasında bir inatlaşma var. O inatlaşmanın faturasını da Türkiye ödüyor. Bir diplomasi dilini kullanmak gerekiyor hem burada hem Amerika’da. Şu süreçte en fazla konuşması gereken Dışişleri bürokrasisidir. Konuşturmuyorlar çünkü. En son ABD’ye bürokratlar gitti çünkü siyaset kurumuna güvenmiyorlar. “Gidin bari siz ikna edin” dediler. Dışlanmış bir siyasal iktidar var. Ötekileştirilen bir devlet anlayışı var. Bu tablo içerisinde zaten bir şey yapılamaz. Bırakılarsa ne olur? Diyelim ki yarın sabah bıraktılar. Dolar 2 liraya mı düşecek? Yok. Bir yıl içinde finansman ihtiyacımız 240 milyar dolar. Papaz serbest bırakılsa da bırakılmasa da ödeyeceksiniz.
BİR İPTE İKİ CAMBAZ: Tıkanmışlığı aşmanın yolu bunu milli bir dava haline getirmektir. Beceriksizlik, basiretsizlik hepsi var zaten. Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor. Hangi bakan ne karar alabilir? Bürokrasi darmadağın, hangi bürokrasi. Eksiden bakanlar bile Maliye müsteşarına giderlerdi. Şimdi bunlar yok ortada. Tam bir kaos yaşıyoruz aslında. Herşey bir kişiye teslim edildi. Trump da böyle; bu da böyle. Bir ipte iki cambaz oynuyor. Karşılıklı restleşiyorlar, rakibini tutup ölçmen lazım. Aynı kiloda olmanız lazım. Gardını ona göre alman lazım. Şunu yapacağım bunu yapacağım o zaman niye ABD’ye heyet gönderdin. O zaman gönderme. Türk lirası değerli. O zaman göndersin dolarları. Yuan getirsin, Ruble getirsin. Onunla alışveriş yapsınlar. Böylece bu işlemler ABD üzerinden de gitmemiş olur.
BERBEROĞLU’NUN SERBEST KALMASI: Yarın, öbür gün Yargıtay 17. Ceza Dairesi karar verebilir. Hep demokrasiden insan haklarından, milletvekili dokunulmazlığından söz ediyoruz. Enis Berberoğlu ve Eren Erdem’in içeride olmaları bir demokrasi ayıbı. Olay bir demokrasi olayıdır. Seçim sonrası dokunulmazlık hakkı kazanan bir milletvekilinin dokunulmazlığını tanımama olayıdır. Yasama organının çıkardığı yasayı, aldığı kararı tanımama olayıdır. Umuyoruz tabi Yargıtay 17. Dairesi hukukun üstünlüğüne uyar ve bu düzenlemeyi yapar. Hepsini kazanacağım zaten. Yargıtay’ın onayladığı kararları bile Anayasa Mahkemesi’ne iptal ettirdim. AYM zamanaşımı karar verdi. Özhaseki. Hepsini kazandık. Anayasa Mahkemesi onaylarsa AİHM’ye kadar götüreceğiz. (habertürk)