Bir gün bu olay başıma bu olay gelmiş, dayak yiye yiye, yumruk yiye yiye. Üstümde 180 kilo bir adam. Bağırıyorum, ben onu hayatımda en yakın abim biliyorum. Ben o zaman başkasına aşığım ve bir tek ona anlatabiliyorum.
Annem Ankara'ya diğer ablamların yanına gitmişti. Tülay ablam burada, Sezen, Pakize abla ile çok yakın arkadaştı. Ben de evde tek kalıyorum, günlerce yorganı çekiyorum ağlıyorum. Diyorum ki, ben bunu Tülay ablama söylesem, Tülay ablam gider bu adamı vurur. Annem de bunu duyar kalp krizi geçirir. Ben aileyi bitirmiş olurum dedim. Susmam lazım dedim. Neler yaşadım bir Allah bir ben biliyorum.
Yıllarca bunu sakladım
Sonra "anneciğim sana bir şey söylemek istiyorum" dedim. Ben şey abiden ayrılmak istiyorum firmadan. Hiç unutmuyorum, Cağloğlu yokuşunda bir tokat attı. "Sen şaşırdın herhalde, başına bir iş gelmesini istiyorsun" herhalde dedi. Ben nasıl anlatayım anneme? Diyor ki kızım "bildiğimiz kişi, yabancı bir insan başına bir şey mi getirsin istiyorsun" diyor.
Ben bu adamın suratına baka baka çalıştım. Sonra albüm yaptım, yine devam ettim. Zaman geçiyor, benim bir evlilik yapmam gerekiyor dedim. Ona da müsaade etmediler.
Yıllarca ben bunu psikiyatristimle konuştum. "Bunu içinden atman gerekiyor" dedi. Diyorlardı ya "Zerrin hep ağlıyor, hep siyah gözlük takıyor" Kimseye bakamıyor ki Zerrin.
Orhan abinin şarkısını bana zorla okuttular. "Çıkartmayacağız bizim için oku" dediler. Bu şarkı çıktıktan sonra canım İzzet abiciğim, İzzet Öz. İlk televizyonda beni verdi. Arabeskten nasıl nefret ediyor TRT anlatamam. "Bu kızın hakkını nasıl yiyelim" demişler. Orhan abi gözleri dolu dolu beni aradı. Dedi ki "İlk defa ismimi görüyorum TRT'de" Kesinlikle arabeskten nefret ediyorlardı.
Benim evliliğim 13 saat sürdü. Bir senedir çıkıyorduk, biraz daha saygı duyulsun diye ben iki sene dedim. Dolandırıcılık ortaya çıkınca dediler ki iki sene hiç mi anlamadın?