Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, İdlib konusunda da konuştu.
“Bir çözüm bulmamız lazım”
Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapacağı görüşmeye değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Putin ile ikili konularımızı özellikle Suriye meselesini ele alacağız. İdlib’te bu süreç böyle devam ederse bunun katlanılması ağır sonuçları olabilir. Buna fırsat vermeden, hem Rusya hem koalisyon güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım. Ay sonuna doğru BM Genel Kurulu’nda, ayrıca akabinde Almanya’ya yapacağım ziyarette bu konuları ele alma fırsatımız olacak. Temenni ediyorum ki alacağımız olumlu neticelerle bunu bir yere doğru inşallah taşıma imkanı buluruz” ifadelerini kullandı.
“Batı gibi davranamayız”
İdlib’de duruun iki- üç gündür sakin olduğunu belirten Erdoğan, “Yapılan girişimlerin bir neticesini aldık gibi görünüyor. Fakat hâlâ biz tatmin olmuş değiliz. İşin siyasi ve insani yükünü Türkiye çekiyor. 3,5 milyon mülteci bizim ülkemizde. İdlib’ten yine bir göç harekâtı olursa insanların geleceği, sığınacağı yer yine Türkiye gözüküyor. Bizler bazı hazırlıkları yapmış vaziyetteyiz. Bu ön hazırlıklarla Suriye tarafında bazı çalışmalarımız var. Biz batı gibi davranamayız. Bizim davranışımız çok daha koruyucu olacaktır. Fakat yük de hafif değil, yük ağır. Bu ağır yükün altından kalkmak da kolay değil. Sabırla bu işi çözmeye, bunun altından kalkmaya gayret edeceğiz” açıklamasını yaptı.
“Ortada bir terör devleti var”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
“iz Suriye’de üzerimize düşeni zaten yapıyoruz. Terör örgütlerinin hepsiyle mücadele ediyoruz. Ha keza, İdlib’te de yine terörle mücadelemiz var. İdlib’te 12 gözlem noktamız var, Rusya’nın 10 gözlem noktası var, İran’ın az sayıda var. Bu gözlem noktaları ile oradaki saf, temiz, masum insanları koruma gayreti içerisindeyiz. Ama şu anda rejimin acımasızlığını, oralarda nasıl terör estirdiğini herkes görüyor. Ortada bir terör devleti var. Orada estirilen bu teröre karşı nasıl tedbir alacağız? Koalisyon güçleri ne yapacak? Sayın Putin’in buraya bundan sonraki yaklaşımı ne olacak? İdlib’te içeride muhaliflerin arasında bulunan terör gruplarına karşı hep birlikte adımları atalım, tedbirleri alalım. Ama bahane üreterek orayı bombalamak gibi bir adımın içinde de olmayalım.
“Her taraftan sınırı olan ülke biziz”
Silahların bırakılması, ateşkes, herkes için geçerli olan bir şey... İdlib’teki gözlem noktalarımızı güçlendirdiğimiz doğrudur. Bu meselede en sıkıntılı olan ülke Türkiye’dir. Bizim dışımızda oraya sınırı olan yok çünkü. 115 kilometre batıda, 915 kilometre kuzeyden sınırımız var. Her taraftan sınırı olan ülke biziz. Buradan çıkacak insanların geleceği yer de Türkiye. Buradan çıkıp İran’a gitmeyecek, Irak’a gitmeyecek, Rusya’ya, Almanya’ya, Fransa’ya gitmeyecekler. Herkesin geldiği yer Türkiye. Bu nedenle aslında Türkiye’ye yardım etmeleri, bu işin yükünü paylaşmaları lazım. Ama bu hususta yeterince duyarlı olduklarını söyleyemeyiz. O nedenle kusura bakmasınlar, biz de A’dan Z’ye kendi tedbirlerimizi almak durumundayız.
“Türkiye olarak böyle bir derdimiz yok”
Tablo ortada. Lafta herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyor. Ama uygulamaya baktığınız zaman herkes parselasyonu yapmış. Bir ülkenin 22 üssü var, bir diğerinin 5 üssü var. Üsler kurulmuş. Türkiye olarak bizim ise öyle bir derdimiz yok. Parselasyon, şu, bu derdinde değiliz biz. Nihai düşüncemiz: Bir, anayasanın hazırlığı; ikincisi ise seçimlerin içeride ve dışarıda tüm Suriyelilerin katılımı ile yapılması. Bunun neticesinde orada kimler var ise gelin hep beraber Suriye’yi terk edelim. Bundan daha başka çıkış yolu olamaz.
“Sizi rejim çağırdıysa bizi halk çağırdı”
(ABD terk edecek mi?) Ne diyorum? Hep beraber. Bize diyorlar ki: ‘Bizi buraya rejim çağırdı.’ Biz de diyoruz ki: ‘Sizi rejim çağırdıysa bizi de buraya Suriye halkı çağırdı.’ Aramızdaki fark bu. Biz rejimi tanımıyoruz, Suriye devletini tanımıyoruz, onlar tanıyor. Biz Suriye halkını tanıyoruz. Onlar bizim kardeşlerimiz. Onlar bizi davet etti, biz de bu davet üzerine gittik. Şu anda kimse orada İdlib’te ellerinde Rus bayrakları ile dolaşmıyor, ABD bayrakları ile dolaşmıyor, Alman ya da Fransız bayrakları ile dolaşmıyor. Türk bayrakları ile dolaşıyor. Bunun bir anlamı var. Biz bu mağdur, mazlum insanları yalnız bırakamazdık, kaldı ki bunların birçoğu ile akrabalık ilişkimiz var, ilişkilerimiz bu kadar derin.
“Tavrımız son derece net”
(ABD YPG’den vazgeçer mi?) Bizim tavrımız son derece net. Tavrımız ne ise böyle devam edecek. Niye geri adım atalım? Biz, iki ileri bir geri, böyle bir mantıkla hareket eden bir ülke değiliz. Biz Türkiye’yiz. Gereği neyse bunun gereğini yapacağız. Afrin’i malum o terör örgütlerinden temizledik. Bunun için kimseden izin almadık. Biz sadece Suriye halkının davetine icabet ettik. Şimdi de İdlib’de Rusya ile olumlu şekilde bunun ilk adımını Sayın Putin ile biz Hamburg’taki G-20 zirvesinde konuştuk. Şu ana kadar neyi konuştuysak harita üzerinde aynı istikamette yolumuza devam ettik. Sözümüz ne ise o sözümüzde durduk. Ne aldatan olacağız ne aldanan olacağız. Burada bir zulüm var, bu zulmün de karşısında duracağız.
"Almanya ziyaretinden ümitliyim"
Almanya ile olan münasebetlerimizi, siyasi, askeri, ekonomik, ticari, her açıdan ele alacağız. Terörle mücadele de ele alacağımız konulardan bir tanesi olacak. Almanya bizler gibi bu işi çok ciddiye almış vaziyette. Uzun bir aradan sonra Almanya ile böyle bir görüşme bundan sonraki süreci inşallah çok daha olumlu etkileyecektir. Ben ümitliyim. Gerek Almanya Cumhurbaşkanı gerek Şansölye ile yaptığımız telefon görüşmelerinde de bu havayı gördüm. Süreç içerisinde özellikle Almanya’daki FETÖ ve PKK faaliyetlerini de değerlendirme imkanımız olacak. Orada büyük Alman şirketleriyle bir araya geleceğiz. Diyanet İşleri Başkanlığımız Köln’de güzel bir camii inşa etti. Bu camiinin açılışını da inşallah bu seyahatte yapacağız.
"KKTC’de üs ihtiyacımız yok"
(TSK’nın KKTC’de bir deniz üssü kurmak istediği iddiası) Bizim KKTC’de üs diye bir sorunumuz yok. Niye? Bizim topraklarımızdan oraya ulaşmak, Doğu Akdeniz’e varmak dakikalarla konuşulacak bir şey. Ama Yunanistan’ın oraya öyle bir yakınlığı yok. Dolayısıyla bizim orada üs kurma ihtiyacımız yok. Öyle bir sorunumuz yok. O işin sadece psikolojik boyutu var. Bu açıdan ihtiyaç duyacak olursak üs de kurabiliriz. Oradaki varlığımız önemli. Araç gereç konusunda da güçlü olmak durumundayız. Yok efendim neymiş, asker sayımızı azaltmalıymışız! Kusura bakmasınlar, biz orada asker sayımızı azaltmayacağız. Artıracağız, azaltmayacağız. Laf dinlemiyorlar; dinleselerdi Kofi Annan’la biz bu işi çözerdik. Annan Planında biz her şeyi kabul ettik, ama onlar sattı. Bundan sonra bizim için orada kendi ilan ettiğimiz reçete ne ise biz bu reçeteyi uygulamaya koyarız.
"Zarrab’da başka kelepçeler var"
(Zarrab’ın Newyork ta lokantada görüntülenmesi ve Amerikalı hukukçuların serbest kalmasının hukuken mümkün olmadığını söylemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?) Demek ki o hukukçular bu işi iyi bilmiyor, çünkü görüntülendiği yanındaki bayan onun avukatı zaten.
(Serbest kalması) Tabii ki mümkün değil, mümkün olur mu? Bir taraftan öyle diyorlar, şu diyorlar, kelepçeli diyorlar ama demek ki orada bu kelepçelerin dışında başka kelepçeler de var.
"O uçak devletindir"
(Katar Emiri’nin hediye ettiği uçak) Sağırları incitmek istemem. Ama bahsettikleriniz, duymuyorlar ama uyduruyorlar. İşin aslı nasıl peki? Katar bu uçağı satıyordu, hatta rakam bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı. O esnada biz de ilgilendik. Katar Emiri, bundan haberdar olunca uçağı Türkiye’ye hibe etti; ‘Ben Türkiye’den para almam; bunu Türkiye’ye hediye ediyorum, hibe ediyorum’ dedi. O uçak benim şahsımın değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne verilecek böyle bir uçak, CHP’yi niye rahatsız ediyor? Ya da onların TV kanallarını niye rahatsız eder? Bunları anlamak mümkün değil. Ben bunlara hukuki davalar açtım. Bunlar mahkeme mahkeme sürünecekler. Hepsi, genel başkanları da öyle. Atar atar iftiraları, biz davaları kazanıyoruz; o ödemekten bıkmıyor, biz de kazanmaktan bıkmayacağız, devam edeceğiz. Sözünü ettikleri uçak şu anda boyanıyor. İnşallah her şey bitikten sonra bir seyahati de onunla yaparız. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağına bineceksiniz, benim uçağıma değil.
"Yerelde ittifak için adaylar çok önemli"
Erdoğan, yerel seçimde MHP ile olası ittifakla ilgili şunları söyledi:
“Daha yaptığımız hiçbir şey yok. Biz sadece gönlümüzden geçeni söylüyoruz. Biz her zaman bu tür ittifaka hazırız. Bu, belli yerlerde mi olur, bütünü ile mi olur, daha belli değil. Bu bir genel seçim değil, yerel seçim. Yerel seçimde özellikle adayların muhatabı ya da adayların durumu çok önemli. Şimdi böyle bir seçimde tabii ki Cumhur İttifakından yana olduğumuzu hep söyledim, hâlâ da söylüyorum. Ama bunu yaparken geçirdiğimiz seçimleri de göz önüne almalıyız. Geçirdiğimiz tüm bu seçimleri masaya yatırmak, adımları ona göre atmak lazım.”
"İş Bankası hissesi hazineye geçmeli"
(CHP’nin bir TV kanalını satın aldığı iddiası) Bir TV kanalı açmış açmamış çok önemli değil. Partili birinin televizyonu da olabilir. Bunlar önemli değil. Ama daha önemli bir suç var. Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır, kuramaz. Ama şu anda CHP, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü suistimal ederek, onun Cebi Hümayunundan dediğim, İş Bankası hisselerinin yüzde 28’inin sahibi durumunda. Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar? Buna bir bakılması lazım.
Ben diyorum, bir defa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu tür bir varlığı herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse Hazine’ye girer. Öyle mi? Vakıfbank’ta da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ciddi bir hissesi var. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu hissesini genel müdürlüğe aktarmak için gerekli talimatı verdik. Oradan gelecek gelir vakıf yatırımlarında kullanılsın. Zaten haram. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün haramla ne alakası olur? Olmaması lazım. Bunu Vakıf Katılım’a veya genel müdürlüğe vermesi lazım ki Vakıflar Genel Müdürlüğü bütün eserlerinde bu harcamaları yapsın. Bu çok çok ciddi bir imkan.”
Yorumlar