Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bundan sonrası Putin ve onun ekibine ait

Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti grup toplantısında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bundan sonrası Putin ve onun ekibine ait
Son Güncelleme: 14 Ocak 2020 Salı 14:31
14 Ocak 2020 Salı 14:04

Erdoğan'ın konuşmasından dikkat çeken detaylar;

"Tarihin hiçbir döneminde sömürge, katliam lekesi bulunmayan bir millet olarak bize yakışan tavır neyse onu sergiliyoruz. Suriye, Libya, Akdeniz'de macera peşinde değiliz. Hele hele emperyal heveslerimiz hiç yoktur. Gözümüz petrol ve para hırsıyla kör olmuş da değildir. Tek amacımız kendimizin ve kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, geleceğini korumaktır.

Ülkemizin bu dönemde attığı adımlar önümüzdeki yarım asrı biçimlendirecektir. Tarihin hiçbir döneminde katliam zulüm lekesi bulunmayan bir millet olarak bize yakışan tavır neyse onu sergiliyoruz. Biz Suriye'de, Libya'da macera peşinde değiliz. Gözümüz petrol ve para hırsıyla kör olmuş değildir. Türkiye'nin güvenliğinin, Libya'nın, Irak'ın Kafkasların güvenliğinden geçtiğini hala anlamayanlara söyleyecek sözümüz bulunmuyor. Ama hamd olsun milletimiz bu gerçeği görüyor ve destekliyor.

Erdoğan'dan Bahçeli ve Baykal'a teşekkür

Bu vesileyle Cumhur ittifakındaki ortağımız sayın Devlet Bahçeli'ye izlediğimiz politikaya verdiği güçlü destek için teşekkür ediyorum. CHP eski Genel Başkanı eski Deniz Baykal'a da Libya konusunda gösterdiği devlet adamı tavrı için teşekkür ediyorum..

"Bu yalana sarılanları milletimize havale ediyoruz"

Daha dün Doğu Akdeniz'de herkes var Türkiye yok diyen birileri ülkemizin Doğu Akdeniz'de attığı adımlara karşı çıkıyorsa da böyle vicdanlı siyasetçiler yapılan işin hakkını ancak teslim edebiliyor. "Putin İstanbul Havalimanı'na inemedi" yalanına sarılana kadar ülkemizin menfaatlerine sahip çıkamayanları milletimize havale ediyorum. Tarih bu kritik dönemde kimin nerede durduğunu, kimin fedakarlık yaptığını kimin hainlerin safında yer aldığını kaydediyor. Sonuçta kazanan millet oldu, istiklal aşkı oldu. Gelecekte bugünler anlatılırken saflar aynı netlikte ortaya konacak. Ötekiler de hak ettikleri yere kaydedilecektir.

Suriye'de gerçekleştirdiğimiz harekatlarla sınırlarımızda kurulmaya çalışılan terör koridorunu parçalayıp attık. Barış Pınarı Harekatı'nda tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, gazilerimize şifalar diliyorum.

Amerika'dan Rusya'ya İran'dan Avrupa ülkelerine kadar herkesin içinde olduğu Suriye sahasında en küçük kazanımlar için dahi büyük mücadeleler vermek gerekiyor. Sorunu tümüyle çözemediğimizin sürekli farkındayız. Ama ilk aşamayı başarıyla tamamladık. Barış Pınarı Harekatı bölgesinde küçük çaplı da olsa hala saldırıları sürdürüyor. Türkiye olarak imzaladığımız mutabakat metinlerinde bize verilen sözlerin tam manasıyla yerine getirilmesi şartıyla biz ahdimize bağlıyız. Şu anda maalesef bize verilen sözler ile sahadaki durum arasında yer yer oldukça ciddi düzeylere varan farklılıklar bulunuyor. Türkiye'nin Suriye'deki varlığı kendi güvenliği yanında bu ülkenin toprak bütünlüğünü ve halkın tamamının huzurunu sağlamaya yöneliktir. Bu ülkede konjonktürel çıkarlar içinde bulunanlarla bizim aramızda böyle bir temel fark vardır.

İdlib

Son dönemde İdlib'de yaşanan gelişmeler, bölgedeki her adımın ülkemizi nasıl doğrudan ilgilendirdiğini bir kez daha gösterdi. Sayıları 400 bini bulan İdlib'li kardeşlerimiz ülkemiz sınırlarına doğru harekete geçti. O çocukların çırılçıplak ayaklarıyla o çamurlu yollarda nasıl çırpındıklarını izliyoruz değil mi? Vicdan sahibi olmayanlar var. Ama bizim gibi vicdan sahibi olanlar da var. Bizler Kızılayımızla AFAD'ımızla bir yerde çadırları dikiyoruz, diğer tarafta gıda yardımlarını gönderiyoruz. Onları kendi başına bırakamayız.

Türkiye zaten yaklaşık 4 milyon Suriyeli'ye ev sahipliği yapıyor. Biz geldiğimizde "Bunları Suriye'ye göndereceğiz" diyenlere sesleniyorum. İşte bu ifadeler sizlerin vicdanının kilometre taşlarıdır. Biz bu kardeşlerimizi kendi evlerine geri döndürmenin, bütün altyapıyı yapmak suretiyle; hani güvenli bölge denildi ya... Trumpla da bunları konuştuk hep lafta. Yapalım diyoruz ama adım atılamıyor. Ben bunu Putin'e de Macron'a da Merkel'e de söyledim. Bütün planları kendilerine takdim ettik. Dedik ki her şeyimiz hazır, gelin hep birlikte adım atalım. Burada nereden ne gibi destekler gelecek bunları görelim, biz de inşaatları üstlenir ve süratle yaparız. Henüz olumlu bir netice yok. Olsa da olmasa da bizim zihinsel bir arka planımız var.

Dünya hala Suriye'de, Suriye'nin İdlib'in de seyirci. Bir çözüm arayışı içinde değil. Bunların tek çözümü, varil bombalarını savunmasız insanlara atmaktır. Siz bomba yağdırıyorsunuz. Bunlar senin vatandaşın, 4 yaşındaki çocuktan terörist mi olur? İnsaf edin, gelin bu işi çözelim dediğimizde cevap aynı: Bunlar terörist...

Öyle veya böyle bugün TBMM'de şu andaki bu grup toplantı salonumuzdan dünyaya sesleniyorum. Nereye kadar bu duyarsızlığınız devam edecek? El ele verip bu mazlumların, mağdurların yanında ne zaman yol alacaksınız? BM acaba ne zaman adımını atacak? Onlara da bunu söyledik. Ben bir taraftan, dışişleri bakanım söylüyor. Bütün bunlara rağmen atılabilen bir adım yok. Karşımızda meşru bir yönetim olmadığı için İdlib'deki süreci Rusya ile yürütüyoruz

Libya için ateşkes görüşmesi

Libya'da yaşananlara kayıtsız kalamayız. Osmanlı bakiyesi kardeşlerimize etnik temizlik yapılıyor. Libya'da ne işimiz var diyenler; bunlar siyasetin cahilidir, aynı zamanda tarihin de cahilidir. Libya nerede diye sorsak, Libya'nın haritadaki yerini bilmezler. Hafter önce 'evet' dedi. Sonra imzalamadan Moskova'dan kaçtı. Darbeci Hafter'e hak ettiği cezayı vermekten asla geri durmayacağız. Libya'da bundan sonrası Putin ve ekibine ait. Önümüzdeki günlerde darbeci Hafter ile ülkenin meşru yönetimi arasında yapılacak tercihleri dikkatle takip edeceğiz. Ülkenin meşru yönetimine ve Libya'daki kardeşlerimize saldırılarını sürdürmesi halinde, darbeci Hafter'e hak ettiği dersi vermekten de asla geri durmayacağız.

Kanal İstanbul

Sözlerimin başında dünyadaki mücadelenin artık iç politika, dış politika ayrımını ortadan kaldırıldığını söylemiştim. Kanal İstanbul tartışması, ülkemizde icraat yapanlarla tek misyonu yapılanları engellemek olanlar arasındaki farkı bir kez daha göstermiştir. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü inşa edilirken, Kanal İstanbul'a verdikleri tepkinin kelimesi kelimesine aynısını söylemişlerdir.
Emin olun Kanal İstanbul'a karşı çıkanların bu konu hakkında en küçük fikirleri de bulunmuyor. Bu işin ne olduğunu biz de arkadaşlarımız da defaatle anlattık. Şimdi Kanal İstanbul'un ne olduğunu bir kez daha anlatayım ki sonra haberimiz yoktu demesinler.
İstanbul Boğazı, yılda ortalama 45 bin geminin geçtiği günde 500 bin kişinin taşındığı üzerimizdeki yük ve insan trafiği baskısının her geçen yıl arttığı bir yer haline gelmiştir. Montrö'ye göre boğazdan geçen gemiyi engelleme hakkımız bulunmuyor. Kazaları önlemede yetersiz kalıyor. Şehrin iki yakası arasındaki deniz trafiğini engellemek de ekonomik ve sosyal olarak mümkün değil.

"Bizim işimiz üretmek"

Kanal İstanbul projesi bu arayışın sonunda ortaya çıkmıştır. Bu proje yeni de ortaya atılmış da değildir. Tarih boyunca diğer projeleri bir kenara bırakıyorum, AK Parti olarak bizim de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum dönemden itibaren böyle bir Kanal İstanbul projesinin arayışı içerisine girdik. Ne zaman ki hükümet olduk, ondan sonra da 9-10 yıllık emeğimiz var, bu çalışmayı sürdürüyoruz. 2011'de milletimize bu sözü verdik. Esasen 2023 hedeflerimizden biri olan Kanal İstanbul'u yapmakta geç bile kaldık.

Kendi alanlarında dünyanın en önde gelen uluslararası firmalarıyla çalışıldı. ÇED çalışmalarının tamamlanmasıyla bugünkü aşamaya gelindi. İnşa maliyeti 75 milyar lira olarak hesaplanan Kanal İstanbul bünyesinde iki liman, bir yat limanı, bir lojistik merkezi, 7 köprü, 2 ayrı raylı sistem hattı yer alacak. Kanal etrafında sadece 500 bin kişilik konut alanına izin verilebilecek. Buna rezerv alan da diyebiliriz. Bu 500 bin kişi İstanbul'a dışardan gelmeyecek. Görüldüğü gibi bu tüm unsurları ve boyutlarıyla iyi çalışılmış bir projedir. Öyle zincirleme yapmakla bunu engelleyemezsiniz. Projenin inşasında herhangi bir sıkıntı, sorun yaşamayacağımıza inanıyoruz. Bizim işimiz eser üretmek, onların işi boş boş konuşmaktır.

Bunlar Marmaray'a istemezük demediler mi? Avrasya'ya istemezük demediler mi? Bunlar Yavuz Selim Köprüsü'ne istemezük demediler mi? İstanbul - İzmir arasında o 4 saat 15 dakikalık sürece istemezük demediler mi? Biz bütün bunlara rağmen bunları yaptık mı? Yaptık.

"İstediğin kadar 'yapmam' de, biz yapacağız"

Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir fikir üretmeyip sadece Türkiye'nin tökezlemesini hatta yere serilmesini uman buradan siyasi rant devşirmek isteyenlere diyecek söz bulamıyoruz. İstanbul'da İkitelli'de dev bir hastane yapıyoruz. Oranın raylı sistemini de bundan önce AK Partili belediye yapma sözü vermişti. Şimdi gelmiş 'yapmam' diyor. Yahu istediğin kadar yapmam de, biz o projeyi de hayata geçireceğiz ve onu da süratle yapacağız. Sen bunu nasıl engellersin ya? İnşallah bu hastanemiz de bu yıl sonuna kadar devreye giriyor. Ve İstanbul'un Avrupa yakasındaki en büyük şehir hastanemiz olacak.

"Partimizdeki hiçbir görev kimsenin tapulu malı değildir"

Parti faaliyetlerini de ihmal etmiyoruz. Bizim en büyük gücümüz milletimizle olan gönül bağımızdır. Bu şekilde AK Parti'nin milletimizin partisi olma vasfını koruyup güçlendirebiliriz. Partimizdeki hiçbir görev kimsenin tapulu malı değildir. Her birimiz milletimize hizmet etmek için bize emanet edilmiş görevlerimizi hakkıyla yerine getirmekle mükellefiz. İşinin hakkını veremeyenin, yerini bunu yapabilecek olan alır. Siyasette görev üstlenecek yeni kadroları yetiştirme de bize düşüyor. AK Parti Siyaset Akademisi'ni bunun için kurduk."

Tiyatro tepkisi: Eğer sıkıyorsa Diyarbakır'a git

Diyarbakır anneleri evlatlarına kavuşmak için yaktıkları ışıkla terör örgütünün karanlık yüzünü ifşa ettiler. Ama bakıyorsunuz ki ana muhalefet, bunların ikizi durumunda olan malum partiyle tiyatro izliyorlar. Bu tiyatroyu da kimle beraber veya kimin eserini canlandırıyorlar?

Terörden cezaevinde yatan şahsın eserini sergileyerek kalkıp bunu birlikte izliyorlar. Zaten bunlar dün Ankara'dan İstanbul'a beraber yürümemişler miydi? Hani diyordu ya 'tiyatro' diye... Ya sizin kendiniz tiyatrosunuz. Eğer sıkıyorsa git Diyarbakır'a git, oradaki annelerin gözyaşlarına ortak ol. Hadi git oraya, niye gidemiyorsun? Git... Böyle bir şey yapamaz. Onların böyle bir sıkıntısı yok. İşte katillerle beraber omuz omuza yürürler.

 

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar