MHP ve AK Parti dışındaki partiler, Türk siyasetindeki çürümenin yegane failleridir. Ne dedikleri bellidir ne duruşları berraktır. Türkiye gittikçe ağırlaşan bir siyaset sorununun tüm emarelerine muhataptır. Sorumsuz beyanlar, hazırlıksız teklifler, ani kopuşlar, kısır kavgalar, derin çatlaklar, gayrimeşru emeller demokrasi kültürümüz açısından kaygı vericidir. Paçaları tutuşmuş gibi kapı kapı dolaşmaları, birbirlerine gidip gelmeleri bugünlerde oldukça sıklaştı. Merak ediyoruz, bayram değil seyran değil bunların kulağına ne fısıldandı da yollara düştüler. Siyasetin zillet ayağı toz duman içindedir.
CHP ile HDP arasındaki görüşme trafiği gözümüzden kaçmamıştır. Basın toplantısı CHP kurnazlığı nedeniyle yapılmamıştır. CHP Genel Başkanı, HDP'ye karşı siyasi koronadan dolayı sosyal mesafe koymuştur. Bu ne yaman çelişkidir. İçeride can ciğer, dışarıda ne sen tanı beni ne ben seni. CHP ile HDP kimi kandıracaklarını zannediyorlar? Birbirlerine kefil olmayanlara Türkiye emanet edilir mi?
Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşürüz, konuşuruz. Aramızda pazarlık yok, ihtilaf yok. CHP Genel Başkanı kapalı devre siyaset alışkanlığını terk etmelidir. Dürüst, şeffaf, demokratik olmalıdır. Terör örgütleriyle arasına duvar örmelidir. CHP'nin HDP ile görüşmesi demek, PKK ile teması demektir. Zilletin ortakları FETÖ'dür, PKK'dır, Soros'tur.
HDP, CHP, İP arasındaki yasak ilişkinin bedeli olmalı. CHP Genel Başkanı su kaynatmıştır. CHP ile HDP'yi ayırt etmekte zorlandığımızı ifade etmek istiyorum. CHP'ye bakınca Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü görmemiz gerekirken, onların eserlerine düşman kesilmiş mihrakların köşe başlarını nasıl tuttuğunu görüyoruz. CHP'ye tavsiyem Kandil'e değil, Anıtkabir'e bakması.