Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
Bütün demokrasilerde medya önemli bir güçtür. Gelişmiş demokrasilerde 4. güç olarak algılanır. Medyanın temel özelliği gücü sürekli halk adına sorgulamaktır. Gücü elinde tutanlar daha sağlıklı karar almak zorunda kalırlar. Bizde bir yaygın medyamız var. Bir de yerel medya var. Yerel medya adeta sahipsiz. Bu medyanın büyük beklentileri var. 3 yıldır Basın İlan Kurumu ilanlarına zam yapılmadı. Geçinemiyorlar. Binlerce kişi çalışıyor yerel medyada, gazetelerde ve televizyonlarda. Ayakta kalmak için olağanüstü çaba harcıyorlar. Biz yerel medyanın da yaygın medyanın da güçlü olmasını isteriz. Bağımsız olmasını, özgürce yazmasını ve eleştirmesini isteriz. Demokrasiye sahip çıkmak gibi medyaya da sahip çıkmak zorundayız. Baskılara hep birlikte sahip çıkmak zorundayız. İktidarın yaptığı her şeyi alkışlayan bir medya grubunun en çok demokrasiye zarar verdiğini de kimsenin unutmaması gerekir. Demokrasi hepimiz için geçerli bir kuraldır. Düşüncelerimizi özgürce ifade edeceksek, haklarımızı rahatça yargıda arayabileceksek bunun özü demokrasiden geçiyor.
KÜLTÜR BAKANLIĞI MESAM'A KAYYUM ATADI
Demokraside iktidarı yönetenler hukuka uygun davranmak zorundadırlar. MESAM diye bir örgüt var, bir tüzüğü var. Yasal dayanağı var ve kurulur. Sanatı ve sanatçıyı desteklemeyen hiçbir iktidar yoktur dünyada. Darbe dönemleri hariç sanat ve sanatçıya her ortamda önem verilmiştir. Yüceltmek her toplumun ortak amaçlarından birisidir. Sanatçı özgür olmalı, özgürce düşüncesini dile getirmeli. Sanatın 7 dalını da desteklememiz gerekir. Elbette sanatçının da hakları vardır. Mart ayında olağan kogresini yapacaktı. Kongresini yapmadan Kültür Bakanlığı MESAM'a kayyum atadı. Kurala uyarsanız atayabilirsiniz. Verilen görev ve yükümlülüklerin yerine getirilmediği ya da tarifelerin esaslera göre düzenlenmediği durumlarda ben önce bir uyarı yazısını yazarım diyor bakanlık. Ve 30 gün beklerim. Kural yerine gelmemişse 2. bir yazı ile tekrar uyarırım. Yine 30 gün beklerim, kural yerine gelmemişse kayyum atarım diyor. MESAM yönetim kurulu görevden alındı. Telefon ettim, size uyarı yazısı geldi mi? Hiçbir yazı gitmemiş. Yani, kanunu takmıyor. Kültür Bakanlığı yasaya uymazsa ne olacak? Bütün bunlar sanatı ve sanatçıyı korumak içindir fakat hiçbir uyarı yapılmadan MESAM yönetim kurulu bir yazı ile değiştiriliyor. Sordum, dava açacak mısınız diye tabii ki dediler. Bugün dava açacaklar. Kültür Bakanı'na sormak isterim. Sen sanatı ve sanatçıyı korumakla görevlisin. Yasanın dışına çıkmazsın. Kültür Bakanlığı açıkça suç işlemiştir.
7 Şubat 2018 itibarıyla hapishanelerde 235 bin 888 tutuklu var. Tutuklulardan 69 bin 301'i öğrenci. Kimisi açık öğretim ortaokul, kimisi açıköğretim lise ve fakültelerinde. Son derece güzel bir uygulama. Mahkum veya tutuklu ama kendisini eğiterek hayata tutunmaya çalıştı. Güzel bir iş yapılıyor. Bu tutukluların sınav ve kayıt ücretlerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yürütüyor. Bu kuralı getirenlere de teşekkür ederiz. Ama açıköğretimde okuyan 6 bin 665 kişinin sınav harçları hala yatmadı. Ben Bakan'dan rica ediyorum, eski uygulamayı sürdürün.
AMAÇ, NİŞASTA BAZLI ŞEKER TÜKETİMİNİ TEŞVİK ETMEK
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi toplumun her kesiminin karşı çıktığı bir uygulama. Hangi gerekçe ile özelleştiriyoruz? Herkes kazanıyor. Bu üretimin kaybedeni yok. Herkesin kazandığı bir ortama siz dinamit koyuyorsunuz. Büyük bir kısmı sonra kapanacak. Kapanmayacak diyorlar. Biz birçok fabrikanın nasıl kapandığını gördük. Amaç, nişasta bazlı şeker tüketimini teşvik etmek. Şeker fabrikalarını ziyaret ediyoruz. İşçilerle beraberiz. Mutlaka ve mutlaka korunması gerektiğine inanıyoruz. 1926'da ilk fabrika Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün döneminde kuruldu. Osmanlı'da 1 kilo şeker üreten fabrika bile yokken. Daha sonra atılan temeller var. Özelleştirerek siz aslında bir anlamda cumhuriyetten intikam almaya çalışıyorsunuz. Şeker fabrikalarına sahip çıkmak, cumhuriyete, emeğe, alın terine sahip çıkmak demektir.
Bu süreci başlatan olay yeni değil. Şeker kanunu çıktı. Geçici 8. maddesi vardı. Uluslararası kuruluşlar ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde Bakanlar Kurulu görev ve yetkilerini yeniden belirler. Hangi uluslararası kuruluşla hangi anlaşmayı yaptılar? Bugüne kadar bu konuda yapılmış tek cümle yok. Ben başta Recep Bey, Binali Bey olmak üzere soru soruyorum. Hangi uluslararası kuruluşlarla bir anlaşma yaptınız ve anlaşma metnini neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından gizliyorsunuz? Çıkın açıklayın. Bu madde Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü. AYM bu maddeyi iptal etti. Dayandığı argüman ne? Yasama yetkisi Türk milleti adına TBMM'nindir. Bu yetki devredilemez diyor. Siz yaptığınız anlaşmaya göre düzenlemeler yapıyorsunuz. AYM diyor ki, burada yetkili TBMM'dir. O nedenle ben bu maddeyi iptal ediyorum diyor. O uluslararası sözleşme yürürlükte biz merak ediyoruz. Kiminle oturdunuz şeker politikasının geleceğini belirlediniz.
Nişasta bazlı şekerin sağlık için ne kadar zararlı olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Binali bey kota getireceğiz demiş. Zaten var kota. Dünyanın en yüksek kotası. Bazı ülkelerde de yasak. Kansere, şeker hastalığına yol açıyor. Nişasta bazlı şekerin insan sağlığına zararları konusunda çalışmaları var. Yüzde 15 oranını uygulayan dünyada bir ülke var mı? Bizim insanımızın hayatı bu kadar mı ucuz? Biz şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşıyız. Herkesin kazandığı bir düzeni sonuna kadar savunacağız.
"O AİLENİN SONUNA KADAR YANINDA OLACAĞIZ"
Anayasaya göre Türkiye, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Eğer hukuk devletini yok ederseniz, baskıcı bir dikta yönetimini getirirsiniz. Türkiye şu anda bir hukuk devleti değildir. Neden değildir? 15 Temmuz darbe girişiminden sonra BM'ye bir yazı gösterildi. İkisi çok önemli. Tutulanlara insanca davranmayacağım diyor. Adil biçimde yargılamayacağım diyor. Darbe girişiminden sonra pek çok insan mağdur edildi. Bütün mağdurların sesi olmaya özen gösterdik. Gökhan Açıkkollu, bir öğretmen, 15 Temmuz'dan sonra tutuklanıyor. Gözaltı sırasında hayatını kaybediyor. Gözlatına ilaçların verilmediği bize gelen bilgiler yönündeydi. Hasta ise insülini vereceksiniz, nitekim bu adam öldü. Şimdi bu vatandaşın işkence sonucu öldüğü ortaya çıktı. Eşi Mümine Açıkkollu ile arkadaşlarımız konuştular. Hainler mezarlığına gömülecekse vereceğiz demişler. Diyanet fetva veriyor, hainlerin namazı kılınmaz diyor. Mezarlığa defnedemedik, bahçemize defnetmek zorunda kaldık diyorlar. Bu bir dram değil midir? İşkence sonucu hayatını kaybediyor. Hainlerin tazminat davası açma hakkı var. Biz de o ailenin sonuna kadar yanında olacağız. Yargılanmadığı için suçlu mu değil mi belli değil. Bir tek Allah'ın kulu çıkıp bu ülkede "adalet vardır" diyemez?
"YARGI YOK YARGI"
Uluslararası bir toplantıda konuşuyor Adalet Bakanı. Türkiye'de yargı bağımsız ve tarafsızdır HSK bunun sigortasıdır diyor. Erdoğan, Yargıtay'ın 150. yılı sempozyumunda bir konuşma yapıyor. "Eğer bir ülkede halk bunalmış ve ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir" diyor. Günaydın Recep Bey, günaydın. Nihayet öğrenebildin. Yargı yok yargı. Adalet yok adalet.
Yorumlar