Kadir Doğlu: Bunu söylemek delikanlılık değildir

Oyuncu Kadir Doğulu Posta gazetesinde Oya Çınar'ın sorularını yanıtladı

‘Vuslat’ geçtiğimiz Pazartesi TRT 1’ de ikinci sezona başladı. Nasıl bir sezon bekliyor izleyiciyi?

Tempomuz çok yüksek başladı. Çekerken hem çok eğlendik hem çok yorulduk. Bizim dizimiz başından beri beklenmedik, ters köşe olaylarıyla ünlü. Ama umut ediyorum bu sezonda seyircinin kafasındaki tüm sorular yavaş yavaş cevabını bulacak. 

‘Vuslat’ seyirciyi nasıl yakaladı sizce? Sizin hikayenizin sırrı ne?

Birçok klişeyi içinde barındıran bir hikaye ama klişe deyince olumsuz düşünmemek gerek. Klişeler zaten çok güzel oldukları için klişe haline gelir ve tekrar tekrar yapılır. Dramamız dozunda. İçinde kendine has bir komedi barındırıyor ve olaylara farklı bir bakışla yaklaşan bir senaryomuz var. 

FELSEFEYE İNANMAM HAKİKATTEN UZAKLAŞTIRIR

Dizinin temel sorusu “İyi insan kimdir?” Sizce, canlandırdığınız Aziz karakteri iyi bir insan mı? 

Başta hiç değildi. Ama Salih Baba ve Feride ile tanışması onu zaman içinde iyiye yöneltti. İyilik göreceli bir kavram. İyi insan, kötü insan diye bir şey yok. İyi ya da kötü hareketler var ve o eylemlerin neticesinde bir yere varılıyor. 

Bunda aşkın etkisi ne kadar?

Şüphesiz çok etkisi var. Hatta tek şevk kaynağı aşk. Aşksız hiçbir şey olmaz. Ama bunu sadece iki cinsiyet arasındaki aşka indirgerseniz aşkı sığ bir zemine hapsetmiş olursunuz. Aşkı hayatın geneline yaydığınızda o aşk anlamını buluyor. İlahi aşkı tanımak için de önce zahiri aşkı yaşamak ve onu tüm evrene yaymak gerekiyor. 

Aziz’in Feride’yle bir türlü kavuşamaması “kavuşunca aşk biter” önermesini getiriyor akla.

Aşk o kadar çetrefilli ve dertli bir duygu ki, kendini aşık diye tabir eden kişi bu dertleri iyi bilir ama onları dert etmez kendine. Aksine, aşkın derdini sever. O yüzden vuslatı şevk ile cezbe ile takip eder. 

Feride ve Aziz kavuşsa izleyici bu vuslat hikayesini yine aynı heyecanla izler mi sizce?

Fazla naz aşık usandırır. Ben o kadar nazlı olmasını istemem açıkçası. Eğer kavuştukları zaman iki sevgilinin hikayesi güzel işlenirse, alışılmışın dışına çıkılırsa, seyirci yine aynı hevesle izler bence. 

Siz biraz felsefe mi okuyorsunuz?

Felsefeye inanmam. Felsefe bir şeyi anlatma çabasıdır. Onu hakikatten uzaklaştırır. Ama inançta tevhid vardır onu da felsefeyle anlatamazsınız. 

Sizin için aşk ne ifade ediyor? 

Aşk bana göre her şey ve hiçbir şey. İlk adım ve sonsuzluk… Gerçek aşkı tanıyınca insan şu ana kadar konuştuğumuz, konuşmaya çalıştığımız her şeyin çabasız bir şekilde anlam bulduğunu görüyor. Muhabbet etmeye bile gerek kalmadan, hakikati hissederek yaşayandır gerçek aşık.

NESLİHAN BU DÜNYADAN SONRA DA TEK AŞKIM OLACAK

Zamanla aşkın boyut değiştirdiğine, sevgiye ya da dostluğa dönüştüğüne katılıyor musunuz? 

Katılmıyorum. Benim bu dünyada eş olarak seçtiğim, aşkım Neslihan, bu tenle tecrübe ettiğim yaşam boyunca, hatta belki bu dünyadan sonra da tek aşkım olacak. O dostum, kardeşim, akrabam gibi olamaz. Her zaman benim aşkımdır. Zaten bence iki iyi aşık bir kişi olabilendir. İki arkadaştan ikilik çıkar ama aşk birlik olmaktır. Eşim aslında benim, ben de oyum. Ben böyle hissediyorum. 

Ruh eşi kavramına inanıyor musunuz? 

Zahirdeki aşk bilincimizle görebildiğimiz aşk, ruh da göremediğimiz bir dünya. Göremediğim bir yerde üç kişi miyiz, beş kişi miyiz bilemem. Ama bence mutlaka bir zıtlık olmalı ki insanlar birbirinin ilgisini çekebilsin. İki farklı kutup gibi. Ben zıttımı görebilmeliyim ki kendimin de kim olduğunu anlayabileyim. Bu anlamda denge diye bir şey yok bence, birlik var.

EVLİLİK BANA BİRİNE SÖZ VERMENİN NELERE KADİR OLDUĞUNU GÖSTERDİ

Evlilik neleri değiştirdi? 

Beni daha iyi bir insan yaptı. Zaten her zaman iyi bir insan olmak için çabalardım ama evliliğimden sonra çabasız daha iyi bir insan olmanın gücünü ve kudretini hissettim. Beni sakinleştirdi. Evlilik kurumuna duyduğum saygı arttı. Ve aslında içten içe bir özlemim varmış, onu fark ettim. Birine bir söz vermenin nelere kadir ve gebe olduğunu gördüm. 

İki taraf da oyuncu olunca sık sık kıskançlık haberleri çıkıyor. Sizin için geçerliliği var mı bunun? 

Kıskançlık kişinin kendisiyle ilgilidir. Bunu karşı tarafa zulüm etmek için kullanırsanız, baskıya dönüştürürseniz dünyanın en yanlış şeyini yapmış olursunuz. Diyelim ki ben kıskancım, bununla baş etmesi gereken kişi benim ki bununla hep çok iyi baş edebildiğimi düşünüyorum. Ben Neslihan’a mesleğini yaparken aşık oldum. Ne diyeceğim? “Bu işi yapma, evinde otur.” Bu olmaz. 

Maalesef yapan çok insan var. 

Benim ağzımdan, dilimden, gönlümden asla nahoş bir şey geçmedi, geçmez. Yaşadığımız coğrafyada maalesef erkekler çok kayırılarak büyütülüyor. Bir güç atfediliyor kendisine ve o da bunu bir mertebe olarak görüp o şekilde davranıyor. Ama söyleyeyim, gerçek delikanlılık bu değildir. Kadına “O şortu giyme, oraya gitme, bununla görüşme” baskısı yapmak delikanlılık değildir. Onun özgürlüğüne saygı duyarak yanında duracaksın. 

Çocuk istiyor musunuz? 

Ümit ederiz… İkimiz de sağlıklı insanlarız. Ama oturup da bunun üzerine özellikle konuşmuyoruz. Sağ olsun basın onu bizim yerimize çok yapıyor. (Gülüyor) Zamanı geldiğinde olur her şey… 

YAKINDAN TİYATRO SAHNESİNDEYİM

Sette olmadığınız sıradan bir gününüz nasıl geçiyor?  Oyunculuk dışında nelerle ilgileniyorsunuz?

Bu sezon tiyatro sahnesinde olacağım. Bir Haldun Dormen prodüksiyonu. Bir İngiliz oyunundan uyarlama. Göksel Kortay da yönetmenimiz. Sekiz kişilik bir komedi ve 60’larda geçen gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Onun dışında kendi zevklerime vakit ayırıyorum. Bisiklete binmeyi, motorumla ilgilenmeyi seviyorum. Şu ara marangozluğa merak sardım. Sandalye, masa yapıyorum, kaşık oyuyorum… Setimiz çok profesyonel olduğu için kendimize ayıracak da bol vaktimiz kalıyor.

ACILAR BİZE AİT DEĞİL DUYGULAR BİRER YANILGI

Aziz, hayatın gerçekleriyle erken yaşta yüzleşmek zorunda kalıyor. siz gerçek hayatla ne zaman, nasıl tanıştınız? 

Herhalde sekiz-dokuz yaşlarındaydım. acı bir travmaydı, ayrıntısı bana kalsın ama beni çok büyüttü. Hiçbir zaman beni dengesiz, yanlış bir yere sevk etmedi. aksine çok büyük bir tecrübe oldu. Gerçek hayatı öğrenip, o acıya saplanıp kalmadan onu neşeye çevirebildim. 

Onu nasıl başardınız? 

Başardım çünkü acılar bize ait değil. Bu bir yanılgı. duygular bize ait değildir. Mutluluğun, acının ve kederin bir yanılgı olduğunu anladım o dönemde. asıl olan neşedir. Pür ve saf neşe. Eğer acıya tutunur onu sahiplenirsen depresyona da girersin, oradan başka yollara da saparsın. Onun ne olduğunu fark edip, oradan alacağın dersi alır ve devam edersen bu öğretici bir deneyim olur. 

Ekran karşısında kendinizi izleyebiliyor musunuz? 

Ben hiçbir şeye bakmaktan çekinmem. Çünkü anlamak isterim. anlamak için de önce bakmak ve sonra bir idrakla görmek gerekir. “Bu ahmet, bu Mehmet, bu benim” diye ayırmam. Bana verilen bu gözle her şeye bakar ve anlamaya çalışırım. sete çıkarken de ben zaten bir karar verip çıkıyorum. Elimden gelenin en iyisini yapıyorum. sonra da onu orada bitiriyorum. Ekran karşısına geçtiğimde de “Ben ne yapmışım?” diye değil “Ekip olarak biz ne yapmışız?” gözüyle bakıyorum. 

İstediğiniz yerde misiniz? 

Hayatımdan son derece memnunum. Bunun için de var gücümle çaba sarf ettim. Bugün de o çabalarımın getirilerini yaşadığım için çok mutluyum.

HAYATIM BOYUNCA OLMAYAN BİR ŞEYİ VAR GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞMADIM

Dışarıdan bakınca çok aşık görünüyorsunuz. Gerçekten öyle misiniz? Çok şükür... Olmayan bir şeyi nasıl gösterebilirsiniz ki... Özellikle son 10 yıldır olmadığım biri gibi hiç davranmıyorum. Muhakkak gaflete düştüğümüz, cahillik ettiğimiz dönemler olmuştur. ama o anlarda bile her zaman doğru bildiklerimi, elimden geleninin en iyisini yapmaya gayret ettim. Hele hele olmayan bir şeyi var gibi gösterme çabasına hiç girmedim.

Maliye, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin peşinde En fazla at ve eşek eti satılan iller belli oldu Kremlin'den Esma Esad açıklaması Narin cinayetinde 4 sanığın dışında 'korunan' 1 kişi daha var Motorlu Taşıtlar Vergisi'ne büyük zam Türkiye'de öğrenciydi memleketinde bakan oldu