CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtladı. Özel, "Özellikle belediyelerimizi yakından takip ediyoruz. İmamoğlu'nun performansının oy veren seçmen tarafından ciddi şekilde takip edildiği görülüyor. Bir daha seçim olsa 800 bin değil 1 milyon 800 bin fark yiyeceği ortada. CHP'nin Cumhurbaşkanı adayının partinin ve ittifak ortaklığının vereceği karardır. 31 Mart seçimlerinden İstanbul, Türkiye ve CHP kazanarak çıktı. Sevilen bir ismin her yere layık görülmesinden doğal bir şey yok. CHP'nin başarıyla yürüttüğü siyaset ittifak siyaseti. Bunun da mimarı sayın Kılıçdaroğlu. Sayın genel başkanın ittifak siyasetini yürütmesinin başarılı olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
Özel'in konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Böyle birisinin olmadığını düşünüyorum. Böyle bir ziyareti gerçek bir CHP'linin olamayacağını düşünüyorum. Sayın genel başkanın şaşırmaması çok normal. Bundan bir önceki MYK toplantısında yayında kendisinin de söylediği gibi yaklaşan kurultayda CHP içinde kavga görüntüsü yaratmak istendiği, bunun doğrudan saraydan talimatlandırıldığını, çeşitli hamleler yapılabileceğine ilişkin uyarıları oldu. Saygın bir gazeteciden gelen bir haber üzerine 'bunu da yaptılar' demesi doğal. Külliyenin uzun bekleyişinin, 32 saat sonra yapılan bir yalanlamanın bir süre bu konunun tartışılmaktan medet umduklarını gösteriyor. Fahrettin Altun'un açıklamasına 'duy da inanma' diyor. MHP kurultaya hazırlanıyor, hakimlere yargılara müdahale etmeye kadar bir saray rejimi var. O partiden bir başka parti doğuyor. İYİ Parti seçimlere sokmamaya çalışan bir saray var. HDP kendi kurultayını yapıyor, iki eş genel başkanı var ikisini de alıp hapislere koyuyorsunuz, sonra diyeceksiniz ki, 'Bizim genel başkanımız, yani bizim cumhurbaşkanımız hiçbir partinin iç işine karışmaz', duy da inanma! Meclis'te grubu bulunan üç siyasi partiye de müdahalesi var.
"O sözleri şaşırtıcı değil"
CHP keyifli bir partidir. CHP de bile böyle bir şeyin şakası bile olmaz. Son derece yakışıksız bir şey. CHP'liler şunu bilir, CHP iktidarı saray kapısında aramaz. Bir kere CHP'nin temel motivasyonu Atatürk'ün kurduğu Meclis'e, Cumhuriyet'e sahip çıkmazsa, Meclis'in yetkilerini elinden alan, Meclis'i birtakım hamlelerle baskı altına alan bir saray rejimine direnmektir. İlhan Kesici çok güzel özetlemiş, bu ifadeyi tüm CHP'liler için altına ben grup başkan vekili olarak, genel başkan adına söz söyleyen, imza atarım. Türkiye açısından çok önemli süreçlerden geçiliyor. Kendilerinin çok önemsediği, iç politika açısından istismar ettiği sınır ötesi operasyonu. Bir gece öncesi sınır ötesi kararı almışsınız, il başkanlarını toplayan bir Cumhurbaşkanı. Kendisine uzatılan teybe de 'millet ittifakı çökmelidir' diyen bir cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanı kendi iktadırını ülkenin bekasından da yukarıda tutuyor. Herşeyi göze alabileceğini bizzat yaşadığımız gördüğümüz için sayın genel başkanımın 'bunu da yaptılar' demesi şaşırtıcı değildir
"Artık diş macununu tüpten çıkardılar"
Türkiye'de erken seçim tartışması ne İYİ Parti'nin ne de HDP'nin açıklamasıyla başladı. Bu tartışmayı AK Parti ile MHP başlattı. 23 Haziran'dan önce. Seçimleri İktidar partisi ve onu destekleyen ittifak ortağı 'İstanbul'u kaybedersek erken seçim gündeme gelecektir' dediği anda diş macununu tüpten çıkardılar. HDP'nin tavrı son derece anlaşılır. Erken seçimde bazı yerleri kazandılar. Askerler namluyu AK Parti'ye çevirdiği zamanlarda bile 'seçimle gelen seçimle gider' dedik. Bu seçimle gelenin kim olduğuna göre değişmez demokraside yaşıyorsak. Yüzde 80, 60 oy almış belediye başkanları birileri tarafından görevinden alınıyor. Peki 1 ay önceden aday yaptın. Önce aday yapılmış ki, sonradan görevden alsın. Çünkü biliyor ki, o belediyeyi kazanamayacak.
"Aday olabilir deniyor görevden alınıyor"
Demokrasinin yanında duruyoruz. Bundan önce kayyumlar atandığında da eleştirmiştik. Bir belediye başkanının suç işleme özgürlüğü yoktur. O belediye başkanı terör örgütüne yardım, yataklık, dozerini kullandırıyorsa tamam. Bunu yadsınamaz delillerini ortaya koyarsanız, elbette görevden el çektirmek mümkün. Halk o belediye başkanı ve meclisini seçmiş. O belediye meclisi kendi içinden belediye başkanı seçecek. Ama diyorsunuz ki, 'yok seçmesin'. Kayyum atıyorsunuz. Doğu'da, Güneydoğu'da kayyum atıyorsunuz. Bir yandan görevden aldığınız belediye başkanları yargılanıyor. 31 Mart seçimleri yeniden seçim var. HDP örneğin Diyarbakır'a bir aday gösterecek. Mevcut Meclis'teki bir milletvekilini aday gösteriyor. 'Olabilir mi' deniyor, inceleniyor 'olabilir' deniyor. Sonra seçiliyor, vali yazı yazıyor 'bu görevden alınsın' diyor. Şu şu demek Diyarbakır'ı Diyarbakırlılar yönetmeyecek demek. Devletsen onun aday olmasını hangi hukuki gerekçelerle engelliyorsan bunu söyleyeceksin.
"Seçimde halk kararını vermelidir"
Biz de oralarda seçime girdik, biz de kaybettik. Demiyoruz ki 'Bir CHP'li atayın' diye. Kayyum atanan yerlerde bir daha seçime gidelim halk karar versin. Aklın gereği eğer görevden aldın, belediye meclisine seçtirmiyorsun. Milli irade diyorsun, bu oylar bir tek sana verilince baştacı yapılacak şey değildir. Eğer anayasal bütünlükten bahsediyorsak, Misak-ı Milli sınırları içinde hepimiz eşitsek bu konuda doğru bir yerde durmak lazım. Adalet ve Kalkınma Partisi kendi başkanlarına 'sizde metal yorgunluğu var' deyip zorla istifa ettirerek, düşünün Melih Gökçek'i zorla istifa ettiler. Biz dedik ki 'milletin seçtiğini millet götürür'. Kendi belediye başkanlarına iki imada bulundular, yolsuzluk ve FETÖ. CHP'nin farkı partisine göre seçmene göre tavır değiştirmemesidir.
"Davulla zurnayla hay hay deriz"
CHP erkenden bu iktidardan kurtulmak gerektiğini biliyor ve istiyor. Bunu EYT için, çiftçi, esnaf, emekliler için istiyor. CHP 23 Haziran seçimlerden sonra 'erken seçim istemeyeceğiz' dedik. Erken seçim kararı alınırsa bu karardan memnuniyet duyacak olan en başta biziz. CHP Türkiye'nin geldiği yerde savrulduğunu, ekonomik göstergeleri CHP görüyor. AK Parti'nin içinde bulunduğu MHP'nin desteklediği çarpık iktidar anlayışından kurtulmak olduğunu CHP görüyor. Erken seçim çağrısı gelirse davulla zurnayla hay hay deriz. Benim tahminim şu, bundan 2 yıl önce sizinle program yapmıştık. Orada demiştim ki Erdoğan'a göre değil her doğana anayasa yapmak lazım. Bugün Erdoğan'a göre yapılmış anayasanın bazı yerleri Erdoğan'ı sıkıyor, bazı yerleri Erdoğan'a bol geliyor. Bugün Cumhurbaşkanın ağzının içine bakan bakanlardan dolayı milletvekilleri de onlara ulaşamamaktan rahatsızlar. Bugün gelinen rejimin sürdürülebilirliği yok.
"AK Partililer de bundan şikayetçi"
Erken seçimlerin teknik ve siyasi gerekçesi olur. Bugün iki gerekçede de Recep Tayyip Erdoğan'ın söyleyeceği bir şey yok. Fazladan ne yapacaksın ki, halledeceksin. Ne yapacaksan bugün yap, önünde hiçbir engeli yok. Dengeden, denetlemeden, kuvvetler ayrılığından, hukukun üstünlüğünden bağımsız olarak demokrasiden bahsedilemez. Yüzde 80 ile geçmiş olsaydı anayasa değişikliği, herşey yolunda gitseydi bu tartışmayı yaratmak polemikten öteye geçmezdi. Çok küçük bir farkla geçti. Hepimiz her ay anket alıyoruz. Bugün herkes biliyor ki, başta en çok itiraz edilen partili cumhurbaşkanı maddesi olmak üzere, bugün en kötü ankette 'partisiz olsun' diyor insanlar. Referandum çok küçük farkla, OHAL'de, dünya kadar eşitsizlikte geçti. Cumhurbaşkanlığı'nın açık, örtülü, devletin bütün imkanları kullanıldı. Bu sistemi getirirseniz bakanlar artık milletin işleriyle ilgilenemezler teknokrat, bürokratlar olur dedik. Bu yaz AK Partililer kampta bundan şikayet ettiler.
"Lütfü Türkkan MHP yönetimini eleştiriyor"
Lütfü Türkkan özelinde doğrudan bir şey söylemem doğru değil, mevkidaşım. İYİ Parti'den birtakım açıklamalar geliyor ve kendi tabanında paylaşılıyor. İYİ Parti tek adama itiraz partisi. İYİ Parti'nin doğal tabanın içinde MHP'den kopan ve merkez sağdan gelenler var. Tek adam rejimine itiraz ediyorlar ve Devlet Bahçeli'nin yönetim biçimine itiraz ediyorlar. İYİ Parti'den bazı açıklamalar itirazın yanında bazı ihtirasa işaret ediyor. En çok kendi tabanından itiraz görüyor. Ben Lütfü Türkkan'ı tanıyorum. MHP'yi kayıtsız şartsız eleştiriyorlardı. Aslında Lütfü Türkkan MHP'nin mevcut durumunu eleştiriyor, ben öyle okudum. Meral Akşener'in çizgisi, tutumu, tavrı bugün İYİ Parti adına yapılan açıklama çizgisi. Daha önce de benzer açıklamalar gelmişti. Meral Hanım 'Bizim itirazımız tek adam rejimine' demişti. Meral Hanım'ın ve İYİ Parti'nin kurumsal tutumunu memnuniyetle takip ediyorum.
"Hepimizin geleceği talep edilmelidir"
Recep Tayyip Erdoğan'a itiraz diye bir şey yok. Bir partinin genel başkanı olarak hem de Cumhurbaşkanlığını iki farklı şapkayı bütün uyarılara rağmen kafasına takmadan önce kendisine muhalefet ediyorduk. Bugün siyaseten kabul edilemeyecek bir noktadayız. Dünyada demokrasi ileriye gidiyor. Atatürk'ün de bize gösterdiği hedef öyle. Dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisinde en gelişmiş 10 demokrasisi var. 9'u parlamenter sistemle yönetiliyor. Siz bütün yetkilileri bir yerde toplarsanız buradan Türkiye'ye iyi bir gelecek çıkmaz. Millet ittifakı kendiliğinden ortaya çıkmış, kendi kendini iktidarı hedefleyen ittifaktan öte kimsenin kendisi için değil hepimizin geleceği için birşeyleri talep ettiği ittifak.
"İYİ Parti'yle ittifak anlamında sorunumuz yok"
Bu tek adam rejimi, baskı, hukuksuzluk gibi çağdışı anlayış ülkeyi yönettikçe bizim itiraz motivasyonumuz ortadan kalkmaz. Hiç endişem yok, İYİ Parti bize dayatılan rejime itiraz partisi. İhtiras partisine dönüşmesi durumunda bu rejimin besleneceğidir. Gün geçmeden şunu söylemek isterim. İYİ Parti'yle ittifak anlamında ne mecliste ne dışında hiçbir sorunumuz yok. Birlikteliğimizi de kendi partimizin içindeki birliktelik gibi gözümnüzden sakınıyoruz.
"İttifak siyasetinin mimarı Sayın Kılıçdaroğlu"
Musavvat Bey, İYİ Parti'nin iyi bir başkanvekili. Tunç Soyer 'iyi belediye başkanlığı yapacağım' diyor. Ekrem İmamoğlu 'bütün motivasyonum İstanbul' dedi. Mutlulukla takip ediyoruz. Geçtiğimiz haftalarda da olmuştu. Özellikle belediyelerimizi yakından takip ediyoruz. İmamoğlu'nun performansının oy veren seçmen tarafından ciddi şekilde takip edildiği görülüyor. Bir daha seçim olsa 800 bin değil 1 milyon 800 bin fark yiyeceği ortada. CHP'nin Cumhurbaşkanı adayının partinin ve ittifak ortaklığının vereceği karardır. 31 Mart seçimlerinden İstanbul, Türkiye ve CHP kazanarak çıktı. Sevilen bir ismin heryere layık görülmesinden doğal bir şey yok. CHP'nin başarıyla yürüttüğü siyaset ittifak siyaseti. Bunun da mimarı sayın Kılıçdaroğlu. Sayın genel başkanın ittifak siyasetini yürütmesinin başarılı olduğunu görüyoruz.”
Yorumlar