Şarkıcı Özgün'den çocuk istismarı açıklaması: İdam çözüm değil mükâfat

Müzik piyasasında çıkardığı hit şarkılar ile sevilen şarkıcı konumuna gelen Özgün AzÖnceOldu'ya özel açıklamalarda bulundu. Devletin Down Sendromlu çocukların eğitiminde kolaylıklar sağlaması gerektiğini belirten Özgün çocuk istismarıyla ilgili 'İdam çözüm değil mükâfat' dedi.

Geçtiğimiz hafta gündemde olan oğlu Ediz'in özel okula alınmaması ve alınmama sebebi olarak ötekileştiren ifadelerin yer almasıyla ilgili Özgün AzÖnceOldu'ya açıklamalarda bulundu. 

Şarkıcı Özgün'ün AzÖnceOldu'dan Hakan Kanburoğlu'na özel yaptığı açıklamaların bulunduğu o röportaj:

‘’ESKİDEN KENDİ ALBÜMLERİNİ SATIN ALIRLARDI ŞİMDİ YOUTUBE’DA İZLENME SATIN ALIYORLAR’’

Hayalet şarkısıyla karşımızdasın, pozitif mesajlar alıyoruz. Sence şarkı nasıl gidiyor, nasıl tepkiler alıyorsun?

Güzel tepkiler alıyorum, zaten iyi bir şarkı olduğuna inanmıştık. Gelen yorumlar benim için çok önemliydi. ‘Tam senlik bir şarkı olmuş, bayıldık, harika’ gibi yorumlar aldıkça da mutlu oluyorum.

‘Hayalet’ şarkısı nasıl oluştu?

Oyuncu arkadaşım Aslı Tandoğan bir gün aradı ve Ozan Güneysu ile tanıştırmak istediğini söyledi. Emre Altuğ’un da o zaman şarkısı çıkmıştı. Ozan’ın dinlediğim şarkıları arasından ‘Hayalet’ dikkatimi çekmişti. Aslı’ya ‘Madem sen bizi tanıştırdın, klipte de oyna o zaman’ dedim. Aslı, 10 yaşındayken çocukluk arkadaşımdı.

Seni şarkıda en çok ne etkiledi?

Şarkının kokusu beni en çok etkileyen unsurlardan. Akşamüstü arabada bir rüzgar eser gibi, şarkının bir kokusu var, tarzı var.

Önümüzde bizi nasıl bir çalışma bekliyor?

Hareketli bir Murat Güneş şarkısı gelecek. ‘İstiklal’, ‘Şeytan’, ‘Sadece Arkadaşız’ gibi şarkılarımla aynı kulvarda bir şarkı olacak, aranje için Tolga Kılıç ile görüşmelere başladık. Ondan sonra albüm çıkarmayı hedefliyoruz, 2019’un başında yeni albümümü dinleyiciyle buluşturmayı planlıyorum.

Sen söz, müzik, beste yapabiliyor musun?

Bu aralar beste yapıyorum, özellikle Ediz’den sonra sadece bestelere yöneldim. Söz yazmak için birazcık odalara kapanmam gerekiyor, yalnız kalmam gerekiyor ama beste ve melodiyi sürekli kaydetmeye çalışıyorum.

Yeni çıkacak olan albümünde sana ait şarkılar görecek miyiz?

Var, var. Klasiklerim olacak, slowlarım meşhur oluyor. O tarz şarkılarda var. 10 şarkıdan 5’i bana ait olacak diye düşünüyorum.

Genç isimler sektörde hakim olmaya başladı, genç sanatçılar hakkında ne düşünüyorsun?
Ben Buray ve Bahadır Tatlıöz’ü çok seviyorum ve başarılı buluyorum. Buray’ın iki albümü çok başarılı, sahnede de pek çok şarkısını söylerim. Müzisyenliği de karakteri de çok düzgün. Her şeyden öte şarkıları sevildi ve sahnede de söylemesi çok keyifli.

‘Yerini kaptırma’ korkusu yaşadın mı?

Öyle kaygılarım hiç olmadı. Bir yer açmak adına çalışmalarımı yayımlamadım ama kendi kendine bana bir yer oluştu. Bu yere ulaşmak için de kimse oynamadı. ‘Elveda’, ‘Şeytan’, ‘Mühür’ gibi şarkıların ben mesela ‘Sadece Arkadaşız’ şarkısını çıkardım ve tuttu. İnsanlara değişik bir şeyler sunmaya çalışıyorum ama insanlar benden eski çalışmalarım gibi şarkılar da bekliyor.

Müzik piyasasının dijitalleşmesiyle ilgili ne düşünüyorsun?

E artık CD çalar yok, kasetler dinlenmiyor. Müzik setinin de her evde olduğunu düşünmüyorum. Mevzu değişti, insanlar artık kendi radyolarını ve listelerini oluşturabiliyor. 3-5 sene sonra tamamıyla dijital olacak.

Bu dijitalleşme sahte pazara yol açmaz mı?
Tabii ki açıyor, eskiden de bu sahte pazar vardı. Millet kendi albümünü bandrolünü alıp beş yüz bin sattı derlerdi şimdi ise YouTube’a veriyorlar parayı 1 milyon izleniyorlar.

Müzik piyasasında yaşadığın en büyük sorun neydi?

Bu haksız rekabet aslında hepimizin en büyük sorunu. Zamanında bandrollerle uğraşıyorduk şimdi izlenme oranlarıyla. Bir algı operasyonu yaratılıyor ve bunun içinde başarılı olan işlerde arada kaynıyor. Adını bile duyuramayan yüzlerce müzisyene yazık oluyor.

‘’ÖZEL OKULLARIN KENDİLERİNE ÇEKİ DÜZEN VERMESİ LAZIM’’

Geçtiğimiz hafta gündem olan olayla ilgili biraz konuşmak istiyorum. Ediz’in bir okula alınmamasıyla ilgili haberdi. Fazla bir detay bilmiyoruz, bu olayı daha detaylı bir şekilde anlatır mısın?

Ediz gibi Down Sendromlu, farklı gelişim gösteren çocuklar devlet okullarında kaynaştırma sınıflarında okutulsa da özel okullarda böyle bir mecburiyet yok. Yurt dışında 1950’lerde özel okullarda kaynaştırma sınıfları görme engelli bir çocuk ile oluşturulmaya başlamıştı. Böylece ailelerde bilinçlendiklerini fark ettikçe, bu olay yaygınlaşmaya başladı. Yurt dışında kaynaştırma sınıflarıyla eğitim oranı yüzde 80’nin üzerindeyken, Türkiye’de bu oran sadece yüzde 5. Özel okulların ticari kaygıları, diğer normal gelişim gösteren öğrencilerin velileri, çocuklarım eğitimden geri kalacak diyen veliler gibi nedenlerden dolayı kaynaştırma sınıflarına karşı çıkılıyor. İnsanların okuma seviyesinin yüksek olduğu bir semtte böyle şeyler yaşanıyorsa Türkiye’nin diğer yerlerinde kim bilir nasıl üzücü olaylar yaşanıyordur. Geçtiğimiz hafta yaşanan olaya gelecek olursak; Ediz benden dolayı şanslı bir çocuk, ben de Ediz’den dolayı şanslı bir babayım. Ediz’i yuvaya yazdırmak istedik ve eşime ‘Bu görüşmeye ben gelmeyeyim, kurumların gerçek tavırlarını öğrenelim. Yarın biz olmazsak bu kurumların tavrı ne olacak onu görelim’ dedim. 5 okuldan iki tanesi istemedi. İngilizce eğitim verdiklerini, Ediz daha 3 yaşında Türkçe bile konuşamazken nasıl İngilizce konuşacak? Makas tutabiliyor mu? Gibi sorular sordular eşime. Biz de Ediz’in 2 yaşındaki çocukların yaptığı her şeyi yaptığını söyledik ve Ediz’in 2 yaş sınıfına alınmasını talep ettik. Fakat bize ret yanıtıyla geldiler. Bizim tarafımızdan da onların öne sürdükleri hoş karşılanmadı. Gündem olmasıyla birlikte o kadar çok yazı geldi ki, ülke de bu konuyla ilgili ne sıkıntılar yaşandığını öğrendim. Zaten biz bu paylaşımları yaparken bizi birçok okul ‘Ediz’i aramızda görmek istiyoruz, ücretsiz eğitim verebiliriz’ gibi açıklamalarla aradı. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok. Bu olayı dillendirme sebebimiz; özel okulların kendilerine çeki düzen vermesi gerekliliğidir. Ekonomik düzeyi iyi olmayan, bilinçsiz olan o kadar çok aile var ki, onlara örnek olmak, fayda sağlamak için açıklamalar yapmak istedik.

Ediz’in Down Sendromlu birey olduğunu öğrenen okul tarafından sorguya tutuldunuz. Sizi en çok şaşırtan soru neydi?

Türkçe bile konuşamazken İngilizce’yi nasıl konuşacak? Sorusu beni çok şaşırttı. Zaten 3 yaşındaki çocuk ne kadar konuşabiliyor ki? Ya da 3 yaşındaki hangi çocuk şarkı söylemek dışında İngilizce konuşuyor.

Ediz konuşabiliyor mu?

Anne, baba, kalk, gel, su gibi kelimeleri söyleyebiliyor.

Onları en çok ne telaşlandırdı?

Ticari kaygıları, birçok ünlü ismin paylaşımları onları korkutmuş olabilir. Okulun Genel Müdürlüğü arayarak yanlış olduğunu, özürlerini ilettiler ama bu kurumların çeki düzen vermeleri gerekiyor. Her aileye sesleniyorum; okul kayıtlarına gittikleri zaman mutlaka ‘Özel eğitim gerektiren çocukları kabul ediyor musunuz?’ diye sorsunlar. Bu soruya aldıkları yanıt ile çok daha iyi ve vicdanlı okul olduklarını anlayabilirler.

Bu haberi yaptığımızdan beri şu soru çok konuşuldu. Down Sendromlu çocuklar için özel kuruluşlar ve devlet kuruluşları yardım etmekte. Birçok özel ve devlet kuruluşu Down Sendromlu çocuklara hizmet veriyor. Neden ısrarla o okulu tercih etti? Sorusu bize çok soruldu, buradan yanıt vermek ister misin?
Biz hiçbir ısrarda bulunmadık, bize okuldan gelen cevabı söyledik. Yoksa biz zaten o okulda ısrarcı değildik. 5 okuldan diğerleri kibardı, bu okul kibar değildi. Bizi rahatsız eden buydu.

Bu olaydan sonra size nasıl tepkiler geldi?

İnsanlar inanamadı. Böyle bir şey nasıl olur, vicdansız bu insanlar gibi yorumlarla kurumların vicdanını sorguladı.

E peki şimdi Ediz’in eğitimi nasıl olacak?

Kemerburgaz’da yaz sonrası eğitimine başlayacak. Güzel, keyifli okul bulduk. Çok istekli bir okuldu. Ediz zaten dil terapisi, spor vs. gibi eğitimler için okullara gidiyor. Artık Eylül’de yuvaya da başlayacak.

‘’DEVLET DOWN SENDROMLU ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİ KOLAYLAŞTIRMALI, ÜCRETSİZ YAPMALI’’

Sizce ülkemizde Down Sendromlu bireyler için uygun bir eğitim alanı var mı? Ne gibi eğitim eksiklikleri görülüyor?

Pek çok okul var ama hiçbiri yeterli değil. Temel eksiklikler var. Bir kere bu iş pahalı bir iş. Aileler devlet desteği olmadan bu işin altından kalkamaz. Devletin karşıladığı engelli raporunu alıyorsunuz, çocuğunuz haftada 2 saat ya da 4 saatlik bir eğitim alıyor. Devlet bu derslerin yüzde 70’ini karşılıyor. Yurt dışında ise çocuklar haftada 40 saat eğitim görüyorlar ve bu eğitim tamamen ücretsiz. Down Sendromlu çocukların olayı tamamen eğitim. Normal bir çocuk yemek yemeyi iki günde öğreniyorsa Down Sendromlu çocuklar daha geç öğreniyor. Aradaki makasın açılmaması için eğitim şart ve tamamen ücretsiz bir eğitim. Aileler zor durumda. Bu çocuktan ne olur diyorlar, ben hiç okuyup da doktor olan Down Sendromlu çocuk görmedim, ne olacak yani? Sorularıyla karşılaşıyorum. E sen görmedin de yok mu sanıyorsun. Dünyada örnekleri var, modeller var, öğrenciler var. Devlet memurluğu yapan Down Sendromlu bireyler bile var. Hiçbiri olmasa bile eğitim herkesin hakkı.

O zaman şöyle bir soru soralım, Ediz’in 24 yaşındaki haliyle ilgili ne düşünüyorsun?

Gündelik sıkıntılarla uğraşıyorum, çok daha kolay da olabilir. Önümüze bakıyoruz sadece, ileride kimin sağ olacağı ya da kimin nerede olacağı bilinmiyor. Herkesin hayatı zor, sen 20 sene sonra ne yaşayacaksın ki?

Down Sendromlu çocukların yaşadığı en büyük sorun sanırım ötekileştirilmek olsa gerek. Sizce ülkemizde bu bilinç nasıl oluşturulur? Devletin ne yapması gerekiyor?

Biz duyurdukça konferanslar yapılıyor, televizyonlardaki programlarda konuları anlatmaya çalışıyoruz. İnsanlara gördükçe bu hayat normalleşecek. İnsanlar bir şeyi gördükçe alışıyor. Bu dünyada hepimiz yaşıyoruz. Hepimiz, kendimizden biraz farklı birini görünce uzaydan gelmiş gibi bakıyoruz. Çok saçma. Aynı yerdeyiz, aynı eşit haklara sahibiz.

Ediz ile çok güzel ve özel bir şekilde ilgileniyorsunuz, sosyal medya hesabından görüyorum. Down Sendromlu çocuğa sahip ailelere neler önerirsin? 

Down Sendromlu aileler çocukları 1 aylıkken eğitime önem versinler. Şehirlerdeki derneklerle iletişime geçsinler, dernekler onları çok güzel yönlendiriyor. Derslere ailelerde gitsin, oradaki ders 1 saat. Orada olup bitenleri evde tekrar etmeleri gerekiyor. Utanılacak, ağlanacak, sıkılacak bir durum değil. Daha fazla emek gerekiyor, daha fazla maddiyat istiyor.  

Devlet maddi bir yardımda bulunuyor mu?

Devlet maddi bir yardımda bulunmuyor, belli bir miktar dersin karşılıyor. Çocuğunuzu iki senede bir götürüp size bir oran veriyorlar. Çok yüksek olmuyor bu oran. Down Sendromu’nun da kategorileri var. İndirim yaparak hallolacak bir iş değil bu. Eğitimin desteklenip tamamen ücretsiz olması gerekiyor. Kurum sayısı da az. Biz her gün Şişli’ye gidip geliyoruz. İmkanı olmayan aileleri de düşünmek gerekiyor. Devlet bunu kolaylaştırmalı, bu aileleri bulup eğitimi sağlayıp, o çocukları topluma kazandırmalı.

‘’İDAM ÇÖZÜM DEĞİL, MÜKÂFAT! ÇÖZÜM EĞİTİMDE’’

Çocuğa, kadına ve hayvana şiddet (istismar) olayları yaşanıyor. Son olarak Eylül, Leyla ve engelli Yusuf’un ölüm haberleri geldi. Bu konularla ilgili ne düşünüyorsun?

Herkesin düşündüğü şeyleri düşünüyorum. Korkunç! Bunlar hep vardı da biz yeni mi duyuyoruz yoksa bu ara çoğaldı mı ? Çoğaldıysa da neden çoğaldı? Konuyla ilgili romanlar yazılmıştı ama o romanları okudukça o zaman yapılmış bir daha yapılmıyordur diyoruz. Hep bahsettiğimiz şey eğitim. Toplumun en büyük sıkıntısı bu.

Çözüm önerin nedir?

Allah korusun, Allah kimseye göstermesin. Bu olayı yaşayan ailelere bu suçluları teslim etmek lazım. İdam bu suçu işleyenler için mükafat! Dünyanın her yerinde araştırmalar var, idam asla bu konularda caydırıcı olmuyor. Daha iyi çözümler almamız gerekiyor. İnsanların gözlerinin açık olması lazım. Eğitim çok önemli, toplumsal sevgi çok önemli. Zorla evlendirmeler, ekonomik zorluklar bunlar hep bu olayları tetikliyor. Eğitim, sevgi ve ekonomi sağlanırsa bu olaylar yaşanmaz diye düşünüyorum. Huzurlu aile ortamı kurulmuyor, çocuklar huzurla büyümüyorsa sıkıntı orada başlıyor.

Sanatçının bu konulardaki rolü ne olmalı?

Bazı şeyleri hatırlatmak lazım, takipçilerimiz var. Güzel bir dille insanların anlayabileceği şekilde anlatmamız gerekiyor. Bence ne kadar sinirlenirsen sinirlen, şöyle – böyle olsun demekle olmuyor. Sokaktaki insanlar da bunları söylüyor. Senin o durumu anlatacak şeyler yapman lazım. Devlet büyüklerine gitmek lazım, bu durum Meclis’te çözülmesi gerekiyor. Daha doğru yerlerde daha aktif olunması lazım. Her bir sorunun yüzü olması gereken insanlar var. Dünyaya bakın, sanatçılar belli konuların yüzü oluyor. Gönülden emek veriyor. Biz de böyle bir şey yok. Bir olay patlak veriyor o olayın yüzü oluyoruz, başka bir olay oluyor o olayın yüzü oluyoruz. Ciddi bir şekilde gönül vererek çalışmalıyız.

Meclise gitmek ister miydin?

Keşke öyle bir imkanımız olsa da gitsek, gidip konuşsak bile ne olur bilemiyorum. Ciddi bir çalışma şart, bu işin sadece sanatçılarla olmayacağını da düşünüyorum. Bu işin akademisyenlerle gidip anlatılması gerekiyor, konunun uzmanlarının detaylara inerek sunumlar yapması lazım. Biz vicdanen gördüğümüz rahatsızlığı anlatabiliyoruz sadece ama uzmanların detaylara inmesiyle birlikte meclise gidebiliriz.

İyi bir aile yapınız var ve sektörde bu tarz ilişkilere rastlamakta güçlük çekiyoruz. Sizi ayakta tutan nedir?

Bizi ayakta tutan; aşk, sevgi, dostluk. Bunlar olmazsa çok zordu.

Sektördeki ilişkiler neden çabuk bitiyor?

Magazin olarak düşünmemek lazım, etrafta boşanan çift sayısı artıyor. İnsanların artık sabrı kalmadı. Örneğin internet yavaşlayınca sinirimiz bozuluyor. Eskiden böyle şeyler yoktu. 1.5 saat kasette oyun oynamayı beklerdik. Artık her şey çok hızlı ve elde etmesi çok kolay. Çabuk sıkılıyoruz bu yüzden ve ilişkilerde de böyle oluyor. Heyecanla evleniyorlar, çabuk sıkılıp boşanıyorlar. Herkesin kendi kararı ama ben Nida ile evleneceğim zaman çok emindim. Doğru bir insandı. Zaman içerisinde de hep bunu onaylayan şeyler yaşadım. Nidayla hem arkadaşız, hem aşığız. Dizi izleriz, yemek yaparız, oyun oynarız, otururuz, çocuğumuzun altını değiştiririz. Biz böyle şeylerden zevk alıyoruz. Ortak yapılacak keyifler bizi birbirimize bağlıyor.

Son sorularımızda biraz konserlerinizi konuşmak istiyorum. Konserleriniz nasıl geçiyor?

3 farklı konseptim var. Ben düğünlerde de şarkı söylüyorum, Açıkhava konserlerinde de (Belediyeler vs.) ve kulüplerde de. Hepsi için ayrı bir performans sergiliyoruz. Ayrı repertuvar. 96’dan beri şarkı söylüyorum. Kulüpte yaptığın belediye festivalinde söylenmiyor ya da tam tersi. Farklı konsept yaratıyoruz sürekli.

Konserlerde yaşadığın en ilginç anın neydi?

Önümde 14 el silah sıktılar, Ankara’da sahnedeyken önüme mermi gönderdiler. Meğer karşımda beni dinleyen şahsa yönelikmiş bu mermi. Bunlar şaşırtmıştı.

Röportaj: Hakan Kanburoğlu

Herhalde çeteyi yakalattığım için istifamı istiyorlar Erken faiz indirimi yakalanan başarıyı zedeler Hastalar eczane eczane dolaşıyor: İlaç yok, zam beklentisi var Kendimi insan olarak görmüyorum Millet iradesi gasp ediliyor Halkla teması olmayan kibirli bir milyarder