Sıla- Ahmet Kural tartışması gündem olmuştu. Sıla konu hakkında konuşurken Ahmet Kural ise sessizliğini koruyordu. Kural ilk kez konuştu.
Ahmet Kural’ın Günay’dın gazetesine verdiği röportaj şöyle:
“Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Şu an iyiyim, daha iyi hissediyorum.
Bugüne kadar konuşmadınız. Şimdi bir anda neden kararınızı değiştirdiniz?
Şimdiye kadar hep aynı şeyi söyledim, "Konuşmayacağım" dedim ama bazı şeylerin bilinçli bir şekilde kişisel hesaplaşmaya döndüğünü görünce, sessizliğimin yanlış anlaşılacağını fark ettim. Şimdiye kadar çelişkiler dolu saldırgan bir tavır var. Yaşanan bu olaydaki tüm gerçekleri anlatmak istedim.
Sıla Gençoğlu ile birbirinize aşık olma hikayenizden başlayalım o halde... Sizin, Gençoğlu'na baktığınız fotoğraf çok konuşulmuştu. O fotoğraflarda göründüğünüz kadar aşık mıydınız?
Aşıktım tabii ki... Ben, içi dışı bir insanım. Ve aşka gerçekten inanıyorum. Bir insanla yakınlaşıyorsunuz ve zamanla her şey duruyor. Hiçbir şeyi gözünüz görmüyor. Karşınızdaki insanla mutlu olmak ve onu mutlu etmek istiyorsunuz. Zaman geçtikçe birlikte yaşamayı, yaşlanmayı istiyorsunuz ve aile kurma hayalleri kuruyorsunuz. Benim aşkım da o anlamda çok büyüktü. Ama önemli olan, insanın kimliğine ve kişiliğine saygıdır. Onlar aşkı sürdürülebilir kılıyor. Ve olmayınca da o aşk devam etmiyor ne yazık ki. Önce içten bakmanızın karşı taraf için anlamı gidiyor, sonra da başka şeyler olduğunu anlıyorsunuz
Peki neler değişti?
Aşk yetmedi bize. Birlikte olmak, kendimiz olmak yetemedi. Hayat görüşüm, arkadaşlarım, inandığım şeylerin bir anda kıymetsiz, anlamsız görüldüğünün farkına vardım. Aslında çok sevseniz de kültürel anlamda bir yol ayrımı başlar ya; o anda sizden 'ben' olmaktan vazgeçmeniz, başka biri olmanız beklenir. İşte yaşanan tam anlamıyla buydu. Ben de bunları hissetmeye başlayınca her iki taraf da üzülmeden ilişkiyi bitirmek istedim.
Ama Gençoğlu ile bir kere daha birlikte olmayı denediniz...
Evet, neyse ki bu süreçte yeniden birlikte olmak isteyenin kim olduğu anlaşıldı en azından. Şöyle düşünün; tokat atan, dayak atan ve öfkesini kontrol edemeyen bir adam profili sunulmaya çalışılıyor bugün. Yeniden birlikte olma sürecinde araya insanların girdiği, ısrarcı bir şekilde mesajlar atılan, şarkılar yazılan adam bugün yerden yere vuruluyor. Bu fazlasıyla tutarsız değil mi? İnsanların bilmediği birçok ayrılığımız oldu bizim. Belki de bu son şansımızdı. Ben aşıktım ama bir tek soru işareti vardı aklımda. Yeniden ilişkiye başlamadan önce de açık açık "Benden sonra olan beni ilgilendirmez ama varsa böyle bir ilişkin, başlamayalım" diye sordum. "Hayır" cevabını alınca, çok mutlu oldum. Çünkü bana göre yeniden başlayacak aşk, yalansız ve riyasız olmalıydı. Ben de ciddi düşünüyordum. Ailemle tanıştırdığım, evlenmek için plan yaptığım bir insana güvendim. İki zaman aralığında söylediklerine ve yaptıklarına bakıyorum. Vicdanım rahat bir şekilde şunu söyleyebilirim; benim tedaviye ihtiyacımın olmadığı kesin. Ve evet, onunki gerçekten aşk değilmiş.
Gençoğlu "Olaydan beş dakika önce evlilik ve çocuktan konuşuyorduk. Nasıl oldu da bir anda bu duruma gelindi anlamadım" dedi. Olay sonrası Okan Can Yantır'ın adı geçmişti...
Bu cümle benim ifademde var. Detaylıca ve bütün gerçekliği ile anlattım olanları. Dikkat ederseniz, karşı taraf her şeyi söylüyor, her şeyi iddia ediyor ama bu tartışmanın neden çıktığını bir türlü söylemiyor. Sanki ben bir anda hiddetlenmişim, beş dakika önce güzel güzel konuşurken öfkemi kaybetmişim gibi sunuluyor. O mutfakta laf lafı açtı ve konu, ayrıldığımız döneme geldi. Evet güzel güzel konuşuyorduk. Ben aile kurmak istediğimi, hatta biraz önce de anne-babamın yanından geldiğimizi söyledim. Birkaç kere sorduğumda farklı cevaplar verdiği için yine sordum, "Ayrıldıktan sonra bu kişiyle bir ilişkin oldu mu?" diye. Bana "Evet, canını acıtmak için oldu" dedi. O öfke diye anlatılan şey aslında hayatım boyunca uğradığım en büyük hayal kırıklıklarından ve acılardan biriydi. Güvendiğin ve aşık olduğun kişinin seni gerçekten sevmediğini anladığım andı. Öncesi var mıydı, yok muydu sorgulamadım bile. Esas konu; bana deliler gibi aşık olduğunu söyleyen bir insanın, ayrılır ayrılmaz başka bir ilişkiye başlaması ve yeniden bir araya gelmeye başladığımızda bunu bilerek saklamasıydı. İnandığım aşkın karşılığının olmadığını anladım. Sonrasında ondan evden gitmesini istedim. Karşılıklı bir münakaşa yaşadık. Gerçekten birçok çiftin yaşadığı türden sert bir tartışma...
Gerçekten o gece Gençoğlu'nun iddia ettiği gibi mi yaşandı?
Şunu çok büyük açık yüreklilikle ve net olarak söylüyorum ki, ben kimseyi darp etmedim. Hep aynı şeyi söyledim; karşılıklı bir münakaşa oldu. Bunu bile öyle bir hale getirdiler ki; 'Evet, darbı kabul etti, açık açık söyledi, hatta özür bile diledi' diye. Benim her zaman doğruyu söyleyecek cesaretim vardır. Ben, sevgi dolu, güzel bir ailede büyüdüm. İlişkilerini uluorta konuşmaktan rahatsız olan biri olarak, bu şekilde anılmaktan çok rahatsız oldum. "Ne olursa olsun, böyle bir olayın bir tarafı olduğum için, başta Sıla olmak üzere tüm kadınlardan özür diliyorum" dedim. Böyle bir olayla anıldığım, böyle bir olayın tarafı olduğum için özür diledim. Bu çok insani ve normal bir şey. Kadına şiddet gibi bir konu ile adımın anılmasından üzgün olduğumu belirttim.
Bu arada savcılığa verdiğiniz, devlet üniversitelerinden alınan iki tane bilimsel mütalaa vardı; hem darp raporu hem de tanık beyanatları hakkında...
Avukatlarım bana inandılar. Hakkımdaki iddiaları çürütmek için de, ayakları yere basan sağlam kanıtlar toplamaya uğraştılar. Bunun en güzel yolu da bilimin devreye girmesi. Haksızlığa uğrayan bir insanın hukuki sesi olmak için, kendisinin sözleri yetmez, gerçeklerin bilimsel olarak gün yüzüne çıkarılması gerekiyor. Bu mütalaalar, gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına yardımcı oldu.
Olay sonrası "Haksız olmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır" diye bir açıklama yaptınız. Bu yaşananlar sizin psikolojinizi nasıl etkiledi?
İnsafsızca ve dinlenmeden, bir tarafın anlattıkları üzerinden oluşan zor bir dönemden geçtim. İnsan hakkının da geçerli olduğu bir sistem olmalı. Büyük bir travmaydı benim için. Bir insan için en zor şey; haklıyken kendini çaresizce anlatamamak. Ben bunun en büyüğünü yaşadım. Hatta öyle bir noktaya geldi ki, "Bu süreçte profesyonel destek alacağım" dediğimde, 'Öfkesi için tedavi olacak' denildi. Bir insanın her gün yaşayabileceği bir olay mı yaşadım ben? Ve böylesine ağır bir olayı televizyondan öğreniyorsunuz. Yaşamayan asla bilmez. Hem susmayı tercih edip, hem de bu zor dönemi geride bırakabilmek için insanın böyle bir şeye ihtiyacı oluyormuş. Uzun yıllar psikiyatriste gidip destek olanlar var, o zaman onların hepsinden korkmak mı lazım?
Gençoğlu ilişkinin başında da şiddet yaşandığını ve öfke kontrolünüzün olmadığını iddia etti. Tüm Türkiye'yi güldüren Ahmet Kural bu kadar kötü mü?
Bu nasıl tek taraflı bir referans kaynağıdır anlamıyorum. Onlarca oyuncu arkadaşımla, set çalışanı ile aylarca birlikte çalışmışım. Yıllardan beri avukatım kadın, menajerim kadın. Bir kız kardeşle büyümüşüm. Aşırı alkol alan biri gibi anlatılıyorum. Evet, içen her insan kadar alkol alıyordum, hatta onu da yok denecek kadar azalttım. Bugün, "Seni bitireceğim" diyen bir insan çıkıyor ve "Alkol alınca öfke kontrol problemi yaşıyor" diyor. Çevremdekilerin ve beni tanıyan insanların ne dediği ve benim için ne düşündükleri önemli. Karalamanın sebebini anlamak için tüm bu yaşanan sürece bakmak lazım. Bu ilişkinin bitiş sebebi, neden bittiği, karşı tarafın insanlara çizmeye çalıştığı profil, kazanımlar, kayıplar hepsi değerlendirilmiş. 'En çok bağıran, en haklıdır' anlayışının doğru olduğunu zannediyor olabilirler ama bu böyle değil. Bu da yavaş yavaş, çok net ortaya çıkıyor.
Bugüne kadar Gençoğlu'nu hiçbir polemiğin içinde görmedik. Bu iddiaları neden ortaya atmış olsun ki?
Bugüne kadar beni de göz önünde yaşanan bir ilişkinin içinde görmediniz. İlk ayrıldığımızda bile 'Önce ben ayrıldım ve terk ettim' algısı oluşturan insan, daha sonra 'Yeniden ben istedim ve bir araya geldik' algısı yaratıyor. Ve sonunda bunlar yaşanıyor. Bu benim için bir ilkti belki ama bu süreçte başkalarının yaşadığı o kadar benzer hikaye dinledim ki... Bu tartışmanın neden çıktığının hiç konuşulmaması, o gece kendisinin de alkollü olduğunun söylenmemesi veya ilişki öncesi ve sonrası gelinen durumların üstünün örtülmeye çalışılması çok ilginç. Kötü bir niyet var ortada, tek konuşulan Ahmet Kural olsun ve abartılı bir şekilde olsun. Konu kadına şiddet değil. Yalan burada başladığı için geri dönemiyor belki de.
Olumsuz yorum yapanlara karşı bir kırgınlığınız mı var?
Olayın değil ama konunun hassasiyeti ile iyi niyetle fikrini açıklayan herkese diyecek sözüm yok. Ancak, bilerek, isteyerek, kişisel bir hesaplaşmayla veya gündemde olmak için açıklama yapanları, savunma hakkına saygı duymayarak taraf tutanları vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.
İfademi bile vermeden, yok olmamı istediler. İlk başlardaki durum ile şu anki arasında büyük fark var. Özellikle medyada yer alan ile onların verdiği orijinal olduğunu söyledikleri videoların bilirkişi tarafından aynı olduğunun tespitinden sonra. Olayın ilk sunuluş şekli yüzünden çekinenler, şu anda arayıp 'geçmiş olsun' diyorlar. Onlara neden kırılayım ki? Benim durduğum yer net; avukatım Sibel Aydın'ın dediği gibi 'kadının toplumdaki konumu ve önemi azaltılmadan, bu hassasiyet ile ilgili sahiplenilen tutumdan taviz verilmeden, bu olayın kendi içinde farklı gerçekleri olabileceğinin de göz önünde bulundurulması' gerekiyor.
İlk ayrılığınıza bir tokat atma olayının sebep olduğu gündeme geldi. Doğru mu bu?
Bugüne kadar o kadar çok iddia atıldı ki ortaya. Öyle olsa, ilk ayrılıkta bu ilişkiyi bitiren taraf ben olmazdım, ilişkiyi noktalayan karşı taraf olurdu. İlk ayrılıktan sonra bu tokat olayı konuşulurken, kendisinin filmimizle ilgili sosyal medya beğenileri konuşulmuştu hatırlarsınız. Hatta, bu tokat olayı ona sorulduğunda, kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını söylemişti. Bugünlerde ise her şey bambaşka bir şekilde sunuluyor. Geçmişte yapmadığım şeyler, şimdi kişisel bir öfke ile ortaya atılıyor. Bazen 'Bu anlatılan ben miyim?' diyorum. Gerçekten birini şeytanlaştırarak kendinizi melek yapamazsınız. Tek tesellim; insanlar, bu abartılı saldırgan durumun farkına varıyor, 'Bu işte bir terslik var' diyor.
Ayrılık sonrası neden size yöneltilen iddiaların doğru olmadığını anlatmaya çalışmadınız?
Ben bu röportaja kadar hiçbir ilişkim hakkında konuşmadım. Onca şey yaşandı, ağzımı açıp bir şey demedim. Çünkü ben ne olursa olsun karşımdaki insana saygı duyarım. Bu ikimizin özeli diye bakarım. Belki de şu an bunun bedelini ödüyorum ama konuşmadığım için de hiç pişman değilim. Benimle ilgili daha önce de birtakım iddialarda bulunan insanlar oldu. O zaman da, bu iddialarla ilgili yasal işlem başlatacakken, onları rencide etmek istemedim, sustum. Polemiklerle, tartışmalarla gündemde yer almak asla istemedim. Benim gerçekten çok sevdiğim bir işim, hayatım ve sevdiğim insanlar var. Bu sevgiyi kazanmak için çok emek verdik. Böyle düşünürken bir insanın başına gelebilecek en büyük ve haksız bir linçle karşı karşıya kaldım. İlk günden beri aynı şeyi söyledim; "Benden kötü tek bir söz duymayacaksınız" diye. Ancak iş o kadar çığırından çıktı ve o kadar kişisel hesaplaşmaya döndü ki, konuşmak zorunda kaldım. Ama yine de kötü bir söz duyamayacaksınız.
Instagram'da 'kim haklı?' diye yarışma yaptılar
Beni bir anne büyüttü, ona laf ettiler. Avukatım kadın, bu davaya bakıyor diye birileri onu yıldırmaya çalıştı. Avukatlık görevini yapmasını bile anormal bir şey gibi sunmaya çalıştılar. Kadına şiddete karşı olanlar yaptı bunu. Benim kadına, herhangi bir insana veya hayvana şiddet fikrini kabul etmem mümkün değil. Susmamın bir sebebi de, farklı gerçeklerin yaşandığı bu olayla ilgili bir şey söylersem, bu mücadeleye gönül vermiş insanları kırar mıyım düşüncesi oldu. İfadem basına yansıyınca ve mahrem konular ortaya çıkınca, avukatımdan basın yasağı konulması talebinde bulunmasını istedim. Öte yandan 'Sıla- Ahmet Kuralkavgasında kim haklı?' diye Instagram'da yarışma başlatıp makyaj seti hediye edenleri de gördüm. Bu insanlar, kadına şiddetin önlenmesinin en büyük savunucusu gibi davranıp belki de istemeden bu konunun magazinleşmesi için birçok şey yaptılar. Bizler ünlüyüz; bu olayın bu kadar ses getirmesinin, benim bu kadar yıpratılmamın sebebi de bundan. Ben kimsenin yıpratılmasını istemem. Bu ülkede şiddet yüzünden canından olan kadınların yakınlarının kırılmasını istemedim. Susmayanlar, benim sessizliğimden daha fazla bu konuya zarar verdi. Çelişkilerin, kişisel hesapların çok ötesinde önemde bir konu bu.
Herkes merak ediyor, Murat Cemcir'le aranız nasıl şu aralar?
Çok uzun bir yolculuğa çıktık Murat'la... O gerçekten iyi bir dost... Kötü gün dostu derler ya, o türden. Her şeyi konuşabildiğim, yol gösteren ve her şeyi paylaştığım, çok iyi bir dost. Allah herkese böyle bir dost versin.
Yeni projelere hazırlık yaptığınız doğru mu?
Evet, toplantılarımıza ve görüşmelerimize başladık. Murat'la işimizi seviyoruz. İnsanlara verdiğimiz mutluluk bizim en büyük motivasyon kaynağımız. Bu hayattaki varlık sebebimizin bu olduğuna inanıyoruz. 20 milyon insanın izlediği filmler yaptık. Biliyoruz ki bu sevgi karşılıklı ve samimiyetten besleniyor. Yeni işlerimiz olacak, fazlasıyla sabırsızlanıyoruz.
Herkesin aklında aynı sorular var
Sıla Gençoğlu'nun, iddia ettiği darp olayı sonrası savcılığa bazı itirazlarınız oldu. 'Neden hemen evimin oradaki karakola gitmedi' diye...
O durumlar hep muamma... Zaten, herkesin samimi bulmadığı ve ortalıktaki bulutlar dağılmaya başlayınca gördüğü çelişkiler bunlar.
Ayrıca darp raporunun olaydan iki gün sonra özel bir hastaneden ve evinden uzak bir yerde alınmasını da itiraz ettiniz...
Ortada bir karşılıklı itişme ve sözlü kavga var. İddiaların süreç içerisinde karşılık bulamamasının sebebi de gerçeğin bu olması. Sizin sorduğunuz bu soruları, ben dahil herkes soruyor. Onun için de her gün benim yıpratılmam için inanılmaz bir şekilde asılsız şeyler yazılıp çiziliyor, iddia ediliyor.
'Bu adamı topyekün nasıl yok ederiz' planı yapıldı!
Üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen hâlâ 45 dakika sürdüğü iddia edilen darp olayı konuşuluyor. Hakkınızda böyle bir algı yaratılmaya çalışılmasının sebebi ne?
Olayın basına yansıdığı günleri hatırlayın. Adliye çıkışı bir anda magazin muhabirleri, yapılan açıklamalar... Olay, öyle bir şekilde sunuldu ki, değil bir kadın, bir erkek bile ilk başta 'Ne oluyor?' dedi çünkü konu hassas; kadına şiddet. Bu, ülkede yaşayan kadınların gerçekten en büyük problemlerinden biri. Bu şekilde sunulunca, tabii bana doğal olarak toplumsal linç başladı. Olayın değil, konunun hassasiyeti; insanların bir anda düşünmeden öfkelenmelerine sebep oldu. O gün benim aleyhime açıklama yapan arkadaşlarımdan bazıları bugünlerde beni arıyor ve konunun hassasiyeti ile tek taraflı açıklama yaptıkları için benden özür diliyor. Unutmayın; ilk başta 45 dakika hunharca ve acımasızca şiddetle başlandı, kül tablası ile darp iddiası ile devam edildi, sırtta vazo kırdığım bile söylendi. Sonra bunların olmadığı ortaya çıkınca sessizlik oldu. Benim ifademden sonra da bir sessizlik oldu. Dava açılınca, yeniden en başa sarıldı her şey. Şiddetin adı bir anda 'dayak' oldu. Bunun tek bir sebebi var; atılan bu büyük adımdan geri dönememe hali. İntikam alma duygusuyla topyekun bu adamı nasıl yok ederiz diye yola çıkılmış. İlişkinin, bilinmesi istenmeyen gerçeklerle bittiğinin üstünü örtme çabası var. Ben de şimdi düşününce gerçekten daha iyi anlıyorum bazı şeyleri.”
Yorumlar