Mimar Gehl: İstanbul kurtarılabilir
En iyi şehir planlamacılarından biri olarak tanınan Prof. Dr. Jan Gehl, İstanbul’un kurtarılabileceğini, meselenin fiziksel olmadığını beyinsel olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’un siluetinin korunmasını daha önce birçok kez dile getirmişti. Dünyanın en iyi 10 şehir planlamacısından biri olarak gösterilen, ünlü mimar Prof. Dr. Jan Gehl’e Habertürk’e konuştu. Gehl’in fikirleri Stockholm, Oslo, Londra, Paris, New York gibi kentlerde uygulandı.
Gehl’in röportajı şöyle
“Hedefinizin “insan için şehir inşa etmek” olduğunu söylüyorsunuz. Yaşanabilir bir şehir nasıl olmalı?
Yıllarca şehir planlamacılığında uygulanan ideolojiler insan hayatının kalitesini düşürdü. Araçları mutlu etmekle meşgul olduk. Mimari anlayış teknokratik ve küstahtı. İnşaatların artmasıyla rant unsuru ön plana çıktı. Ben insanların, çocuktan yaşlıya günlük hayatına önem verilen bir anlayıştan bahsediyorum. Biyolojik olarak aslında yürüyen hayvanlarız. Daha önce şehirlerimizde Homo Sapiens’in ihtiyaçları göz önünde bulunduruluyordu. Ama 2. Dünya Savaşı’ndan sonra mimari rant ve motorlu araçlar hep daha ön planda oldu. 2000’den sonra pek çok şehir yeniden kazanıldı. Şehirleri bazı kategorilere ayırıyorum. Geleneksel şehir: Herkes yürüyor. İşgal edilmiş şehir: Araç dolu. Terk edilmiş şehir: Yaşam kalitesi o kadar düşük ki artık kimse yaşamak istemiyor; pek çok Amerikan şehri böyle. Ve bir diğer kategori de yeniden kazanılmış şehir: Devlet başkanı, belediye başkanı, halk ayağa kalkıyor ve “Hey şehirleri rant için değil, halk için inşa etmelisiniz” diyor. Pek çok halk şehrini araç işgalinden kurtarmaya başladı.
İSTANBUL DA YAPABİLİR
Moskova yapabiliyorsa İstanbul da yapabilir. Benzer çalışmalar Kazakistan’da da çok işe yaradı. Almatı’da her gün, bir önceki günden daha kötüydü mesela. Bakın 50 yıldır evliyim ve eşimle birlikte Kopenhag’da yaşıyorum. Her sabah uyandığımızda şunu biliyoruz: Bugün şehrimizde hayat dünden daha güzel!
Cumhurbaşkanı Erdoğan pek çok kez dikey yerine yatay mimarinin önemini dile getirdi. Ne dersiniz?
İnsanların algılarının çalışma şekli yatay, dikey değil. Biyolojik olarak düşmanımız çoğunlukla havada değil yerdeydi değil mi? Bu nedenle insanlar hep kendi seviyelerine, yatay olarak odaklanmaya programlanmış. Tabii ki bazen yüksek inşa etmeniz gerekir ama onu da dikkatle yapabilirsiniz. Mesela Avustralya’da kural şu: Yüksek bina yapabilirsiniz ama şehre doğrudan binayı konduramazsınız. Önce 4 katlı yatay, geniş tabanlı bir bina inşa edebilirsiniz, yüksek katları daha dar bir şekilde üzerine çıkabilirsiniz. Dolaştığınızda kuleyi değil 4 katlı binayı görürsünüz.
Peki İstanbul’u kurtarabilir miyiz? Yoksa dönülmez bir noktada mıyız?
Bir şey yapılamaz hale gelmiş bir şehir hiç görmedim. Tabii ki kurtarabilirsiniz. Mesele eldeki fiziksel koşullar değil, beyinler, hedefler.
İstanbul’a daha önce geldiniz. Şehirleşmemiz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yaklaşık 10 yıl önce İstanbul üzerine çok büyük bir araştırma yaptık ve bir rapor hazırladık. Tespitlerimiz Moskova’yla hemen hemen aynıydı. Ruslar raporumuzu okudu, Türkler okuyacağını söyledi ama okudular mı emin değilim. Bir projeden önce stratejiye ihtiyacınız var. ABD ve Avustralya’da araç kullanımı zirveye çıkmıştı ama artık azalıyor. Dünyada her insanın bir direksiyonun başına geçebileceği kadar yer yok. Homo Sapiens’e dönmeliyiz, çok akıllı ve business class seviyesinde toplu taşıma sistemleri geliştirmeliyiz. Yani İstanbul için hiçbir şey zor değil"