İmamoğlu 'Turpun büyüğünü' açıkladı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane'de basın toplantısı düzenledi.

İmamoğlu 'Turpun büyüğünü' açıkladı
Son Güncelleme: 27 Ocak 2025 Pazartesi 14:46
27 Ocak 2025 Pazartesi 10:32

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’deki başkanlık binasında hakkında açılan soruşturmalar, davalarla ilgili “Turpun büyüğü” başlığı ile basın toplantısı düzenliyor.

Konuşmasından satır başları şöyle:

ADAM ASMACA OYNAYANLARI KINIYORUM

Bolu Kartalkaya’da meydana gelen yangın faciasında yaşamını yitiren 78 insanımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Yaralıların bir an evvel sağlıklarına kavuşması için duacıyız. Tüm milletimiz gibi bu olayda kusuru ya da ihmali olanların cezalandırılması en büyük temennimiz. Kuşkusuz masa başında oyun kurgulamadan, vicdanlarda soru işareti yaratmadan olay açığa kavuşturulmalı.

İnsanlar ailelerine ulaşma kaygısındayken, acılarını yaşarken, tüm Türkiye yastayken ortaya yine nifakçılar çıktı. Yetkilerin sahibi olmak için yanıp tutuşanların iş sorumluluk almaya geldiğinde adeta adam asmaca oynamasını ise kınıyorum. Bolu belediye başkanımız Tanju Özcan’a medya üzerinden hakaret edenleri, suçlu ilan edenleri, yine bildik oyunlarla sorumluluklardan kaçma girişimlerini kınıyorum. Tek başına gerçeklerin ortaya çıkması için çabalayan ve facia gününden beri durmaksızın çalışan Tanju başkanımıza kolaylıklar diliyorum. Yetkileri en geniş manada eline almaya çalışan hükümet ve mevcut anlayış, sıra sorumluluk almaya gelince ortadan kayboluyor.

Aynı günlerde bir yanda yangın faciasının acılarını yaşarken öte yanda siyasallaştırılmış yargı eliyle Türk siyasetine şekil verilmeye çalışıldığını gördük. Zafer Partisi genel başkanı Sayın Ümit Özdağ, her nedense İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınma gerekçesinin dışında bir iddiayla da tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Siyasi parti genel başkanlarının tutuklanmasına Türkiye alışık bir ülke. Ama ne zaman? Darbe dönemlerinde. 1980 darbesinden bu yana Türkiye’de ilk kez 2 genel başkan cezaevine kondu. Sayın Selahattin Demirtaş 7 yılı geçen bir zamandır cezaevinde tutuluyor. O da genel başkan iken tutuklandı. Şimdi de Zafer Partisi genel başkanı Sayın Ümit Özdağ tutuklandı. Dediğim gibi bunlar ancak askeri darbe döneminde yaşanan olaylardı. Ülkenin durumu için bir kriter olarak bunu görebiliriz. 2025 yılında yargı eliyle genel başkanların cezaevine atılması asla kabul edilemez. Buradan hem Sayın Demirtaş’a hem de Sayın Özdağ’a sevgilerimi ve selamlarımı yolluyorum. Başlarına gelen bu hukuksuzluğun artık sona erdirilmesini talep ediyorum.

“SKANDALDIR, VİCDANSIZLIKTIR”

Tabii bu talebin adresi iktidar ve Sayın Cumhurbaşkanı. Pardon aynı zamanda Ak parti genel başkanı. Onlar bu çağrıları ne kadar anlar ondan endişeliyim. Tamamen bir akıl tutulmasının yaşandığını görüyoruz. Bolu’daki yangın faciası esnasında, AK Parti Ankara kongresinin devam edip, 6 saat boyunca yani kongre bitene kadar Türkiye’ye yangın faciası hakkında eksik bilgi verilmesi de tam anlamıyla bir skandaldır. Dünyanın her yerinde bunun adı skandaldır, bunun adı vicdansızlıktır. Kongrenin bitmesini saatlerce bekleyen 4 bakan ancak siyasi şov tamamlandıktan hemen sonra, kamuoyunu facianın gerçek boyutuyla ilgili bilgilendirmiştir. Şimdi bu akıldan ülkeyi rahatlatacak, insanların huzursuzluğunu dindirecek, milli birlik ve beraberlik sağlayacak bir adım beklenebilir mi? Sağlayamaz. Çünkü tek kaygıları siyasi istikballeri. O siyasi istikbal kaygısı nedeniyle ülkemizde tek huzurlu gün geçmiyor. AK Partili vatandaşlarımız dahil, bir avuç insan dışında tek kişinin yüzü gülmüyor. Milletimiz çok uzun zamandır büyük bir hayat pahalılığı ile perişan durumda. Facialar, felaketler art arda geliyor. Gençlerimiz mülakatlarda eleniyor, geleceklerini yurt dışında arıyor. Çeteler yeni doğan bebeklerimizin canına kıyıyor. Kadınlarımız sokaklarda korkuyla geziyor. Çeteler etrafta cirit atıyor, Türkiye mülteci merkezi olmaya devam ediyor. Ama tüm bunlarda hükümetin kabahati yok. Sorumlular yok. Kayboluyorlar. Kendilerinde sorumluluk görmeyenler ise, siyasi rakiplerini ayak oyunlarıyla, tezgahlarla saf dışı bırakmaya çalışıyor. İşte biz de bugün çok çarpıcı bir tezgahı ortaya sermek için buluşmuş bulunuyoruz.

SİYASET KÖKÜNE KADAR YARGIYA KARIŞIYOR

31 Mart seçimlerinden, milletimizin birinci partisi olarak çıkan CHP’ye ve belediyelerine yönelik haksız hukuksuz operasyonlar hız kesmeden devam ediyor. Siz bakmayın ayıp olmasın diye söylenen ‘yargı bağımsızdır’ cümlelerine. Türkiye’de bağımsız, özerk kurum mu kaldı? Başkanı ve yardımcısı Cumhurbaşkanı tarafından atanan kurum, hakimlerin savcıların geleceğine karar vermiyor mu? Hakları da orada… Atanma kararları da oradan çıkıyor. Hal böyle olunca, belli amaçlar için atananlar yüzünden, kanundan gelen güç kişiselleştiriliyor, hedef gözetiliyor. Yani siyaset, köküne kadar yargıya karışıyor. Zulümle abat olmaya çalışanlar belli ki, bu her tarafı dökülen, gerekçeleri güldüren sebeplerle hukuksuz operasyonlarına devam edecek. Bunu ben demiyorum. Bunu en yetkili ağız söylüyor. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor.

“TURBUN BÜYÜĞÜ”

Ne diyor: Turpun Büyüğü Heybede. ‘Dosyalar gizli’ denilerek şüphelilerin avukatlarına bile bilgi verilmiyor ama Cumhurbaşkanı ne olacak, ne bitecek her detaya vakıf.

Ama lafa gelince yargı bağımsız. Değil mi Sayın Adalet Bakanı? Bugün biz de Cumhurbaşkanı’ndan esinlenerek basın toplantımıza bir isim koyduk. Basın toplantımızın adı: Turpun Büyüğü Bugün, heybeden turp niyetine çok enteresan bir kişilik çıkacak.

Bu kişinin adeta bir infazcıya dönüştürüldüğünü, hukuksuzlukların perdesi yapılmaya çalışıldığını, olmayan raporların nasıl iddianameye girdiğini, raporların nasıl değişime uğradığını, imzasız raporla insanların nasıl suçlandığını sizlerle ve kamuoyuyla paylaşacağım. Öyle lafla, dedikoduyla değil belgeleriyle paylaşacağım. Heybeden çıkaracağımız ‘turpla’ ilgili Cumhurbaşkanı, ‘yargı bağımsızdır’ diye tweet atan Adalet Bakanı ne diyecek, onu da merakla bekliyor olacağım.

Bildiğiniz gibi, Beylikdüzü Belediye Başkanlığım sırasında, 2015 yılında yapılan bir ihale nedeniyle hakkımda dava açıldı. Bu dava hâlen Büyükçekmece Adliyesi’nde devam ediyor. 7 yıl hapis ve siyasi yasakla yargılanıyorum. Mahkemenin, duruşma başlarken hedef koyduğu bitirme süresi 409 gündü. 11 Nisan’a ertelenen duruşma 826. gününde karara bağlanacak mı hep birlikte göreceğiz.

Aslında yargılandığım ihale dosyası hakkında 2020 yılında Danıştay karar verdi. Burada, belediye başkanına yani bana ceza sorumluluğu yüklenemeyeceğini karara bağladı. Danıştay’ın bu kararının altında 5 yüksek yargıcın imzası bulunuyor. Buna rağmen bana dava açıldı. Danıştay’ın 5 yüksek yargıcının benimle ilgili görüşünü yeterli bulmayan mahkeme, konuyu bir bilirkişiye emanet etti.
3 Temmuz 2022 günü bu Bilirkişi raporunu sundu. Bu sıra dışı bilirkişi, Danıştay’ın 5 yüksek yargıcının kararını doğru bulmamıştı ve yeni yazdığı raporla, bu ihalede sorumluluğum olduğunu iddia etti. Bu ifadeler iddianameye de girdi. Bakın ekranda da görebilirsiniz, bu sıra dışı bilirkişinin raporuna dayanan savcı iddianamenin 7. sayfasında ne diyor:

Bu bakımdan soruşturmaya konu ve suç teşkil eden eylemler olduğu tespit edilen ihale ile ilgili iç denetçi tarafından hazırlanan raporun, üst yönetici olan şüpheli Ekrem İmamoğlu’na sunulmasına rağmen, ihalenin iptali ve ilgililer hakkında suç duyurusu vesaire herhangi işlem yapmadığı tespit edilen şüphelinin cezai sorumluluğu doğacağı açıktır.’

Savcıya göre Beylikdüzü Belediyesi’nin iç denetçisi bu ihaleyle ilgili sorunlar tespit etmiş, rapor hazırlamış ve bana sunmuş. Ama ben gereğini yapmamışım. Bu iddia çok ciddi ve önemli. Yalnız ortada bir sorun var. Ciddi bir sorun var. Böyle bir rapor yok. Tekrar ediyorum böyle bir rapor yok! Olmayan bir rapor bana sunulamayacağı için de sorumluluk ihmali yapmam söz konusu değil.

“ARKASINDA GÜVENDİĞİ KİŞİLER VAR”

Peki olmayan rapor savcı iddianamesine nasıl giriyor? İnanır mısınız bunu önce bir mülkiye müfettişi yazdı. Bugün tek bir isme odaklanacağımız için başka isim vermeye gerek yok. Bu davanın bilirkişisi de, tıpkı mülkiye müfettişi gibi iç denetçi raporunun olduğunu belirtti. Avukatlarımız böyle bir rapor olmadığını mahkemede ispat etti. Buna rağmen yani olmayan bir rapora rağmen mahkeme iddianameyi kabul etti. Gördüğünüz gibi bu bilirkişi; olmayan şeyleri yazacak-atıf yapacak kadar rahat bir profesyonel. Başına bir şey gelmeyeceğinden emin. Belli ki arkasında güvendiği kişiler var. Özel seçilmiş birisi. Şimdi sizlere bu bilirkişiyi takdim ediyorum.

O İSMİ AÇIKLADI

Bu sıra dışı bilirkişinin adı: SATILMIŞ BÜYÜKCANAYAKIN

Evet heybedeki turpun adı belli oldu: Satılmış Bey. Bu ismi aklınızda tutun. Gerçi akılda kalıcı bir yanı var zaten. Satılmış Bey bilirkişisinin, bu davayla beraber hayatımıza özel olarak nasıl görevlendirildiğini göreceksiniz. Olmayan bir raporu varmış gibi göstererek adli makamları yanıltmaya yönelik girişimi nedeniyle, bilirkişi Satılmış Bey ile ilgili suç duyurusunda bulunulmasını mahkemeye ilettik. Mahkeme bu talebe cevap bile vermedi. Diyorum ya, arkası sağlam. Korunaklı yerde. Danıştay’ın 5 yüksek yargıcı yerine bilirkişi Satılmış Bey’e itibar edilince mahkemeye itiraz ettik. Mahkeme yeni bir bilirkişi grubu oluşturdu.

Sayıştay denetçisi olarak görev yapmış 3 kişilik uzman bilirkişi heyeti konuyu inceledi. Yeni rapor benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Yani bu kez muhasebe kökenli Satılmış Bey değil, 3 emekli Sayıştay denetçisinden oluşan, devlet ciddiyetini bilen kişiler rapor hazırladı. Bu raporun ardından mahkeme dedi ki, ‘ 2 rapor birbiriyle çelişiyor. O zaman Bir 3. bilirkişi raporu isteyelim’.

Mahkeme yine, bu kez başka 3 Sayıştay denetçisinden bilirkişi raporu istedi. Yeni bilirkişi raporu geldi. Rapor yine benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Raporlarda ne deniyor biliyor musunuz: Ekrem İmamoğlu’nun ihalede bir sorumluluğu olmadığı gibi ihalede yanlış bir işlem yapılmamış ve kamuyu kara geçiren uygulama yapılmıştır’

MAHKEMEYİ ALDATACAK KADAR CESUR

Yani Danıştay’ın 5 yüksek yargıcı, Sayıştay’dan emekli 6 denetçi bizi haklı buldu. Bir Satılmış Bey haklı bulamadı. Sanırım buraya kadar anlattıklarımla, Satılmış Büyükcanayakın isimli bilirkişi arkadaşın profili hakkında aklınızda bir şeyler şekillendi. Düşünsenize adam mahkemeyi aldatacak kadar cesur. Olmayan rapordan bahsedecek kadar gözü kara. Normalde böyle bir bilirkişinin ehliyeti iptal edilir değil mi? Ama öyle olmadı. Satılmış Bey’e bu cengaverliği nedeniyle yeni vazifeler verildi. Yani ödüllendirildi. Verilen görevler de ne tesadüf ki, hep bizimle ilgili.

Yorumlar