“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, millîdir; tamamiyle maddidir, gerçekçidir. Varsanılan ülküler arkasında, o ülkülere ulaşmak için değil, fakat ulaştırmak hülyasiyle milleti kayalara çarparak, bataklıklara batırarak, en sonunda kurban ederek mahvetmek gibi cinayetten kaçınan bir hükûmettir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütün programlarının ilkesi şu iki esastır: Tam bağımsızlık, kayıtsız ve şartsız millî egemenlik” diyor Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan 1920’de açtığı TBMM’yi tanımlarken ve diyor ki “Millet hükümetin bekçisi olmalıdır. Zira, hükümetin yaptığı işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşürmezse bütün kusur ve kabahatlere katılmış demektir.”
Bugün TBMM’nin açılışının 97. , saltanatın kaldırılmasının 95. yıldönümü. 23 Nisan’ın çocuk bayramı olarak kutlanışının ise 90. yılındayız.
97 yıl önce bugün ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ülküsüyle açıldı meclis. Pencerelerine bayraklar asılmış, tahta bir kürsüyle beraber vekillerin oturabilmesi için okul sıraları sıralanmış, bir de soba kurulmuştu meclis binasına. 324 milletvekiliyle kurulan meclise o gün ancak 115’i katılabilmişti.
Açılış konuşmasını en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey yaptı. Başkanlık kürsüsüne çıkarak şöyle seslendi :
“Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum.”
Ertesi gün Mustafa Kemal Atatürk I. Başkan seçildi ve ilk konuşmasını yaptı.
’23 Nisan’, 1921 yılında çıkarılan bir kanunla Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ulusal bayramı oldu.
HAKİMİYET-İ MİLLİYE BAYRAMI
1 Kasım 1922'de saltanat kaldırıldı. Atatürk, 1 Kasım kararına ilişkin şöyle diyordu:
Misak-ı Milli ismi altında tanıyarak gerçekleşmesi uğrunda bütün milletin ömrünü tüketmeyi göze aldığı kurtuluş beratımızın kudret, kuvvet ve niteliği ne ise 1 Kasım kararının da kıymet ve önemi odur. Misak-ı Milli vatanın dış düşman karşısındaki vaziyet ve yerini tespit eden bir kural olduğu gibi, 1 Kasım 1922 kararı da asırlardan beri cahillik ve şaşkınlığın koruyucusu, düşkünlük ve uğursuzluğun babası bulunan ve milletimiz için dahili ve daimi bir düşman olan, ferdi saltanata ve onun temsil ettiği uğursuz bir idare şekline yönelmiş bir mukaddes silahtır. Asırlarca ve asırlarca, mert ve kahraman bir azme belirti sahası olmuş bir vatanı düşmana teslim etmek cüretini gösterenler, o cüreti ancak o idarenin ruhunda, şeklinde ve mahiyetinde bulmuşlardı.
1 Kasım, Hakimiyet-i Milliye Bayramı (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak kabul edildi. 1935’te ise 23 Nisan Milli bayramı Hakimiyet-i Milliye Bayramı olarak da kutlanmaya başlandı.
ÇOCUK BAYRAMI
’23 Nisan’ tarihinin çocuk bayramı olması ise 1927’de gerçekleşti. Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), 23 Nisan’ın çocuk bayramı oluşunu şöyle duyurmuştu:
Millet Meclisimizle millî devletimizin Ankara'da ilk teşkile günü olan Millî bayram Cemiyetimizce çocuk günü olarak tesbii edilmiştir. Bize yeni bir vatan veyeni bir tarih yaratıp bırakan mübarek şehitlerle fedakar gazilerin yavruları fakir ve ıstırabın evladları ve nihayet alelıtlak bütün muhtac-ı himaye-i vatan çocukları namına milletin şevkatli ve alicenab hissiyatına müracaat ediyoruz. Kadın, erkek, genç, ihtiyar hatta vakti ve hali müsait çocuklardan mini mini vatandaşlar için yardım bekliyoruz. Her sayfası başka bir şan ve muvaffakiyetle temevvüç eden milletimizin, yarın azami derecede muavenet göstermekle beraber, çocuk gününün layıkı veçhiyle neşeli ve parlak geçirilmesi için aynı derecede alaka ve müzaheret göstereceğinden emin olan Himaye-i Etfal Cemiyeti, şimdiden arz-ı şükran eder.
Çocuk Esirgeme Kurumu’nun amacı yetim çocuklarına yapılan yardımı artırmak, insanları vakfa yardım yapmaya teşvik etmekti. Nitekim amacına da ulaştı.
1927’de Mustafa Kemal Atatürk’ün de katılımıyla çocuk bayramı olarak ilk kutlamalar başladı. Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuklar için konser verirken Ankara'da da çocuk balosu düzenlendi. Çocuklara koltuğunu verme geleneği de yine Atatürk ile başladı.
1929’da 23-30 Nisan haftası "çocuk haftası" ilan edildi. 1933’te ilk defa Andımız okunmaya başlandı. Zamanla ülke genelinde kutlanmaya başlanan bayram, 1979’da uluslararası bir boyut kazandı.
1979 yılının UNESCO tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak duyurulması üzerine TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği düzenledi. Şenliğin her yıl yapılmasıyla birlikte farklı ülkelerden birçok çocuk Türkiye’ye gelmeye başladı. 1981'de ise resmi olarak ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ adını aldı.
ÇOCUK OLMAK
Peki 90 yıldır milli bayram, 38 yıldır da dünya bayramı olarak kutlanan 23 Nisan gerçekten bayram mı çocuklara? Atatürk'ün 'Küçük hanımlar, Küçük beyler ...' diye hitap ettiği çocuklar gerçekten küçük mü? Ellerinde balonlarla, bayraklarla bir bayram sevinci yaşamalarına olanak sağlanıyor mu?
Dünyanın dört bir yanında çocuklar açlıkla, savaşla, yoksulluk, ırkçılık ve daha birçok küresel problemle mücadele ediyor. İşçi olmaları, gelin olmaları, savaşçı olmaları bekleniyor onlardan ve istismara uğrayıp susmaları. En kötüsü de susmaları. Zira bugünün susan çocuklar yarınların dilsizleri oluyorlar.
Bugün 23 Nisan çocuk bayramı. UNICEF verilerine göre dünyada yaklaşık 385 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşamakta. Bugün milyonlarca çocuk bir küçük şekerden ziyade bir somon ekmeği tercih etmekte. Öyle ki çocuklar dünyadaki aşırı yoksul nüfusun yüzde 50'den fazlasını oluşturmakta. Yoksulluk sınırındaki çocukların büyük bir kısmıysa Sahra-altı Afrika ve Güney Asya ülkelerinde yaşamakta. Öte yandan TÜİK'in son verilerine göre Türkiye'de nüfusa oranla çocukların yoksulluk oranı %25.3.
168 MİLYON ÇOCUK ÇALIŞIYOR
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre dünyada çalışan çocukların sayısı 168 milyon. Öte yandan 85 milyon çocuk tehlikeli işlerde çalışıyor.
TÜİK'in verilerine göre Türkiye'de 2016 yılında 708 bin çocuk işçi var, çırak işçi sayısı ise 1 milyon 170 bin. Her 10 çocuktan 8'i kayıt dışı çalışmakta.
DÜNYADA 700 MİLYON ÇOCUK GELİN VAR
UNICEF'in 2014 verilerine göre dünyada 700 milyondan fazla kız çocuğu 18 yaşına gelmeden evleniyor. Bu çocukların yaklaşık 150 milyonu ise 15 yaşın altında. Her yıl 70 bin kız çocuğu hamile kalıp doğuma bağlı olarak hayatını kaybetmekte.
TÜİK'e göre, Türkiye'de 16-17 yaş arası kız çocuklarının evlilikleri toplam resmi evlilik oranının yüzde 4.6'sını oluşturuyor. Disk'in raporuna göreyse 2016 yılında evlenen her 100 kişiden 18'i çocuk.
CİNSEL İSTİSMAR %90 ARTTI
Şiddeti önleme ve Rehabilitasyon Derneği'nin 2016 verilerine göre dünyada son 4 yılda çocuğa yönelik cinsel istismar ve şiddet yüzde 90 arttı. Tecavüzcülerin yüzde 5'i ortaya çıkarken, yüzde 95'i gizli kalıyor. Ensest ilişkilerin ortaya çıkma oranıysa binde bir. Öte yandan bu veriler mülteci kamplarında, hapishanelerde ve sosyal hizmet kurumlarında cinsel istismara maruz kalan çocukları kapsamıyor.
Türkiye'de ise her 4 saatte 1 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı belirtilmekte. Öyle ki her 4 kız çocuğundan biri ve her 6 erkek çocuğundan biri istismara maruz kalıyor. Araştırmalar, ülkemizde yılda 7 bin çocuğun cinsel istismara uğradığını gösteriyor.
İNTERNETTE ÇOCUK İSTİSMARI
İngiltere merkezli İnternet İzleme Vakfı'nın 2016 raporuna göre dünya genelindeki çocuk istismar içeriklerinin yüzde 60'ı Avrupa'dan geliyor. Geçmiş araştırmalarda ABD'nin ilk sırada yer aldığı araştırmaya göre bu yıl Avrupa en çok çocuk istismarı içeriği paylaşan bölge. Türkiye ve Rusya da Avrupa bölgesi olarak rapora dahil edimekte.
İstismar görüntüleri yayınlanan çocukların yüzde 53'ü 10 yaşın altında.
Paylaşılan görüntülerin yaklaşık 1/3'ü çocuk istismarı ve cinsel şiddetten oluşmakta.
Çocuk istismarı yapan internet sitesi sayısı ise 57 bin 335.
BİNLERCE ÇOCUK SAVAŞIYOR
Bugün dünyanın pek çok yerinde iç savaş var. Öyle ki iç savaşlarda ölen toplam insan sayısı I. ve II. Dünya Savaşı'nda ölenlerden daha fazla. Ayrıca tarih boyunca olduğu gibi savaştan en çok etkilenen yine kadınlar ve çocuklar. Bugün 30'u aşkın çatışma bölgesinde 300 binin üzerinde 8-18 yaş arasındaki çocuklar ellerinde silahlarla savaşın aktif birer parçası. Sadece Yemen'de son iki yıldaki çocuk savaşçı sayısı 1675. Üstelik çoğunlukla çocuklar savaşmayı kendi rızalarıyla seçiyorlar. Zira ancak savaşmaları koşuluyla yemek bulabiliyorlar ve güvenliklerini sağlayabiliyorlar.
MÜLTECİLERİN YÜZDE 13'Ü ÇOCUK
Son olarak savaştan kaçan çocuklar... Bugün Orta Doğu'dan ve Kuzey Afrika'dan Avrupa'ya ve diğer çevre ülkelere yasal ya da yasa dışı yollardan göç etmek isteyen insanları unutmamak gerek.
UNICEF'in açıklamasına göre bu yıl başından itibaren Orta Doğu'dan göç eden yaklaşık 37 bin göçmenin yüzde 13'ü çocuk.
150 mülteci çocuk ise gideceği yere varamadan hayatını kaybetti.
Tüm dünyanın çocuk bayramı kutlu olsun!
HAZIRLAYAN: Damla Ünsever
Yorumlar