‘Çizmelerimi çıkarayım mı?’ demişti 301 arkadaşına mezar olan madenden sağ çıkarılan bir işçi, lastik sarı çizmelerini göstererek. Kömürün karalığı vücudunun dört bir yanını kaplamış halde ambulansın bembeyaz sedyesine uzanırken, ‘Çizmelerimi çıkarayım mı? Kirlenmesin’ diyordu.
Üç yıl önce bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybıyla sonuçlanan iş ve madencilik kazası meydana geldi. Biz ise o günü bu cümleyle akıllarımıza kazıdık.
Takvimler 13 Mayıs 2014’ü gösteriyordu. Manisa’nın Soma ilçesindeki madenciler de ülkenin dört bir yanındaki işçiler gibi sıradan bir güne uyanmış, evlerinden işlerine yolcu edilmişlerdi. Belki akşama ne yemek istediğini sormuştu birinin eşi, biri baba olacağını yeni öğrenmişti, bir diğerinin çocuğu çikolata sipariş etmişti. Belki de gece sevgilisiyle mesajlaşırken küsüşmüşlerdi, nasıl olsa yarın barışırız düşüncesiyle rahat bir uyku çekmişlerdi karşılıklı ya da öyle saçma bir sebepten kavga etmişlerdi ki ayrılık korkusu sarmıştı dört bir yanlarını, uyuyamamışlardı.
Ya da ne eşi vardı ne de sevdiği. Annesi uğurluyordu her sabah işe, ‘Kazasız belasız git gel. Allah’a emanet ol’ deyip bir öpücük kondurarak alnına. Kim bilir… Bekleniyorlardı ama. O gün de diğer günler gibi evde bekleyenleri vardı. Ana, baba yar, kardeş, evlat…
Her gün olduğu gibi sabah evlerinden çıkmıştı 787 işçi. Her gün olduğu gibi yerin altına inmişler, madenciliğin zorlu koşullarına alışan bedenleriyle kabullenmişlerdi hilkatini. Ama geçecekti illaki. Zaman çalışırken hızla akıp gidecek, yukarı çıkıp alabildikleri en derin nefesle ciğerlerini doldurup evlerine gideceklerdi.
Saatler ilerliyordu. Yelkovanla akrep birbirlerini kovalarken tik tak sesleri çıkıyordu adımlarından. Saatler ilerliyordu. 11, 12, 1, 2, 3…
Saat öğlen 3’ü gösterdiğinde vardiyaları bitiyordu. Yer değiştireceklerdi diğer arkadaşlarıyla. İşte 301 kişinin bedenini, 432 çocuğunsa yüreğini yakan yangın o sıra gerçekleşti.
Tarih 13 Mayıs 2014, saat 15.00. Manisa’nın Soma ilçesindeki bir madende yangın çıktı. O yangının korları önce Soma’daki yüreklere düştü, sonra Orhan Veli’nin ‘Yüz karası değil, kömür karası. Böyle kazanılır ekmek parası?’ mısralarıyla tüm Türkiye’ye.
Yerin altında kalan işçiler tam dört gün boyunca dualarla beklendi. Zira AFAD koordinasyonunda, Türkiye Kömür İşletmeleri’ne bağlı tahliye ekipleri, çevre maden ocaklarından gelen işçiler ile 112 acil servis ve ulusal medikal kurtarma ekiplerinin katılımıyla başlatılan kurtarma çalışmaları tam 96 saat sürdü.
Dönemin Tabii ve Enerji Kaynakları Bakanı Taner Yıldız bir gün sonra 14 Mayıs günü ilk resmi açıklamaya yaptı. Saatler 13.45’i gösterdiğinde Bakan Yıldız; ‘151 işçinin hayatını kaybettiğini, 76 işçinin yaralandığını ve 360 işçinin ise tahliye edildiğini’ açıkladı. Birkaç saat sonraysa hayatını kaybeden işçilerin sayısı 201’e, yaralı sayısı ise 4’ü ağır olmak üzere 80’e yükselmişti.
Her gün hızla akan zamanın tembelliği tuttu. Öyle bir yavaşladı ki sanki duracaktı. Zaman öylesine yavaştı ki sanki yürekteki umudu tüketmek için vardı. Tüketti de.
96 saatin ardından 17 Mayıs günü arama kurtarma çalışmaları sonlandırıldı.
162 ‘işçi’ kurtarıldı. 486 ‘işçi’ yaralandı. 301 ‘işçi’ hayatını kaybetti.
Olayın ardından madeni işleten Soma Kömür İşletmelerinin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, Teknik Müdür İsmail Adalı, Teknik Nezaretçi Ertan Ersoy ve Emniyet Teknikeri Mehmet Ali Günay çelik tutuklandı.
İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın yaptığı incelemeler sonucu, 18 Mayıs’ta madenlerde çalışmalar durduruldu.
TBMM’nin 21 Mayıs 2014 tarihli 91. Birleşiminde Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen maden kazalarının araştırılarak alınması gereken iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla kurulan meclis araştırma komisyonu kuruldu.
Olaya dair soruşturma başlatılırken, ilk duruşma 13 Nisan 2015’te, yaklaşık bir yıl sonra Akhisar’da gerçekleşti.
AKILDA KALANLAR
Olaydan sağ olarak kurtarılan Murat Yalçın isimli maden işçisi ambulans sedyesinde kendisini tedavi edecek hemşireye, “ Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin” diye sordu. “Hayır çıkarmayın, bir şey olmaz” sözleri üzerine sedyeye uzandı.
Madende çalışan Ahmet Yankın, ocakta ölen abisinin naaşının taşındığı battaniyeyi “İhtiyacı olan başka kişiler de kullanır” diyerek Kızılay'a iade etti. Daha sonra o battaniye Kızılay müzesinde sergilenmeye başlandı.
Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel, bir madenci yakınını yerde tekmeledi. Yerkel, 7 gün iş göremez raporu aldı. Tekmelenen madenci Erdal Kocabıyık ise işsiz kaldı ve kamu kurumuna ait araca zarar vermekten 543 TL para cezasına mahkum edildi.
TMMOB RAPORU
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, konuya ilişkin rapor yayınladı. Raporda, "Eldeki mevcut veriler, ölüm nedenleri ve tanık ifadeleri; olayın, kömürün kızışması (oksidasyonu) sonucu meydana geldiğini göstermektedir. Soma'da yaşanan felakete, şirketin 'ne pahasına olursa olsun, maliyeti düşürme ve üretimi kesintisiz sürdürme politikası neden olmuştur. Bu model, 3-5 firmanın ve bunlara bağlı çalışan 'dayıbaşı taşeronlarının çıkarına ve binlerce işçinin kölelik koşullarında çalıştırılması pahasına ne ekonomik olarak ne de vicdani olarak sürdürülemez. Türkiye'de kömür madenciliğinin mevcut koşullarda sürdürülmesi, göz göre göre iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktır" denildi.
Öte yandan raporda şu ifadeler yer aldı:
"13 Mayıs günü meydana gelen facianın yaşandığı saha, 2006 yılında hizmet alım sözleşmesi ile önce bir firmaya verilmiştir. Firma, bu ocakta yılda ancak 1.5 milyon ton maksimum üretim yapılabileceğini, bu üretimin gerçekleştirilebilmesi için de toplamda 800 işçi istihdamının mümkün olabileceğini TKİ kurumuna rapor etmiştir. Üretim sırasında kömürün yanıcı olması ve güvenli işletme maliyetinin yüksek olması nedeniyle firma, rödovans ön ödemesini yakarak sahadan çekilmiştir. Aynı sahanın, 2009 yılında Soma Kömürleri A.Ş.'ne devri yapılmıştır. Soma Kömür A.Ş.'nin en az 1.5 milyon ton/yıl üretim yaparak 10 yılda belirlenen alandaki kömürü üretmesi planlanmıştır. Soma Kömür AŞ. üretimi hızla arttırmış ve 2009 yılında 230 bin ton olan üretim 10 kattan fazla arttırılarak 2010 yılında 2,6 milyon tona yükseltilmiştir. Üretimdeki hızlı artış, daha sonraki yıllarda da devam etmiş ve 2012 yılında 3,8 milyon ton düzeyine kadar ulaşmıştır. İşçi sayısı da 3.000'lere ulaşmıştır. Son dört yılda yaşanan hızlı üretim artışları son derece çarpıcıdır. Söz konusu üretim düzeyine bu kadar kısa süre içerisinde çıkılmasının sahanın fiziksel dengelerini olumsuz yönde etkilemiş olabileceği hususu ciddiyetle ele alınmalıdır. Gerekli emniyet yatırımları yapılmaksızın eski havalandırma ve galeri alt yapısıyla sırf kâr amacı güdülerek çok yüksek üretim seviyesine çıkılmış ve çalışanların hayati önemdeki emniyet tedbirleri ihmal edilmiştir. Ayrıca, ocakta, görece dar bir alanda çok fazla pano aynı anda çalışılmış, üretim zorlaması ve emek yoğun çalışma nedeniyle panolardaki işçi sayısı giderek artış göstermiş, dolayısıyla kaza riski de hızla yükselmiştir. Kömür madenciliğinin en zoru, Soma Havzası gibi, kendiliğinden yanmaya elverişli olan ve metan içeren kömür yataklarında yapılanı olup bu tür yataklarda havza bütünüyle planlanmalı, bilim ve teknolojiden en üst düzeyde yararlanarak tek elden işletilmelidir. Oysa “havzaö niteliğinde olan maden sahaları; ülkemizde belli belirsiz rezervler üzerinden üretim hedefleri konularak hizmet alımı ve/veya taşeronlaştırma yoluyla işlettirilmektedir. Yaşananlar bize göstermektedir ki; Soma faciası ve benzeri çok ölümlü kazalar adı “özelleştirmeö olmaksızın, özelleştirme araçları olarak devreye sokulan hizmet alımı ve/veya taşeronlaştırmanın sonucudur"
DAVA SÜRECİ
Soma Davası’nın ilk duruşması 13 Nisan 2015’te, yaklaşık bir yıl sonra Akhisar’da gerçekleşti.
Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma kapsamında Soma Kömür İşletmelerinin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, Teknik Müdür İsmail Adalı, Teknik Nezaretçi Ertan Ersoy ve Emniyet Teknikeri Mehmet Ali Günay çelik tutuklandı. 37 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
13 Nisan 2015 tarihinde başlayan mahkemenin en az 10 gün kesintisiz sürmesi beklenmekteydi. İlk duruşmaya 8 tutuklu sanık can güvenliği nedeniyle mahkemeye getirilmedi ve tutuklu bulundukları Aliağa Şakran Cezaevi'nden video konferans yöntemi ile bağlanmaları öngörüldü.
Madenci yakınlarının duruma tepki göstermesi üzerine mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların duruşmaya getirilmelerine ve davanın da 15 Nisan'a ertelenmesine karar verdi.
51 sanığın yargılandığı davanın 16. duruşması, 19 Nisan 2017'de görüldü. Tutuklu yargılanan 6 sanığın mevcut hallerinin devamı yönünde karar verildi.
Mahkeme savcının Manisa Cumhuriyet Savcılığı'nın facianın sabotaj olma ihtimaline karşı yürüttüğü soruşturmasının beklenmesi, yeni bir bilirkişi raporu alınması ve yenit tanık dinlenmesi taleplerini reddetti. Duruşma savcısına da esas hakkındaki görüşünü açıklaması için bir sonraki celseye kadar süre verdi. Dava 11 Temmuz 2017 tarihine ertelendi.
Yorumlar