İşte Zerrin Özer'in açıklamaları....
Beni İsmet İnönü keşfetmedi. Onlar Pembe Köşk'te otururdu. Biz de Pembe Köşk'ün karşısındaki binada oturduk. Çankaya ilkokuluna gidiyordum, torunları da gidiyorlardı. O karnelerimizi vermişti bizim
Arkamdan 'deli' diyorlardı
Anneciğime her gün yalvarırdım saçım kirlendiği zaman. "Banyodan sonra lütfen saçımı örer misin" diye. Sonra açardım papaz gibi. Sürekli yırtık jean ve bileziklerim vardı. Bir gün adaya gidiyoruz, ablamla birlikte. Lütfen arkamızdan yürür müsün dedi, "deli" diyorlar dedi. Annem de beni yanında taşımadı sonra. Vapurda bile yanında oturmadım.
Benim blue jean'imi yırtıyorlardı. Annem hiçbir şekilde o tarz giyinmemi istemedi. Sonra İstanbul'a taşındık ben daha bir abarttım, yırttım pantolonumu. Bir gün American Culture'dan geldim bir gün, jeanlerimi kesiyorlardı, posterlerimi yırttılar.
İstanbul'a geldik, ben Ankara Devlet Konservatuarı'na devam ediyordum. Annem ve babam ayrılmıştı. Tülay ablacığım beni American Culture'a yolladı, fakat asla müzik sektöründe olmamı istemiyordu.
Gelmeden önce ben TRT Müzik'te yarışma olduğunu duydum arkadaşlarımdan. Annemlere bir şey söylemeden Çankaya'dan TRT binasına gittim. Herkes bir şeyler söylüyor birbirine. "Sen kesin birincisin" dedi yarışmacı arkadaşlar. Bana canım Doğan Canku jürideydi. "Sen bugüne kadar neredeydin" dedi bana. Sonra 'seni bu şarkıyla çıkartmayız televizyona' dediler. Çünkü o zaman sevgili Semiha bizi temsil etmişti Eurovision'da. Halk bir şey söyler dediler, ben de başka şarkıyla katıldım.