Habertürk yazarı Fatih Altaylı, AK Parti’den istifa eden ve yeni parti kuracağı öne sürtülen Ali Babacan ile ilgili yazısını köşesine taşıdı.
Altaylı’nın yazısı şöyle;
“Ali Babacan’ın başlatmaya çalıştığı siyasi hareket ile ilgili bir şeyler yazıyorum, medyamızın çok işine yarıyor.
Benim verdiğim bilgilerin üzerine satır eklemeden, ucundan, kenarından çekiştire çekiştire haber yapıyor “kulis uzmanı” meslektaşlarımız.
Tek istisna Fehmi Koru.
O arada doğru ve yeni katkılar yapıyor.
Gerisi tam palavra.
Benim aylar önce yazdıklarımı, tekrarlayıp duruyorlar.
Nedeni de oldukça basit.
Babacan tarafı oldukça ketum.
Konuşmuyorlar, sır vermiyorlar, bilgi paylaşmıyorlar.
Bu açıdan bakınca güvenilir bir hareket gibi duruyor.
İçeride öne çıkmaya çalışan, medyada dost edinip güç devşirmeye çalışan kimse yok demektir bu tutum.
Yine de ben azimle bazı bilgiler toparlıyorum.
Bu kez de yeni bilgiler vereyim ki, gazeteci geçinen zevat üzerine yazacak ve “çok önemli kulisler” aktaracak bilgilere sahip olsunlar.
Efendim, Ali Babacan artık sahneye çıkmaya karar verdi.
Kendisinin ve yanındaki arkadaşlarının sessizliği bu ayın ortasında kırılıyor.
Muhtemelen 15 Eylül’de bir basın açıklaması yapacaklar.
Resmi ve net.
Bunun nasıl olacağına henüz karar veremediler.
Farklı görüşler tartışılıyor.
Ağır basan ve Babacan’ın da şimdilik yanında durduğu görüş şu:
- Kamuoyunun tanıdığı, güvendiği, taraf olmamış birkaç gazeteciden önceden sorular alalım. Ali Babacan bu sorulara yazılı yanıtlar versin, merakları gidersin ve bu partinin ya da bu siyasi hareketin ilk açıklaması olsun.
Bana göre bu yanlış. Hiçbir doğru düzgün gazeteci böyle bir talebe “Alın size sorularım” diye yazılı soru vermez. Bunu yapan gazeteci daha sonra da “Sorularımı beğendiniz mi efendim” diye sormaya kalkar. Yanlış hareket.
Tartışılan ikinci yöntem ise şu:
- Saygın 4 gazetecinin katılacağı bir program olsun. Bu 4 gazeteci soruları sorsun. İmamoğlu - Yıldırım tartışması gibi isteyen alıp yayınlasın. Bu bant olarak çekilip, talep eden kanallara da dağıtılabilir.
Burada kanalların korkudan bunu yayınlamaya çekineceği gibi bir sorun olma olasılığından çekinenler var. Ancak hareketin genç bir hareket olduğu ve kimse yayınlamasa bile Youtube kanalından bu yayının yapılıp, yeterli yere ulaşacağı düşünülüyor. Bu fena fikir değil ama 15’inde ben Türkiye’de yokum. Soru soracak gazeteciler arasına beni de uygun görürlerse katılmam mümkün değil. 20’sinde dönüyorum.:))
Ve son olarak da şöyle bir fikir var:
Ali Babacan, niye bu yola çıktıklarını ve amaçlarının ne olduğunu, bu amaç için nasıl yol alacaklarını belirten bir yazı, bir anlamda bir manifesto kaleme alsın ve bunu o gün yayınlasın.
Bana sorarsanız bu berbat bir yöntem. Bugün için çok çağdışı. Bunun düşünmesinler bile. Unutmasınlar ki, bir noktada zaten halkın önüne çıkmak zorundalar. Manifestolarla, yazılı açıklamalarla siyasi hareket olmaz. Siyasi hareketsizlik olur olsa olsa…
Kim var, kim yok!
Başından beri tartışılan bir diğer soru ise “Kimler var bu işin içinde”.
Bu ayın ortasında bu konuda da bazı gelişmeler olabilir.
Ancak iki ismin olmayacağını peşin peşin söyleyeyim.
Beşir Atalay yok.
Aktif olarak hareketin içinde görünmeyecek, sahnede olmayacak. Diğerleri konusunda çok büyük bir netlik yok. Ali Babacan bu konuda kararı yol arkadaşlarına bırakıyor.
Abdullah Gül de yok.
Kesine yakın bilgilere göre, Abdullah Bey de sahnede, kamuoyu önüne çıkacak ekipte yer almayacak.
Fikren, zihnen, ruhen var ama fotoğrafta yok.
En azından şimdilik yok.”
Yorumlar