Yavaş, çalışma sürecinin değerlendirdi: İnsanların vergisiyle hizmet yapmaya çalışan bir memurum

Başkanlığa geldiği günden bu yana yaptığı çalışmaları değerlendiren Mansur Yavaş, “ben insanların vergisiyle hizmet yapmaya çalışan bir memurum. Ötesi değilim” dedi.

Yavaş, çalışma sürecinin değerlendirdi: İnsanların vergisiyle hizmet yapmaya çalışan bir memurum
Son Güncelleme: 13 Ocak 2020 Pazartesi 09:49
13 Ocak 2020 Pazartesi 09:45

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 10 aylık çalışma süresi boyunca yaptıklarını özetlerken sadece başkentte değil Türkiye’de zihniyeti değiştirmeye çalıştığını söyledi ve “Belediye başkanı seçiliyor, toplumun değer yargılarıyla oynuyor. İnsanları ötekileştiriyor, o makamdan yararlanarak. Halbuki o makamda oturmak bir hiç” ifadelerini kullandı.

Yavaş, Karar gazetesinden Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını yanıtladı.

Yaklaşık 10 aydır görevini yürüten Yavaş’a bu süre içerisinde Ankara’da hangi değişikliklerin yaşandığı soruldu. Belediye başkanın cevabı şöyle oldu:

"Ben sadece Ankara'da değil Türkiye'de bir zihniyeti değiştirmeye çalışıyorum. Belediye başkanı seçiliyor, toplumun değer yargılarıyla oynuyor. İnsanları ötekileştiriyor, o makamdan yararlanarak. Halbuki o makamda oturmak bir hiç. Bu makam bunları yapabilecekleri bir makam değil. Bu makam hizmet makamı. Ve tarafsız bir şekilde sadece ve sadece işin yapılması gereken bir makam. Çünkü adı yerel yönetim olduğuna göre sizden yerel ihtiyaçların karşılanmasını isteniyor. Sadece asfalt veya su akıp akmaması da değil. Yoksa bunu DSİ  ve Karayolları yapabilirdi. Bunun yanında insanlar, doğumdan ölüme kadar bütün ihtiyaçlarını belediyeden bekliyor. Hatırlarsanız ödediğiniz vergi, yol su olarak size geri dönecek diye bir şey vardı eskiden. Türkiye'de bu tersine yürüyor.

“Ben bu insanların vergisiyle hizmet yapmaya çalışan bir memurum”

Şimdi ben baştan beri şunu söylüyorum. Birincisi; ben insanların vergisiyle hizmet yapmaya çalışan bir memurum. Ötesi değilim. Hani bu hizmetkarlık falan filan da değil. Yani lafla hizmetkarınız filan değil. Gerçekten benim maaşımı halk veriyor. Ben onlardan toplanan vergiyi harcıyorum. O zaman birinci mesele, bu parayı nasıl harcayacaksın? O paranın sahibi vatandaş olduğuna göre nasıl harcayacağını vatandaşa sorman lazım. Gerçek yerel yönetim budur. Nasıl harcayacağımı da göstermem lazım şeffaf bir şekilde. Sonra da bu harcamaların hesabını vermem lazım. Dolayısıyla biz 10 ayda önce bu mantığı geliştirdik.

Belediye başkanlarını gözünüzde büyütmeyin. Çağdaş ülkelerin bir çoğunda mesela İngiltere’de Londra hariç hiçbir belediye başkanı işe gitmez. Maaş almaz. Belediye Meclis üyeleri yönetir. ABD’de belediye meclisi seçilir. Bir bütçe vardır, yapılacak işleri planlar. Belediye başkanını maaşlı CEO  gibi atarlar. Beceremezse çıkarırlar. Bütçenin hazırlanmasına onay verirler. Şimdi bunu özellikle hep anlatmamın sebebi bizde belediye başkanları seçildikten sonra tabiri caizse Azrail kesiliyorlar. Hepsi değil ama birçoğu öyle. Parayı istediği gibi harcıyor. Kimseye hesap vermiyor. Vatandaşı da dinlemiyor. Burada bir yanlışlık var."

“Neredeyse insanları toplu ulaşıma bindirmek için kanuni zorunluk çıkarılması gerekecek”

Toplumun kaliteli, rahat ve ucuz ulaşım istediğini söyleyen Yavaş, şöyle devam etti:

"Bunu nasıl yapacağınızın maliyetini vatandaşa çıkarmanız lazım. Mesela metro meselesi. Ankara’da metronun bir hattı bir milyon dolara çıkıyor. Bir hat. Bir milyon dolara çıkan metronun şuandaki kullanım adedine baktığınız zaman hiç rantabl çıkmıyor. Neden çıkmıyor? Çünkü Ankara'da alt üst geçitler nedeniyle insanlar araba kullanma rahatlığına alıştı. Şehrin içi otoban gibi oldu. Toplu ulaşıma binmek istemiyor kimse. Yani neredeyse kanuni zorunluluk çıkarmanız gerekecek binilmesi için."

“Krediyi gerçekten acil ihtiyaçları için değil de müteahhit borcunu ödemekte kullanacak demişler”

Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olması dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile sık sık karşılaştığının hatırlatılması üzerine ilişkileri hakkında şunları söyledi:

"Hoş geldiniz, güle güle. Onun ötesinde pek bir şey olmuyor. Bir sefer su kredisi için kendisine rapor sundum. Acil yapılması gerekiyor diye. İlgileneceklerini söylediler ama sonradan duyduğum kadarıyla, net bilgi değil bu, krediyi gerçekten acil ihtiyaçları için değil de müteahhit borcunu ödemekte kullanacak demişler güya. Öyle bir söz var. Halbuki acil ihtiyaçlar olduğu, kredinin niçin çekildiği belli. İlk defa ASKİ bütçesi 500 milyon liraya yakın eksik borçla kapatıldı.

“Bunun aldığınız nefesten vergi almaktan hiçbir farkı yok”

Önümüzdeki yılın bütçesi. Halbuki eskiden ne oluyordu. Suyu şimdiki aldığınız fiyatın iki misline alıyordu Ankaralılar. Bununla uçak alıyorlardı, helikopter alıyorlardı, dinozor alıyorlardı, asfaltlara harcıyorlardı. Şimdi siz çocuğunuzun doktor parasını, ilaç parasını eğitim parasını üst baş almakta kullanır mısınız? Kalkıp da o parayla turistik geziye götürür müsünüz insanları. Su insan hakkıdır. Yüzde 10 maliyetle verilmesi gerekir. Ama yıllarca çok pahalıya verdiler. Aktarılan para 1 milyar 200 milyon dolar. Şunu söylüyor herkes, ne fark eder, o da belediyenin o da belediyenin. Tamam o zaman şöyle yapalım. Suyu 15 TL'ye çıkaralım Belediyenin ne borcu kalır, aldığınız parayla da her şeyi yapabilirsiniz. Ama bunun aldığınız nefesten vergi almaktan hiçbir farkı yok. İnsani değil. Onun için biz bu şartlara rağmen hizmet edeceğiz." 

 

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar