İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen terör ve yolsuzluk soruşturmaları kapsamında verdiği ifadeler kamuoyuyla paylaşıldı. Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nda 10 sayfalık, Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nda ise 2,5 saatlik 2 sayfalık ifade veren İmamoğlu, kendisine yöneltilen suçlamalara sert yanıtlar verdi. İşte İmamoğlu’nun savcılıkta söyledikleri ve suçlamalara verdiği cevaplar…
Terör Suçlamaları: “Kent Uzlaşısı DEM Parti’ye Sorulsun”
Savcılık, İmamoğlu’na “kent uzlaşısı” kavramını ve terör kaydı bulunan 18 kişinin CHP listelerinden meclis üyesi olmasını sordu. İmamoğlu, “Kent uzlaşısı ifadesinin DEM Parti söylemi olduğunu biliyorum. Bu, bana değil, şu anda hükümetle diplomasi içinde olan DEM Parti yöneticilerine sorulmalı. Terör örgütleriyle bağlantılı isimleri ne bilirim ne de takip ederim” dedi. 2024 yerel seçimlerinden bir ay önce DEM Parti’den CHP’ye geçen 18 kişinin meclis üyesi olarak listelerde yer almasıyla ilgili ise, “39 ilçede bin 500’e yakın meclis üyesinin kim olduğunu tek tek bilmem mümkün değil. Bu isimler İlçe Seçim Kurulu ve YSK tarafından onaylandı. Soruşturmanın bu aşamada başlaması, kasıtlı bir siyasi müdahaledir” yanıtını verdi.
Savcılığın “Terör örgütlerinde aktif akrabanız veya yakınınız var mı?” sorusuna ise İmamoğlu, “Ailemin ve şahsımın etrafında terörle ilgili kimse barınamaz. Bu soruyu bile zul kabul ederim” diyerek tepki gösterdi.
Gizli Tanık İddialarına Ret: “Uydurma ve Kumpas”
Gizli tanık “İlke”nin, “DEM Parti’nin CHP’yi desteklemesi için para trafiği Murat Ongun tarafından sağlandı, bağlantıyı Mahir Polat, Resul Emrah Şahan ve Mehmet Ali Çalışkan kurdu” beyanları İmamoğlu’na soruldu. İmamoğlu, “Gizli tanık uygulamasını ve beyanlarını kabul etmiyorum. Bunlar uydurma, kumpas içerikli yalan ifadelerdir. Murat Ongun, Mahir Polat veya Resul Emrah Şahan’ın böyle bir ilişkisi yoktur, buna şahitliğim de tespitlerim de bulunmamaktadır” dedi. Reform Enstitüsü’nün ise bir düşünce kuruluşu olarak planlandığını, ancak henüz aktif olmadığını belirtti.
Yolsuzluk İddialarına Yanıt: “Fotoğraflarla Soru Sormak Uygun Değil”
Yolsuzluk soruşturmasında, savcılık İmamoğlu’na fotoğraflar göstererek şüphelilerle ilişkisini sordu. İmamoğlu, “Fotoğraflarla cevap vermek istemiyorum. Hayatım halkın arasında geçti, tanıdığım insanları hatırlamak benim güçlü yanımdır. Ancak listeli bir fotoğraf tablosuyla soru sorulmasını şahsıma uygun bulmuyorum. Tanıdığım kişilerle ilişkilerim bellidir, tanımadıklarımı ise hatırlamaya çalışmam” dedi.
Sarıyer’deki bir yeşil alanla ilgili kamulaştırma sorusuna ise, “Bu, belediyenin halk için yaptığı binlerce kamulaştırmadan biridir. MASAK raporunda hatalı tespitler var. Arazi, İş Bankası’ndan çekilen krediyle alınmıştır, tekrar araştırılmasını istiyorum” yanıtını verdi. Şüphelilerin mal varlığı artışlarıyla ilgili ise, “Kendi ticari hayatlarıdır, bilgim yok. Kamu yöneticisi olarak şeffaflık benim için esastır” diye ekledi.
“Yargı Tacizi” Eleştirisi ve Hukuk Mücadelesi Vurgusu
İmamoğlu, gözaltı sürecini ve soruşturmayı “ahlak sınırlarını aşan, uydurma sorularla dolu bir yargı tacizi” olarak niteledi. “19 Mart’ta İBB Başkanlık konutundan gözaltına alınma metodunu kınıyorum. MASAK raporları hatalı, gizli tanık ifadeleriyle dolu bu süreç, tarihe kara bir leke olarak geçecek. Hakkımı sonuna kadar hukuki yollardan arayacağım” diyerek savunmasını tamamladı.
İşte o ifade
İmamoğlu, 'kent uzlaşısı' soruşturması kapsamındaki ifadesinde, “Kent uzlaşısı ne anlama gelmektedir, ne zaman, ne amaçla kuruldu?” sorusuna şu yanıtı verdi: “2018’de Millet İttifakı adayı oldum. Liderlerden izin alarak, İstanbul İttifakı adayı olduğumu ifade ettim. O günden bugüne her siyasi yarışta özellikle İstanbul seçimlerinde İstanbul İttifakı ve Türkiye İttifakı ifadelerini sayısız kere kullandım. Başka bir siyasi partinin yaptığı tarif ve o tarifi aynı duyguyla paylasan kişilerin durumu kendilerini bağlar. 'Kent Uzlaşısı' ifadesinin DEM Parti söylemi olduğunu biliyorum.
İmamoğlu, 'kent uzlaşısı' soruşturması kapsamındaki ifadesinde, “Kent uzlaşısı ne anlama gelmektedir, ne zaman, ne amaçla kuruldu?” sorusuna şu yanıtı verdi: “2018’de Millet İttifakı adayı oldum. Liderlerden izin alarak, İstanbul İttifakı adayı olduğumu ifade ettim. O günden bugüne her siyasi yarışta özellikle İstanbul seçimlerinde İstanbul İttifakı ve Türkiye İttifakı ifadelerini sayısız kere kullandım. Başka bir siyasi partinin yaptığı tarif ve o tarifi aynı duyguyla paylasan kişilerin durumu kendilerini bağlar. 'Kent Uzlaşısı' ifadesinin DEM Parti söylemi olduğunu biliyorum.
İsmi geçen terör örgütleri ve bağlantılı örgüt üyelerinin ne isimlerini ne söylemlerini biliyorum ne de takip ettim. Öyle bir merakım da yoktur. 2024’te DEM, Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Meral Danış Beştaş’ı çıkarmıştır. Yarıştığımız adaylar içerisinde DEM Parti adayı da vardır. Buna rağmen CHP, İstanbul ve birçok ilimizde Türkiye ittifakı söylemini sloganlaştırarak kapsayıcı bir yerel seçim politikası gütmüştür. Bu çerçevede İstanbul ve Türkiye’nin muhtelif illerinde, ilçelerde oluşan Meclis üyesi listelerinde her parti ve görüşten isimler dahil edilmiştir. İstanbul'da birçok ilçede geçmişte başta AK Partili olmak üzere İYİ Parti, MHP, BBP ve DEM gibi birçok partide siyaset yapmış insanlar listelere dahil edilmiştir.
"Kasıtlı bir itibarsızlaştırma süreci"
Bu süreç CHP Genel Merkezi üzerinden onaylı listeler ile ilçe seçim kurullarına teslim edilmiştir. İlçe seçim kurulları, terör örgütü üyeliği dahil, seçilme hakkına sahip olmayan kişileri listeden çıkartır. 2022 yılında tespit edildiği söylenen insanların 2024’te listelerde görülmesi halinde müdahale edilmesi gerekirken, AK Parti’nin İstanbul’da ve 26 ilçede kaybettiği seçimden yaklaşık 7 ay sonra başlatılan soruşturma süreci meclis üyelerinin bahsi geçen ve terör örgütü üyesi olduğu ifade edilerek yasal işlem başlatılmıştır. Bu işlemi kasıtlı bir itibarsızlaştırma süreci olarak görüyorum. Ya İlçe Seçim Kurulu görevini yapmamıştır ya da YSK görevini yapmamıştır ya da yürütülen soruşturmalar hakkaniyetli değil. İşlem yapılan insanların içinde devlet memuru dahi vardır. Konu ile ilgili bilgim bu kadardır. Kent Uzlaşısı bana değil şu anda Türkiye'nin mevcut siyasi gündeminde hükümetle yoğun diplomasi içerisinde bulunan DEM Parti yöneticilerine sorulmalıdır.”
"Yargı üzerinden siyasi müdahale"
İmamoğlu, “Kent Uzlaşısı kapsamında, İstanbul ilçe belediye ve Büyükşehir Belediye Meclis üyelikleri ile belediye başkan yardımcılarından 18 kişinin terör kayıtları olduğu, bu kişilerin yerel seçimden bir ay önce HDP’den CHP’ye geçtikleri, bu şahısların karar alıcı mekanizmalarda yer almalarının sağlandığı belirtilerek, bunu kimin sağladığı” sorusu üzerine ise şunları söyledi: “İlçe Seçim Kurulu ve YSK’ya bildirilen listelerde bu isimler bulunmasına rağmen bu tespitin yapılmayıp, bu soruşturma süreçlerinin başlatılmasını yargı üzerinden bir siyasi müdahale olduğunu hatırlatmak isterim. Beni ilgilendiren kısmı, CHP’nin, İstanbul ve Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde, Türkiye'nin hukuken yasal olan siyasi partilerinde geçmişte üye olmuş birçok ismi Türkiye ittifakı kavramı ile listelerinde göstermiş olduğu gerçeğidir. 39 ilçede yaklaşık 1500'e yakın meclis üyesinin kim olduğu ya da kimlerle iltisaklı olduğu meselelerini bilmem mümkün değildir.”
İmamoğlu, HDP eski Genel Başkan Yardımcısı Azad Barış ile iki kez görüştüğünün ve ortak bazdan telefonlarının sinyal verdiğinin anımsatılması üzerine de “Azad Barış’ı tanıyorum. Tanıştığım 7 yıl içerisinde sohbet ya da toplantıların hemen hemen tamamında DEM Parti'li bir kısım milletvekillerinin de olduğu buluşmalar yaptım. Azad bey bu toplantıların tümünde tam eğitimini bilmemekle beraber, sosyolog, siyaset bilimci ve toplumsal siyasi araştırmalar yapan bir kurumu üzerinden değerlendirmeler yapmak ve siyasi açılımlarını paylaşmak DEM Parti'li milletvekilleri ile bir araya gelerek bizim de masamızda bulunan bazı arkadaşlarımızla birlikte siyasi değerlendirmelerini dinlediğimiz, muhtelif toplantılar yaptığımız şahıstır. Çerçevesi ağırlıklı olarak yerel seçim süreçleri ile ilgilidir. Benzer siyasi periyotlarda başka siyasi partiler ve onlara hizmet eden düşünce kuruluşları ve uzmanlar ile çok farklı buluşmaları yapmış bir kişiyim. Teknik ve siyasi analiz görüşmeleri ve ağırlıkla farklı seçmen gruplarının eğilimleri ile ilgili görüşmelerdir. 10’dan fazla kez Azad Barış ve çoğunluğu DEM Parti milletvekili olan gruplar ile toplantı yaptık” dedi.
"Gizli tanık uygulamasını da beyanlarını da kabul etmiyorum"
Gizli Tanık İlke’nin, “2024 Yerel Seçimlerinde DEM Parti'nin seçimlerde CHP'yi desteklemesi için sağlanan para trafiği Murat Ongun tarafından gerçekleştirildi” yönündeki ifadesi de okunan İmamoğlu, para trafiğinin kim tarafından sağlandığı sorusunu şöyle yanıtladı: “Mehmet Ali Çalışkan ile 2018’de, adaylık dönemimde tanıştım. CHP ile çalışan değerli bir araştırmacıdır. Reform Enstitüsü, düşünce kuruluşu olarak geliştirmek arzusunda olduğumuz bir kurumdur. Ancak henüz etkin şekilde faaliyetlerde bulunmaya dönük planlama oluşturulamamıştır. Vakfın kurucuları arasındayım. DEM Parti ile CHP arasında bağlantı ve finans ilişkisini kurmakla ne Murat Ongun’un, ne Mahir Polat’ın, ne Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın ilişkisi yoktur. Cumhuriyet ile yaşıt CHP’nin bir parti ile ilişki kurma konusunda dışarıdan bir kimsenin aracılığına da ihtiyacı yoktur. Gizli tanık uygulamasını da beyanlarını da kabul etmiyorum. Çoğunlukla uydurma, kumpas içerikli ve yalan ifadelerdir.”
"Yüce Türk yargısının böyle bir yöntemi tercih etmesini kınıyorum"
Gizli tanık Meşe’nin, insan kaynakları birimi aracılığıyla HDP’ye yakın isimlerin işe alındığı, İBB’nin Dış İlişkileri Başkanlığı’nı yapan emekli büyükelçi Mustafa Osman Turan’ın Türkiye ile ilgili elinde bulundurduğu önemli konuları yurtdışında İmamoğlu’nu parlatmak için koz olarak kullandığı iddiaları ile İPA’nın faaliyetleri, bilim insanlarının yaptığı raporlamaların algı operasyonlarında kullanıldığı iddiaları sorulan İmamoğlu şunları söyledi: “Gizli tanık ifadelerini şiddetle reddediyorum. Tümü ile yalan iftira, uydurmadır. Bahsi geçen bir kısım yakından tanıdığım insanların namusuna, şerefine ve haysiyetine hakaret içeren seviyesi çok düşük cümlelerle doludur. Yüce Türk yargısının böyle bir gizli tanık yöntemini tercih ederek 3 kez tarihi oy rekorlarıyla İstanbul'da seçim kazanmış, 16 milyon İstanbullunun belediye başkanını bunlarla muhatap etmesini derin üzüntü ile karşılıyor ve kınıyorum."
"Müfettişler soruşturma yaptı ve dava açılmadı"
İmamoğlu’na, belediyede işe alınan 21 kişinin terör örgütleri ile iltisaklı olduğu iddiası da soruldu. İBB Başkanı, “Bu konuda daha önce hakkımda yürütülen ve ne yazık ki savcılığını dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı ve ne ilginç tesadüf ki bahsi geçen tarihler arasında hem AK Parti dönemi hem de kayyım döneminde mevcut İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın 6 Mayıs 2019’da kayyım olarak görev yaptığı döneme de denk gelmektedir. Dolayısıyla bahsettiğim sayın bakanın AKP ve İstanbul Valisi olarak görev yaptığı bu dönemlerde de bahsi geçen raporda olan iltisaklı kişiler tarafımızca tespit edilmiş ve kamuoyuyla paylaşılmıştır. Sonrasında İçişleri müfettişleri soruşturmalar yapmış ve hakkımızda dava açılmamıştır. Gizli tanık dinlemek yerine soruşturma dosyasını hazırlayan savcılık gerekli bilgileri ilgili yerlerden temin edebilir."
"Mesut Yeğen beraat etti ve karar 2021'de kesinleşti"
MASAK Raporu’nda, Reform Vakfı’nın para transferi ilişkisinde bulunduğu şahıslardan Mesut Yeğen’in örgüt üyeliğinden yargılandığı anımsatılarak, vakfın neden bu kişiyle ilişkili olduğunun sorulması üzerine İmamoğlu, “Harp Okulu mezunu, Kuleli Askeri Lisesi mezunu ve TBMM grup başkan vekili olan arkadaşlarımla böyle bir vakıf kurduk. Mesut Yeğen, profesör ve siyaset bilimcidir. Basından ve televizyon programlarından tanındığını düşünüyorum. Öğrendiğim kadarıyla yargılandığı davada beraat etmiş ve 2021 yılında bu karar kesinleşmiştir. Vakfın yönetiminde yer almadığım için Yeğen’e niçin ödeme yapıldığına yönelik bilgim yoktur” dedi. İmamoğlu’na, vakfın başkanı Mehmet Ali Çalışkan’ın hesap hareketlerindeki yüksek para miktarları da soruldu. İmamoğlu, “Konu Çalışkan’ı ilgilendiren şahsi bir durumdur. Bilgim, görgüm yoktur” yanıtını verdi.
"Bahse konu kavramı hiç kullanmadım"
İmamoğlu, “Kent uzlaşısı tanımına ve bu fikrin gerçekleştirilmesine yönelik katkılarının” sorulması üzerine şu ifadeleri kullandı: “Ben bahse konu kavramı hiç kullanmadım. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir katkım da bulunmamaktadır. Ayrıca başka bir siyasi partiye benim fikri ve söylemsel bir katkım olması da düşünülemez. Belediye meclis üyelerini belirleme yetkisi de CHP Genel Merkezi’ne aittir. Katkım bulunmamaktadır. Ancak bildiğim kadarıyla başka partilerden de seçime kısa zaman kala istifa edip CHP’ye katılan, belediye meclis üyesi adaylar olmuştur."
İmamoğlu, tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in adaylık süreciyle ilgili bilgilerinin sorulması üzerine de “Esenyurt’ta belirlenen arkadaşımızın çekilmesine müteakip, Esenyurt ilçesinin demografik yapısına uygun olduğu düşünülen ve geçmişte benim danışmanlığımı da yapmış CHP üyesi Ahmet Özer, CHP Genel Merkezi tarafından aday gösterilmiştir. Bu süreçlerin tamamı Büyükşehir Belediye Başkan adayının tavsiyesi, il başkanlığının çalışma ekibine sunulması ve öneriyi olumlu bulması halinde MYK önerisi ile PM’de oylanarak karar verilir” yorumunu yaptı.
"Bu süreç Türkiye’nin itibarını zedeledi"
Son sözleri sorulan İmamoğlu şunları söyledi: “19 Mart 2025 sabah saat 06:00 itibari ile İBB Başkanlık Konutu kapısına yüzlerce çok sevdiğim polisimizi yığarak, güneş doğmadan yasaya uygun olmayan bir şekilde gözaltına alınma metodunu kınıyorum. İfade etmeliyim ki işlemi yürüten polislerin nezaket dışında hiçbir kötü davranışı olmamıştır. Ancak bu talimatı veren kişi ve şürekası Türkiye’ye çok büyük bir bedel ödetmiştir. 4 gündür nezarette bulunan bir kişi olarak yürütülen soruşturmaların içinin boş, ahlak sınırlarını aşan uydurma sorularla dolu en güçlü dayanağını gizli tanık ifadelerine bağlamış olması ve gözaltına 3-5 gün kala hatalı tespitler içeren MASAK raporlarıyla doldurulmuş, tarihe kara bir leke olarak geçecek süreç yaşatılmıştır.
Bu süreç Türkiye’nin itibarını zedelemiştir. Hukuk ve adalet duygularını vatandaş nezdinde yerle bir etmiştir. Türkiye'nin ekonomisini alt üst etmiştir. Gençlerin umudunu perişan etmiştir. Elbette bu süreci yöneten insanlar ve yöneticisinin, hem yüce yaradan huzurunda hem de bu dünyada hukuk önünde hesap vereceği günler yakındır. Aynı kişi ve şürekası yine bir başka Ramazan ayında 6 Mayıs 2019’da gözünü kırpmadan kul hakkı yiyerek milletin iradesini gasp etmiştir. 2025 yılına geldiğimizde aradan 6 yıl geçmesine rağmen yediği demokrasi tokadının şiddetini anlayamamış, hala bel altı oyunlarla, mert olmayan anlayışı ile milletin iradesini gasp etmeye ve kul hakkı yemeye devam etmektedir.
Milletimiz bunu görmektedir. Milletimizin vicdani ve adaleti bu haksızlığa karşı gereken cevabı mutlaka sandıkta verecektir. Gözaltına alınmadan oluşturulan, uydurma 6 dava ve 30 yıla yakın hapis cezası istemi ile İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edilen 31 yıllık diploma ve sadece gözaltından bir gün önce açılan kreşleri kapatmaya yönelik şahsıma tebliğ edilen soruşturma bu kişilerin kötü emellerinin ispatıdır. Ben ülkemiz için büyük tehdit haline gelen sürecin milletimiz tarafından anlaşılması için elimden geleni yapacağım. Dünden bugüne milyon kat milletimizin gücünü arkamda daha fazla hissediyorum. Cesaretimin tarifini dahi yapamam.
Koltuğunu korumak için her şeyi yapmayı kendine hak gören ve milletimize ait olan her seyin; diplomanın, mülkiyetin, şirketlerin, yeşil alanların, okulların, boğaz kıyımlarının kendisine ait olduğunu düşünen bu zihniyetten ülkemizin bir an önce kurtulması şarttır. Aksi taktirde insanlarımızın geleceği tehdit altındadır. Emniyet Müdürlüğünde ve savcılık makamında vermiş olduğum ifadelerde de görüyorum ki bana ve arkadaşlarıma akla hayale gelmeyecek suçlama ve iftiralarla bir yol tercihi yapılmaktadır.
Ben Anadolu'nun bağrından çıkmış ve devletinin birlik ve bütünlüğüne bağlı, Trabzon'un 40 haneli bir köyünde doğmuş bir çocuğun İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını sağlayan Cumhuriyete olan bağlılığını her koşulda ifade eden, Atatürk'ün emaneti "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" prensibini kamu hizmetinde asla unutmayan demokrasi aşığı bir kişi olarak bu yargı tacizi sürecini önüme koyan herkesi en üst seviyede kınıyor, hakkımı ömrüm boyunca hukuki yollardan arayacağımı beyan ediyorum. "Hak yemem, hakkimi da yedirmem" prensibimi milletimiz çok iyi bilir. Milletimiz de hak yiyeni sevmez, hakkını yedirmeyeni sever. Bu prensiple milletimizin bugün itibari ile sorumluluk alarak hak mücadelesini en üst seviyede vereceğine olan inancımla ifade ediyorum ki; milletimiz büyüktür. Bu iftiralar milletimizin bağrındaki duvarlara çarpıp geri dönecektir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.”
"Şahsıma uygun bir soru yöntemi olarak görmüyorum"
Yolsuzluk soruşturması kapsamındaki savcılık ifadesi de tamamlanan İmamoğlu, emniyetteki sorgusu sırasında kendisine gösterilen fotoğraflara ilişkin şunları söyledi: “Ben fotoğraflar ile ilgili cevap vermek istemiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım ve Türkiye'de en fazla gündemde olan kişilerdenim. Hayatım halkın arasında geçiyor ve insanlarla ilgili en fazla güvendiğim şey bir kere gördüğüm insanları tanımak ve hatırlamak üzerinedir. Ancak listeli bir şekilde fotoğraf tablosunun önüme konularak büyük bir bölümünün benimle çalışan özel yaşamımda benimle ilişkili ve siyasi olarak yol arkadaşı olduğum belli insanların bana sorulmasının şahsıma uygun bir soru yöntemi olarak görmüyorum. Zaten fotoğraflarda olan kişilerle ilişkilerim bellidir ve tespitlidir. Diğerleriyle ilgili tanımadığım insanları gözümle hatırladığım kadarıyla ifade ederek tanımaya çalışacak çaba içerisinde olacak bir kişi değilim."
"Bölgeyi yeşil alan olarak halka açmak için yapılmış bir çalışma"
İBB Başkanı, Sarıyer’deki bir alanın kamulaştırılması hakkındaki soruya ise şu yanıtı verdi: “Kamulaştırma ile ilgili tamamen belediyenin bölgeyi yeşil alan olarak halkın huzuruna sunması için yapılmış bir çalışmadır. Belediye olarak binlerce kamulaştırma işlemi yapılmıştır. Bu da onlardan sadece bir tanesidir. Yasemin Eroğuz tarafından satın alınan söz konusu yer her ne kadar MASAK raporunda 3 milyon lira matrahlı 250 bin lira kapora ödemesi şeklinde gözükmüş ise de söz konusu arazinin alımı için Türkiye İş Bankası’ndan iki ayrı kredi kullanılarak gerçekleşmiş olup, ödemeler kredi vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Bu hususun tekrardan araştırılmasını istiyoruz."
"Hayatımla ilgili hiçbir hususun gizliliği olmadı"
Emrah Bağdatlı, Adem Soytekin, Hüseyin Köksal, Fatih Keleş gibi şahısların malvarlığındaki artışlardan bilgisinin olmadığını belirten ve “Kendi ticari hayatlarıdır” diyen İmamoğlu şu ifadeleri kullandı: “Bir kamu yöneticisi olarak kamu ahlakına sahip olduğumu iddia eden bir kişi olarak en önemli hususun şeffaflık ve hesap verebilirlik olduğunu çok iyi bilirim. Hayatım ile ilgili hiçbir hususun gizliliği olmamıştır. Hele hele kamu yöneticisi olduktan sonra gizlilik olamayacağını da bilen birisiyim. Ticaretim ile ilgili ailem ilgili tüm hususlar kamuoyunun önünde şeffaf bir biçimde sürmektedir.
Üç nesildir ticaretin içinde olan bir insan ve dünyanın en büyük şehirlerinden birinin belediye başkanı olarak kamuda hesap sormanın ve hesap vermenin çoklu yöntemleri var iken dört gün önce sabah 6'da yüzlerce polisin evden bir insanın alınması ve oluşan gündem ile Türkiye'ye büyük bedeller ödetilmesi, ilave olarak da insanların mutsuz ve huzursuz hale getirilmesi ve son olarak mübarek Ramazan ayında kul hakkı yenmesi benim ve milletimin çok ağırına gitmiştir.
Üzülerek bir şehrin yollarının kapandığı, giriş çıkışın denetlenir hale geldiği, koca ilçelerin tümüyle barikatlarla çevirili bir ortamın benimle ilgili soruşturma süreçlerinin ve gözaltına alma eyleminin ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. Doğru yöntemi tercih etmeyip namusuma, haysiyetime leke getirecek uygulamaları yapanların, raporları düzenleyenlerin Allah'ın verdiği ömür kadar mücadeleme hukuki zeminde sonuna kadar arayacağıma yemin ettim.”
Yorumlar