Bakan Gül’den firari CEO hakkında açıklama: : Japonya’dan talep gelmedi

Adalet Bakanı Gül Nissan'ın firari eski CEO'suyla ilgili olarak, “Japonya'dan da adli yardımlaşma talebi gelmedi. Ama Türkiye bir hukuk devleti. Kim bu anlamda bir suç işlemişse yargı merciileri bu konunun peşinde” dedi.

Bakan Gül’den firari CEO hakkında açıklama: : Japonya’dan talep gelmedi
Son Güncelleme: 4 Ocak 2020 Cumartesi 12:35
4 Ocak 2020 Cumartesi 11:54

 Adalet Bakanı Abdülhamit Gül gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. CNN Türk'te Hakan Çelik'in Hafta Sonu programına konuk olan Gül şu ifadeleri kullandı:

Nissan eski CEO'sunun kaçışı!

“Bu konuyla ilgili Bakırköy Başsavcılığı soruşturmayı başlattı ve 7 kişi hakkında gözaltı işlemi yapılmıştı. Bu kişilerden 5 kişi tutuklandı. Pilotlar ve firmanın yetkilisi tutuklandı. Soruşturma sürdürülüyor. Orada yabancılar var, transit geçişi yapanlar, bunların ifadeleri dikkate alınarak soruşturmayı yürütecekler. Bu konuda Başsavcılık da açıklamasını yaptı.

Başka ülkelerde işlenen hususlar, suçlar var. Kırmızı bülten çıkarsa tüm dünyadaki ülkeler, suçlunun iadesiyle ilgili; ilgili ülke mahkemesine iade etmesi gerekiyor. Türkiye zaten anlaşmanın bir parçası. Türkiye'de öyle bir fail varsa bu konuda ilgili ülkeye iadesini yapacaktır. Bu olayla ilgili Türkiye'de bu olaya destek olanlarla ilgili soruşturma devam ediyor. Mahkeme kararı sonuçlanmadan da konuyla ilgili bir şey söylemek imkansız. Sıcak, yeni bir olay.

Japonya ile temas kuruldu mu?

Japonya'dan da adli yardımlaşma talebi gelmedi. Ama Türkiye bir hukuk devleti. Kim bu anlamda bir suç işlemişse yargı merciileri bu konunun peşinde. İlgili uçaklarla ilgili de tedbir kondu.

Libya tezkeresi

Türk askeri, Mehmetçiğimiz hiçbir ülkeye hukuk dışı bir gayeyle gitmemiştir. Tüm adımlarını anayasa ve uluslararası hukuk çerçevesinde atmıştır. Türkiye, BM'nin kabul ettiği meşru hükümetin daveti adına bir ihtiyacı karşılamak üzere tezkere kararı almıştır. Bu tezkere anayasaya göre TBMM tarafından kabul edilmiştir.

Bizim Akdeniz'deki egemenliğimiz, ülkemizin çıkarları ve yine Türkiye'ye yönelik tehditlerin kaynağında bertaraf edilmesi; bu coğrafya ne kadar istikrarlı olursa Türkiye'nin güvenliği de aynı şekilde artacaktır. Biz Libya'ya Türkiye'nin çıkarları için, ülkemizin çıkarları için bir karar aldık. Elbette bunun çerçevesini hem Cumhurbaşkanımız hem hükümetimiz hem TSK ihtiyaca göre kullanacaktır.

"Türkiye, adımlarını atacaktır"

Türkiye aramalarını hukuk çerçevesinde yapılmaktadır. Önemli olan bizim hukuka uygun davranıp davranmadığımızdır. Biz de kendi egemenlik alanlarımızda adımlarımızı atıyoruz.

Türkiye'nin haklarından kullanmasından rahatsız olanların beyanları bizi ilgilendirmez. Türkiye egemen bir ülkedir. Türkiye adımlarını atar, söylenen şeyler kendilerini bağlar. Bizim tüm yapmış olduğumuz adımlar birilerini rahatsız edebilir. Ama Türk milletinin çıkarları için biz adımlarımızı atacağız, haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Bizim için temel çizgi uluslararası hukuk haklarını kullanmaktır.

"Rum kesiminin girişiminin hukuki geçerliliği yok"

Hiçbir sonuç vermez. Türkiye bu anlamda, meşru bir şekilde haklarını kullanmaktadır. Tehditler ki beyanlar da oldu, bunların hiçbir hukuki geçerliliği yoktur. Türkiye gereken cevabı vermeye de muktedirdir. Hukuk dışı hiçbir açıklamaya itibar etme düşüncemiz de yok.

Türkiye'de suça bulaşmış ya da suç işlemiş kişiler gerekli cezalar Türk yargı makamı tarafından verilmektedir. Fakat yabancı terörist savaşçılar, Türkiye'nin güvenliğini de tehdide sokacak şekilde dolaşmaları kabul edilebilecek bir durum değil. İçişleri Bakanlığımız ilgili ülkelere kabul yönünde çalışma yapıldı ve baya da mesafe alındı. Türkiye'de suç işlemişse Türk mahkemeleri yargılamasını yapıyor. Ama yabancı teröristlerin burada barınmasıyla ilgili adımlar atıldı. Bu konuda da mesafe katedildi.

Yargı bağımsızlığı tartışmaları

Türkiye'de yargı üzerinde tarihsel travmalar ve sonuçlarının olduğu bir gerçek. İdam edilen başbakanlar, hukuksuzluklar, 12 Eylül'de yaşı büyütülüp idam edilen gençler; 28 Şubat'ta DGM'lerde zulme maruz kalmış dindar insanların, yine farklı dönemlerde bir düşüncesinden inancından ötürü baskılanan, işte Ergenekon süreçlerinde kumpaslar üretilerek yargının ne hale getirildiği, yine seçilmiş bir Başbakanı şüpheli gibi gösterip darbe girişimi yapan bir yargı vardı 17-25'i yapmaya çalışan...

"Tüm yargı kararları 'doğrudur' diyemeyiz"

Tüm bu süreçlere bakıldığında, bugün bu darbecileri yargılayan bir yargı var. Elbette tüm sonuçlar çözüldü diyemeyiz. Tüm yargı kararları doğrudur diyemeyiz. Ama burada da bir haksızlık yapılmaması lazım. Darbe yapan o FETÖ'cüleri yargılayan bir yargı var. Ama genel bir yaklaşımla ithamlarda yargıya bir haksızlık olur. Eksikleri hep beraber konuşuruz. Ancak total bir biçimde eleştirinin haksızlık olacağını düşünüyorum. Türk yargısının tek ideolojisi adalettir. Gazetelerde okuyoruz "şu kararı verdi" Ama bunun bir de üst mahkemesi var. Ara kararları bile mahkumiyet gibi değerlendirmeden sürecin tamamına bakılıp sonucunun değerlendirilmesi gerekir. Yargı ele geçirilecek bir yer değil. Yargı asla el uzatılmaması gereken kutsal ve ortak bir değerimiz.

Yargı FETÖ'cülerden temizlendi mi?

40 yıldır bu yapıyla ve kripto anlayışıyla sızmaya çalışan bir örgütü "40 günde bitirdik, hepsini temizledik" diye bir yaklaşım büyük bir rehavet olur. Bu teyakkuzu sürdürmek lazım. HSK da titiz biçimde çalışmasını sürdürmekte. Biz "şu kadardı aldık temizledik" yaklaşımı doğru olmaz. Bir haksızlığa da mahal vermeden bu çalışmayı sürdürmemiz lazım. Bu AK Parti'nin, siyasetin yapacağı bir mücadele değil, devletin milletin kararıyla açık tutulması gereken bir pencere. Bunlar takiye üzerine kurulan bir örgüt olduğu için teyakkuzu elden bırakmamak lazım.

FETÖ'yü yaparken devletin içine başka hiçbir yapının sızmaması da yine ortak bir çabayla korunması gereken bir değerdir. Devlet memuru amirinden başka hiç kimseden emir almayacak. Böyle bir yapıya hiçbir oluşumun bu anlayışa sahip olmayacağı bir çalışmayı büyük bir teyakkuzla sürdürmekte fayda var.

"Devlet içinde sızmaya izin verilemez"

Ne olursa olsun, hiçbir grubun devletin içine örgütlü bir şekilde sızması, devletin kendi usulleri dışında devletin ele geçirilecek bir mevzi olduğuna inanan hiçbir yapıya izin verilemez. Devlet kendi ilkeleriyle güçlü bir şekilde ayakta ancak böyle durur. İllegal ya da ideolojik gruplarla mücadelede en yakın tehdit olarak FETÖ'yü gördük. Usuller, ilkeler, kanunlar bellidir. Türkiye bir hukuk devletidir, hukukun üstünlüğünün üstünde bir güç yoktur. Devlet içinde sızmaya izin verilemez. Kim neye inanır, neye inanmaz bu konuda hürdür. Bu konuda devlet kendi içindeki sızmalara izin vermez."

 

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar