Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Moskova'da gerçekleştirdiği zirvenin ardından dönüş yolunda beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar şöyle:
“Sayın Putin ile ikili ilişkiler ve bölgesel konuları kapsayan verimli bir görüşmeyi gerçekleştirdik. ABD’nin çekilme kararı sonrası ortaya çıkan yeni tabloyu müzakere etme fırsatı bulduk. Suriye’de DEAŞ, PYD-YPG ve bütün terör örgütlerine karşı mücadelemizi ele alma fırsatını bulduk. Sayın Trump’ın önerdiği güvenli bölge konusunu ve bunun sahadaki uygulamasını ele aldık. İlgili birimlerimiz hem ABD, hem de Rusya Federasyonu ile görüşmelerini, Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı, İstihbarat (MİT) olmak üzere devam ettirecekler.
İdlib'in geleceği
Tabi ki bu görüşmemizde, İdlib Mutabakatı’nın uygulanması konusu da ele aldık. Biz İdlib’de hiçbir terör örgütünün faaliyet göstermesine izin vermeyiz. Biz hem İdlib’de hem de Münbiç’te ve Fırat’ın doğusunda güvenlik ve istikrarı sağlayacak imkan ve kabiliyete sahibiz.
PYD-YPG konusundaki pozisyonumuz da açık ve nettir. Biz Suriye’deki Kürt kardeşlerimizin güvenliğini herkesten daha fazla önemsiyoruz. Yani bu konuda terör örgütü PYD-YPG ile Kürt kardeşlerimizi aynı kefeye koymanın izah edilir hiçbir yanı yoktur.
Anayasa komisyonu
Sayın Putin’le Astana sürecini ve Anayasa Komisyonu’nun kurulması konularını da ele aldık. Türkiye, Rusya ve İran arasındaki üçlü zirveyi Rusya’da şubat ayı içinde yapacağız. Siyasi geçiş sürecini de bu zirvede ele alacağız. Rusya ile bu yılı kültür ve turizm yılı ilan ettik. Nisan ayında orada yapılacak bir etkinlikte, aynı gün yüksek düzeyli stratejik konsey toplantısını da yapmayı kararlaştırdık. Astana ruhunun canlı tutulmasını önemsiyoruz.
S-400'ler de konuşuldu
İkili konularda, ticaret, enerji, ulaştırma, tarım, Akkuyu Nükleer Santralı, ki orayı açma hedefimiz 2023 biliyorsunuz, S400 ve vizeler konusunun yanında savunma sanayine yönelik konuları da ele alma fırsatımız oldu. Turizmde yakaladığımız ivmenin devam ettirilmesi konusunda mutabakatımız var. 2019’u karşılıklı kültür ve turizm yılı ilan etmemiz sebebiyle bunun üzerinde hassasiyetle duracağız.
Münbiç'in geleceği
Şu anda Münbiç’te, bizdeki rakamlar itibariyle bin PYD/YPG’li var. “Yok” diyenler var ama bizdeki bilgilerde sayı bu. Şehrin nüfusunun ezici çoğunluğu, yani yüzde 85-90’ı Sünni Araplardan oluşuyor. İnsanlar orayı tabi ciddi manada boşaltmış da. Oranın gerçek sahiplerinin kim olduğu belli. Münbiç’in nüfusu 700 bin civarında. Fakat oradaki saldırılar, terör örgütlerinin oraya girişleri gibi hadiseler, maalesef oranın yerli insanlarını şehirden kopardı. Şimdi ise yeni bir süreç var. Bu yeni süreçte gerek ABD, gerek Rusya, gerekse biz, Mevlüt Bey’in (Çavuşoğlu) Pompeo ile yapmış olduğu görüşme, o süreçte 3 ay içerisinde, 90 gün içerisinde buranın boşaltılması... Bugün gelinen nokta itibarıyla, Rusya da ABD de PYD/YPG’nin Münbiç’in boşaltacağını söylüyorlar. Rusya bu akşam da bize bunu söyledi. Temennimiz odur ki boşaltılır ve Fırat’ın doğusuna bunlar gönderilir.
Suriye'de son düzlük mü?
Henüz hissetmiyoruz. Orada halen bayağı iş var diye düşünüyorum. Mesela Astana sürecini sona erdirme gayreti içerisinde olan kesimler var. Ama biz Astana sürecini sona erdirme gayreti içerisinde olanlara karşı bu sürecin önemi üzerinde duruyoruz. Nitekim şu anda bizim Sayın Putin’le görüşmemiz, yakın gelecekte Rusya-Türkiye-İran olarak Soçi’de yapacağımız üçlü zirve buna verdiğimiz önemin göstergesi. Üçlü zirve daha sonra, Türkiye ve İran’da gerçekleştirilecek. Ayrıca biliyorsunuz, Suriye’de anayasa komisyonu meselesi var. Bu konuda da birileri ipe un seriyor.
Birileri “Biz burada varız” birileri, “Siz yoksunuz” havasında. Biz anayasa komisyonu sürecinde ilerleme kaydedilmesine de büyük önem veriyoruz. Mümkün olduğunca, ‘efradını cami ağyarını mani’ şekilde, iyi bir anayasa çalışmasının yapılmasını temenni ediyoruz. İyi bir heyet oluşsun ve bir an önce de adımlar atılsın beklentisi içerisindeyiz. İnşallah BM'nin yeni özel temsilcisi de burada aktif bir gayret ortaya koyar. Anayasa komisyonunun 150 kişi olabileceği söylenmişti. Bu sayı muhafaza mı edilir, azaltılır mı? Bu ve benzeri konular halen müzakere ediliyor. Anlayışlı davranılmasını, bu konuda kararlı bir şekilde adım atılmasını ümit ediyoruz. Temennimiz ondan sonra da bir Cenevre sürecinin başlaması ve neticeye varılması.
Öncelik nerede?
İdlib’i Rusya ile beraber şu anda hamdolsun belirli bir yere oturttuk; hatta biraz daha ileri gidiyorum, kurtardık. Eğer İdlib’de bizim o birlikteliğimiz olmamış olsaydı, oradan 100 binlerce insan, Allah göstermesin göçe zorlanabilirdi, hatta orada büyük katliamlar yaşanabilirdi. Ama güzel bir dayanışma neticesinde bu tür tehlikeler bertaraf edildi. Soçi’de başlattığımız İdlib sürecini halen devam ettiriyoruz. Ama şu anda bu süreci gölgelemeye çalışan radikal unsurlar var. Bundan dolayı orada tabi Rusya’nın bir rahatsızlığı var. Rusya’nın bu rahatsızlığı bize de yansıyor. Bu rahatsızlıkları tabi bir an önce aşmamız gerekiyor. Biz Rusya ile beraber, İdlib’in refahını, huzurunu sağlayabileceğimize inanıyoruz.
Adana Mutabakatı
Bizim buradaki konumumuz hiçbirine benzemiyor ki... Suriye ile 911 kilometre sınırımız var. Sınırdaş ülke olmanın ötesinde, bizim Suriye ile ortak tarihimiz var. Kültür birlikteliğimiz var. Evlilikler yapmışız. Her bayramda bizden Suriye’ye, Suriye’den bize geçişler oluyor. En son baba Esed’in olduğu dönemde 1998’de imzalanmış bir Adana Mutabakatı var. PKK terör örgütünün mensuplarının bize teslim edilişini, terörle mücadeleyi ele alan bir mutabakat. Önemli bir adımdı. Şu anda belki bunun tekrar gündeme getirilmesi söz konusu olabilir. Nitekim Sayın Putin de bunu özellikle gündeme getirdi; “Adana Mutabakatı önemli bir konu. Türkiye bunu işlemeli” dedi. Bunun Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma olduğu kanaatindeyim. “Türkiye’yi buraya kim davet etti?” diyenlere karşı, o mutabakatı masaya getirmemiz lazım. Altında baba Esed’in yetkililerinin imzası var. Türkiye adına da o dönemdeki Dışişleri Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Uğur Ziyal’ın imza koyduğu bir mutabakat; ki Uğur Bey benim Başbakanlık dönemimde Müsteşarlık yaptı. O mutabakatın iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
Esad'la üst düzey temas olmaz
(Adana mutabakatı) O mutabakatın geçersiz olduğunu söyleyebilen kimse yok. Tam aksine Sayın Putin, o mutabakatın orada bizim terörle mücadelemiz açısından önemli olabileceğine işaret ediyor. O mutabakat 2011’e kadar işledi. Bizim, 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş, milyonlarca insanın göçe zorlamış biriyle üst düzey temasımız olmaz. Suriye meselesine çözüm bulma süreci çerçevesinde, Rusya ve İran ile yoğun temas halindeyiz. Bu sayede Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemeyi başardık. Biz orada nasıl bulunuyoruz? Biz sınırdaşız ve buradan bize sürekli terör tehdidi var. Bize roketler atılıyor. Bize atılan roketler, can kayıplarımız nedeni ile milli güvenliğimizi müdafaa sadedinden müdahalede bulunmak durumunda kaldık. Cerablus’a, El Bab’a, Afrin’e girdik. Bunun için illa bir yerden davet beklememize gerek yoktu. Zaman zaman “Siz davetli misiniz?” diye soruyorlar ya. Davetli olmamıza gerek yok. Bize fiili saldırılar var ve biz 100’ün üzerinde insanımızı kaybetmişiz. Bizi oraya Suriye halkı davet etti. Afrin, Cerablus, El Bab halkı hatta Rakka bile dahil buna. Aşiretler davet ediyor. Rakka’daki aşiretler bile “Türk Ordusu ne zaman gelecek?” diye bizi davet ediyor. Bunlar çok önemli.
Güvenli bölge
Biz, ABD ve Rusya’ya diyoruz ki “Lojistik desteği verirseniz biz, başta DEAŞ olmak üzere bu bölgeyi tüm terör örgütlerinden arındırıp sulh-u sükûna kavuştururuz.
Tüm aktörlerle temas
Biz Suriye’nin terör unsurlarından arındırılması için tüm aktörlerle temas halindeyiz. PYD/YPG’nin Münbiç’i boşaltmasını Rusya ile de konuşuyoruz. Münbiç’i temizledikten sonra hedefimiz Münbiç’in yerli halkının oraya yerleşmesini sağlamak. Rakka’da ABD’de büyük yanlış yaptı. O yanlışının bedelini de ağır ödedi. Halbuki ABD bizim teklifimize evet demiş olsaydı Rakka çoktan alınmış olacaktı. Rakka’nın alınması ile birlikte buradaki göç ve insan kaybı ortadan kalkmış olacaktı.
Vize serbestisi
Vize ile ilgili hazırlıkları yapmışlar. Şu anda Sayın Putin’in imzasını bekliyor. Hububat noktasında Rusya’dan alımımız var. Kanatlılar noktasında onların bize ördek, kaz satışı teklifi var. Kırmızı eti de ihtiyaç halinde belli bir miktarı oradan alma durumumuz olabilir. Tabi bunların hepsi aramızdaki ilişkileri güçlendiriyor. Aramızdaki ilişkilerin en önemli başlığı, Almanya’dan sonra Rusya’dan doğalgazı en fazla çeken ülke biziz. Türk Akımı’nın hayata geçmesi ile Türkiye 1 numara olacak. Yılsonunda kara geçişi de bitecek. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan hattına doğalgaz buradan gidecek.
İttifaklar ve seçim
Biz kampanyayı yapacak olan ekiplerle çalışmamızı sürdürüyoruz. İki firma ile çalışıyoruz. Hazırlıklarını dinledik. Sloganlar, şarkılar dahil tüm detayları çalıştık. Arkadaşlara bazı talimatlarımız da oldu. Ondan sonra nihai karara varacağız. 31 Ocak’ta manifestomuzu açıklayacağız. Manifesto 10 ana başlık etrafında şekillenecek. Türkiye’de tüm illere, ilçelere, belli merkezlere bunu dağıtacağız. 1 Şubat’ı da kampanya başlangıcı olarak ilan ettik. YSK’nın açıklaması ile 18 Şubat’tan sonra biz de ikinci aşamaya geçeceğiz. Kampanya burada yerelleşme sürecine giriyor. Çalışmalar iyi gidiyor. YSK takvimine göre 23 Şubat’ta mitinglerin başlaması var. Sonra hep beraber meydanlara çıkacağız. TV programları vs hepsi yürüyecek. Temennim odur ki inşallah 31 Mart akşamı ülkem güler, ülkem sevinir. İnşallah layık olanlar yerel yönetimlerde iş başına gelir.
Fazıl Say konseri
Fazıl Say, kendini, bulunduğu alanda dünyada ispat etmiş bir arkadaşımız, kardeşimiz. Bize düşen nedir? Bununla iftihar etmektir. Konu sanat olduğu zaman çok farklı bir yere doğru… Biz birçok şeyleri yıktık da görmek istemeyenler görmüyor. Harbiye Kongre Merkezi’nin yanında Cemal Reşit Rey’i yaptık. Onu biz yıkarken her tarafı ayağa kaldırdılar. Dedik ki "Daha güzelini, daha büyüğünü yapıyoruz, biraz sabırlı olun." Türkiye’nin opera binası yoktu. Harbiye Kongre Merkezi 3 bin kişilik bir yarı opera binasıdır. AKM olayını gündeme getirdim, kıyametler koptu. Burada opera binası yapacağız dedik. Çıldırdılar. Şimdi oranın temelini atıyoruz. Daha büyük ve işlevsel bir opera binası. Ayni şekilde hani çok kızdıkları Taksim’deki Kışla. O Topçu kışlasının aslını bir görseniz, "Yazıklar olsun burayı yıkanlara" dersiniz.
O kadar muhteşem bir eser. Onun orijinaline uygun mimari tasarımlarını yaptırıyorum. Orayı ihya edeceğiz. Onun karşısında Maksem’in arkasına Taksim Camii’ni yapıyoruz. O da bitmek üzere. Bütün bu neyi getirecek? İstanbul’da doğru düzgün meydan yoktu. Taksim’de trafiği alta aldık, Taksim meydana kavuşuyor. Bir taraftan o tarihi kışla ortaya çıkacak öbür taraftan opera muhteşem eser olarak geliyor, öbür tarafta Taksim Cami... O da muhteşem eser olarak ortaya çıkıyor. Bizde gizli kalmış öyle şeyler var ki… Sultanahmet’te At Meydanı denir. Tarihi kayıtlara baktığımız zaman orada millet bahçesi var. Düşünebiliyor musunuz? Şimdi biz onları meydana çıkaracağız. Bunları meydana çıkarmak bir aşk işidir. Yerel seçimlerde meydana gelecek bir başarı, yerel ve merkezi yönetimle el ele vererek süratle halletme imkânı getirecektir."
Yorumlar