1 Ekim, Cumartesi:
İhtiyaç duydukça gliserinli lavman yapıldı. Buz yutturuldu. Ağızdan elma suyu, çilek suyu ve çay verildi.
2 Ekim, Pazar:
Bazı yatıştırıcı ilaçlara gerek duyularak verildi.
4 Ekim, Salı:
Saat 3.00'te bir fincan çay içirildi. Saat 5.30'da uykusundan hafif bir üşüme ile uyandı. Çeşitli aralarla meyve suları içti. Yakınlarından bazı bayanlar da 40 dakika kadar yanında kaldılar.
5 Ekim, Çarşamba:
İdrarda ürobilin ve ürobüinojen artmaya başladı.
11 Ekim, Salı:
Dr. Neşet Ömer İrdelp, Atatürk'ü 30 dakika muayene etti. Bugünden başlayarak her gün lavmana gerek görüldü ve yapıldı. Afet Hanım 10 dakika, Sabiha Gökçen 5 dakika, Fethi Okyar ile Salih Bozok 45 dakika süre ile ziyarette bulundular.
13 Ekim 1938 / "Bu kadar su aşağı yukarı bir gaz tenekesi doldurur. Bu, karnın içinde taşınabilir mi?"
13 Ekim Perşembe günü yeni bir karından su alma operasyonu kapıya dayandı. Doktorları toplu olarak muayene ettiler ve ponksiyona karar verdiler.
Ancak bu operasyon da doktorların tartışmasına sahne oldu. Suyu alacak olan cerrah, M. Kemal Öke'ydi. Tartışma anestezi meselesinden çıktı. Dr. İrdelp, tedavi eden hekim olarak karaciğer yetersizliğinden ötürü hastanın herhangi bir zehirli maddeye dayanamayacağı görüşündeydi. Bu yüzden lokal anestezi yapılmadan az miktarda su alınmasını savunuyordu. Prof. Dr. Mim Kemal Öke ise vaktiyle Atatürk'e başka cerrahî müdahaleler de yaptığını söylüyor, onun ağrıya karsı çok duyarlı olduğunu hatırlatıyor ve lokal anestezide ısrar ediyordu.
Öke, "Deri ve deri altını çok ince bir iğne ile uyuşturursak hiçbir sakıncası olmaz, suyu da çok rahat alırız" diyordu. Sonunda bu görüşe Fissenger de katıldı. Ve lokal anestezi fikri benimsendi.
Bu tartışmaların sonunda Atatürk'e herkese kullanılan kalın iğne yerine daha ince bir iğneyle şırınga yapıldı ve karnından 10,5 litre kadar su alındı.
Çekilen su şişelere boşaltıldıkça Atatürk:
"Bu kadar su aşağı yukarı bir gaz tenekesi doldurur. Bu, karnın içinde taşınabilir mi?"diye soruyordu.
Operasyon sırasında Dr. İrdelp ve Dr. Belger de nabız ve tansiyonu kontrol altında tutuyorlardı.
Nihayet operasyon bitince Atatürk derin bir soluk aldı ve:
"Ohhh.. çok rahat ettim" dedi. "Şimdi bana bir sigarayla bir kahve verin."
İşte sağlıklı döneminin bir eski âdetine göz kırpıyordu. Yaşam ile ölüm arasında bir dirhem mutluluk, bir küçük ağız tadı...
Sigara ve kahve getirildi. Ata, bu iki eski dosta, hasretle sarıldı, keyifle içti. Sonra kendisine yapılan iğneyi görmek istedi. Bunun üzerine Mim Kemal Öke, ponksiyon iğnesinden daha ince bir iğne gösterdi. İğneyi görünce:
"Aman, bu kazma anestezisiz nasıl batırılır? Birkaç defa anestezi yapılmadan bu yapılamaz. Fakat bir daha icap ederse rica ederim daha incesini seçelim" dedi.
Bu operasyondan sonraki bir iki gün Atatürk rahat etti ve geceleri sakin uyudu. Ama ardından ilk ağır koma geldi.