Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, bugünkü yazsında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamaoğlu’nu eleştirdi. İmamamoğlu’nu ‘israfçı’ diyte nitelendiren Tuna’nın yazısı şöyle;
“Erdoğan ve AK Parti karşıtı AKP'lilerin karın guruldamalarından ne kadar ikrah ettiysem "İsrafçı Ekrem Bey'in Nafile Dünyası"ndan da o kadar ikrah ettim.
İnanın elimi bulaştırmak istemiyorum.
Tamam, İstanbul
İşlerinden oldukları yetmezmiş gibi bir de "bankamatikçi" iftirasına maruz kalmaları felaket bir şey.
Ne ki elden bir şey gelmiyor; bunlar böyle. İftira atmadıkları, yalan söylemedikleri bir günleri yok.
Erdoğan ve AK Parti'yle uzaktan yakından alakası olmayan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'na bile yapmadıkları kepazelik kalmadı.
Suçu ne mi?
Ne olacak, FETÖ ve PKK konusunda duyarlık göstermek, her halükarda Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında yer almak.Büyükşehir Belediyesi'nden çıkarılan işçilere benim de içim yanıyor.
İsrafçı Ekrem Bey'in hadi "cıvık" demeyeyim ama çok acayip bir hali var. Yalanı yüzüne vurulunca yüzü hiç kızarmıyor; tam aksine PR'a çeviriyor.
Zaten çokluk sırf PR için yalan söylüyor.
Biz yalanlarını yüzüne vurdukça siyasi şizofrenler de "ulan galiba sonunda adamımızı bulduk" yollu bir refleksle İsrafçı Ekrem Bey'e "mezarından kalkmış Atatürk" muamelesi yapıyorlar.
E tabii siyasi şizofrenlerin bu marazi teveccühünün yegâne nedeni Erdoğan ve AK Parti nefreti.
Lakin "İsrafçı Ekrem Bey" kerameti kendinden sanıyor.
Bu hali de bize Aziz Nesin'in Zübük romanındaki şu epigrafı çağrıştırıyor: "İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış"
"Turgut Özal'ı getirin Türkçeye çevireyim" demişti Cemal Süreya, İsrafçı Ekrem Bey'i kim Türkçeye çevirecek, bilemiyorum.
Zira, ne dediği de belli değil.
Gerçi sevgili Ahmet Kekeç geçenlerde uzun bir konuşmasını bir cümleyle Türkçeye çevirmişti ama nereye kadar.
Şuraya bakar mısınız:
Necip Fazıl, Mustafa Kutlu ve İskender Pala'nın oyunlarını neden yasakladın diye soruluyor, İsrafçı Ekrem Bey'in cevabı şu: "İskender Pala'yla münasebeti olan birisiyim."
Bu nasıl bir münasebettir, nerden kaynaklanıyor bilemiyoruz ama sonuçta oyununu kaldırmışsın işte.
Bu kadar "münasebetsiz" münasebet olur mu?
İlgili Daire Başkanı Hanımefendi de "başkanından" mesleği kapmış, söz konusu yazarların oyunlarının kaldırılmasını "israfla" açıklıyor. (Nasılsa siyasi şizofrenler izan, insaf mantık aramıyor, şavulla gitsin.)
Yahu o oyunlar sahneye konmuş, prodüksiyon (masraf) aşaması çoktan bitmiş, sıra gelmiş gişeye yani kazanca (ki kapalı gişe oynuyorlar) ne israfı?
"Manukyan kadar zengin" olan İsrafçı Ekrem Bey ve şürekasının "israf" anlayışı bu.
Bu anlayışla Yenikapı'da da araç şovu yapmıştı.
Nasılsa siyasi şizofrenlerin içinden "Madem israf, neden o araçları satarak elden çıkarmak yerine çok daha yüksek maliyetle yeni araç ihalesi yaptın" diye soran bir Allah kulu çıkmaz.
Zaten soracak olanlar için elinde, "İmamoğlu TV" mesabesinde yayın yapan günümüzün Samanyolu TV'si FOX TV var.
Arkasında siyasi şizofrenler, yanında da mahut kanal olduğu sürece ne kadar kaptırıp gitse azdır.
"İstanbul için yeni bir başlangıç" deyip duruyordu, sonunda sakalı tuttu. (Sakalı tuttu dediğim, İETT şoförlerine sakalı yasak etti.)
Bakalım buna nasıl bir "münasebet" uyduracak?”
Yorumlar