Bir zamanlar sadece ünlü bir
şarkıcıydınız. Ama sonra bambaşka bir yola girdiniz, sunucu oldunuz, oyuncu
oldunuz. Farklı kulvarlara el atmanızın sebebi neydi?
Aslında beni meşhur eden de bir diziydi. 1996
yılında bir albüm çıkardım ama çok fazla satmadı. İkinci albüme hazırlanırken
“Aynalı Tahir” dizisi geldi. Reyting rekorları kırdı. Devamında “Var Ya”, “Ah
Le Yar” ve diğer albümlerle müzik adına da güzel şeyler yaptık. 21 yıllık
süreçte listeye sunuculuk da eklendi. Tabiri caizse yapmadığım iş kalmadı
(gülüyor). Aslında bu yola ben girmedim, arz-talep olayı. Eğer oynadığım
diziler reyting almasaydı, sunuculuk yaptığım programlar izlenmeseydi
hiçbirinin devamı gelmezdi. Şükürler olsun ki üstesinden gelebildim. Ve bana
güvenenleri mahcup etmedim.
Kendinizi bu kadar nasıl
geliştirebildiniz?
Benim asıl
işim şarkı söylemek ve bu işte iddialıyım. Oyunculuğum setlerde gelişti. Bugüne
kadar çalıştığım bütün oyuncu büyüklerimden bir şeyler öğrendim. Film çok
izlerim; sinemada da evde de... Müjdat Gezen, rahmetli Zeki Alasya, Melek
Baykal, Özkan Uğur, rahmetli Kuzey Vargın, rahmetli Orçun Sonat gibi devlerle
çalıştım ve hepsinden bir şeyler öğrendim. Hâlâ da öğrenmeye devam ediyorum.
Sizin için hırslı diyebilir miyiz?
Hırslı
birisi değilim, hiç olmadım. Ama başarılı olmak, kendimi geliştirmek için çok
çalıştım ve dediğim gibi hâlâ çalışıyorum.
Şimdi yepyeni diziniz “Dostlar
Mahallesi” ile ekrandasınız. Özlediniz mi oyunculuğu, set ortamını?
- Evet.
“Dostlar Mahallesi”yle aslında bu işi gerçekten ne kadar çok özlediğimi fark
ettim.