Müslüm Gürses'e olan özlemini anlattı
Müslüm Gürses’in eşi Muhterem Nur verdiği röportajda, “Keşke onu hastaneye götürmeseydim de evde, yanımda ölseydi,” ifadelerini kullandı.
Müslüm Gürses’in hayat arkadaşı Muhterem Nur Posta gazetesine röportaj verdi. Nur, 26 Ekim’de vizyona girecek ‘Müslüm’ filmi ve Müslüm Gürses hakkında açıklamalarda bulundu.
Muhterem Nur’un verdiği röportaj şöyle:
“‘Müslüm’ filmi 26 Ekim’de vizyona giriyor. Siz önceden izleme fırsatı bulabildiniz mi?
Evet, ben de fanları da filmi izledik. Umduğumun da üstünde bir film oldu. Hatta fanları için özel gösterim yapıldı. Hepsi bayılmış filme. O gün bugündür telefonlarım susmuyor. Bu kadar güzel olacağını ben de tahmin etmemiştim.
Önceki yıl da ‘Ömrümce Ağladım’ kitabında hem kendi hayatınızı hem de Müslüm Gürses’le birlikte geçirdiğiniz yıllarınızı anlatmıştınız. Bu film kitaptan mı uyarlandı?
Hayır, tamamen sıfırdan bir senaryo yazıldı. Sevgili Hakan Günday ve Gürhan Özçiftçi kaleme aldı senaryoyu. Kendileri kitaptan bağımsız olarak araştırmalar yaptılar, benden de yardım aldılar. ‘Üstüne kuş kondurmak’ deriz ya, hakikaten kuş kondurmuşlar. Ellerine sağlık.
Filmde Timuçin Esen, Müslüm Gürses’i; Zerrin Tekindor da sizi canlandırıyor. Nasıl buldunuz?
Ay olamaz böyle bir şey! Zerrin Hanım’ın oyunculuğunu zaten çok beğenirdim ama resmen benim içime girmiş. Kendimi gördüm onda. Timuçin Bey’e de bayıldım. Müslüm Gürses fanları, gösterimin sonunda Timuçin Esen sahneye çıkınca sanki Müslüm çıkmış gibi ayakta alkışlamışlar.
Bugün de birlikte Müslüm Gürses’in mezarındayız. Nasıl hissediyorsunuz?
Yarım hissediyorum. Onun gibi muhteşem bir insanla rüyalarımda bile göremeyeceğim kadar mutlu bir hayat sürdüm ama şimdi burada, bu çukurun içinde yatıyor. Onu çok seviyorum. Müslüm bedenen öldü ama benim içimde hâlâ yaşıyor. Kocaları öldükten sonra evlenen kadınları hiç anlayamıyorum. Nasıl yapıyorlar? Bazen diyorum ki; Allahım, keşke onu tamamen alacağına başka bir kadını sevip ona gitseydi, içim bu kadar yanmazdı.
Başka bir kadına gitmesi de çok acı olmaz mıydı?
Olurdu ama hiç değilse hayatta olurdu. Onu görebilirdim. Bu kadar acı çekmezdim belki. Çünkü Müslüm en güzel zamanlarımızda gitti. Tam bütün zorlukları aştık, artık hayatın sefasını süreceğiz derken gitti. Evimizden gülerek çıktı, hastaneye gülerek girdik ve dört ay içinde kayboldu, buharlaştı gitti. Tek tesellim herkesin hayran olduğu o adamla yıllarımı geçirmiş olmam. Kimsenin ulaşamadığı adamın karısı oldum. Ve ölünce yanına gömüleceğim.
Ölüm duygusu sizi korkutmuyor mu?
Hayır, asla! Ben asıl şimdi hayattan korkuyorum. Müslüm’süz bir hayat daha korkutucu. Ben ölümden korkmam. Düşünmedim de değil. Günahtan korkmasam intihar ederim. Burada, şu gördüğünüz çiçeklerin altında onunla uyurum. Yalnızlığım, onsuzluğum daha kötü. O benim en değerli varlığımdı...
Geriye bakınca hiç “Keşke” dediğiniz bir an var mı?
Keşke onu hastaneye götürmeseydim de evde, yanımda ölseydi. Mezarına gelince, “Madem gidecektin, beni neden yanına almadın?” diyorum her seferinde. Sanki beni duyuyor, görüyor gibi... Yanına gelirken muhakkak süsleniyorum. “Bizi ancak ölüm ayırır” diyorduk. Öyle de oldu. Ama hep kalbimde. Evim yine onun evi. Her an kapıyı açıp içeri girecek gibi. Ruhumu onunla aldatıyorum. Bazen rüyalarımda görüyorum, fotoğraflarıyla konuşuyorum. Sonra takdiriilahi deyip kavuşacağımız günü bekliyorum. Ne yapayım...”