‘’JAZZ DİNLEYEN DE
ARABESK DİNLEYEN DE BU ALBÜMDE KENDİNİ BULABİLİR’’
Gelelim son albümün
‘Su Yolunu Bulur’a. Bu albüm nasıl oluştu?
Bu albümü 1,5 senedir yapmayı planlıyordum; içime sinen
aranjelerden, şarkılardan ve edebiyattan oluşan albüm olması gerekiyordu. Ben
tutsun diye bir albüm yapmadım. Ticari bir şarkı olmalı, güncel klişe sözler
olmalı diyerek bu yola girmedim. İçinde her tat, her doku olmalı ve dinleyenler
bu albümden farklı lezzetler almalıydı. Çıkış şarkım bambaşka, Düşünce şarkım
başka, Sen Seç başka, Belki de Kaçarım Latin Jazz alt yapılara sahip. Albümde
bir bütünlük yok.
Albümde bir
bütünlüğün olmaması risk mi?
Risk ama aynı zamanda popüler müzik yaparak ticari
olgulardan uzaklaşmak gerekiyor. Yapımcı için bir risk olabilir ama müzisyen
için risk değil, dinleyici için bu sorun olmuyor. Renk skalası yakalıyorsunuz.
Jazz dinleyenin de arabesk dinleyenin de pop dinleyenin de kendini bulabileceği
şarkılar var. Yapı olarak da insan din, mezhep, milliyet ayırmayan bir adam
olduğum için her dinleyiciye ulaşmaya çalışıyorum.
İlk klip şarkın ‘Su
Yolunu Bulur’a gelen tepkiler nasıldı?
Herkes Takvim şarkısı ile kıyaslamıştı ama tepkiler çok
iyiydi. ‘Su Yolunu Bulur’ daha manevi içerikli bir şarkı. Biraz da sosyal
sorumluluk projesi gibiydi. Batman Hasankeyf’de klibimizi çektik, klipte kültür
mirasımız Hasankeyf’i insanlara gösterdik. Klibin 100 milyon izlenmesini
beklemiyordum.
Peki Hasankeyf sana
ne kattı?
Bana Güneydoğu’yu kazandırdı. Aldığım mesajları buraya
döksem alan yetmez. Diyarbakır, Siirt, Batman’dan insanlar mesajlar attı.
İstanbul’dan bir müzisyeni yörelerinde gördüler. Oralar OHAL bölgesi olarak
düşünüldüğü için diğer sanatçılar konser veremezken ben askerimizin ve güvenlik
güçlerimizin sayesinde klip çektim.
Hasankeyf’te
unutamadığın bir anı var mı?
O kadar samimi insanlar var ki, yöresi de zaten muhteşem. Hasankeyf’in
restorasyonuyla uğraşan mühendis kardeşlerimiz klip çektiğimi duyunca yanımıza
geldiler. Bizi alıp çay kahve içmeye götürdüler, akşam da konserime geldiler.
Misafirperverlikleri unutulmazdı. Onların sesi ve süper kahramanı oldum adeta.
Bundan daha büyük bir kazanç olur mu?
‘’HER ŞARKIM BAŞKA
BİR MİSYONU ÜSTLENİYOR’’
Gelelim ikinci klip
şarkın ‘Yangınlar Var’a… Sizdeki yeri nedir?
Diğer şarkılarım gibi kalbimde. Ama şarkının oluşma hikayesi
daha eğlenceli. Cover yapmak için çok önemli bir ismin şarkısını albümümüze
eklemiştik ama telifiyle alakalı saçma sapan şeyler duyunca çok sinirlendim ve
ben o şarkıyı albümden çıkarmıştım. Ekibim şarkı eksiğimiz olduğunu söyleyince
merak etmeyin ben ayarlayacağım demiştim ve eve gidip hemen şarkı yaptım. Bir
iki saat içinde bu şarkıyı yazdım. Şarkı bazen günlerce çıkmaz bazen de bir
saatte çıkıverir. Şarkının her aşamasını 5 güne bölerek yetiştirdim ve beş
günün sonunda fabrikaya yetişmişti.
Çok renkli bir klip
olmuş, süreç nasıldı?
Hayalimde Alis Harikalar Diyarı’ndayı yaşatmak istiyordum.
Masal gibi sürprizlerden oluşan klibimiz için Silivri’de bir alan
belirlemiştik. Sibel Can’ın Kuyu şarkısına klip çektiğimiz alana çok yakındı.
Bir komik karaktere ihtiyacımız vardı, yakın dostum Gökhan Tevek’e teklif
götürdük. Zıpır karaktere arkadaşım çok uydu. Aydın Kurtoğlu’na da klibi
anlattığımda motorlu bir adamın olması gerektiğini söylemiştim. O da ‘’Aaa ben
olayım’’ demişti.
Peki kliplerinizde
neden arkadaşlarınızın yer almasını tercih ediyorsunuz?
Tercih etmek demeyelim, böyle gelişiyor. Takvim zamanında
back vokalde Bahadır Tatlıöz ve İlyas Yalçıntaş yer almıştı ve klipte erkek
koro olacak dediğimde ‘Biz oynarız’ demişlerdi. Ansızın gelişiyor, çok da güzel
oluyor. Bir de mesaj vermiş olduk, bizim aramızda menfaat olmadan aynı karenin
içerisinde yer alabiliyoruz. Müzik piyasasındaki sıradanlığı yıkmak istiyorum.
Sahiden genç isimler
birlik içinde mi?
Bilemem ama en azından birlik içindeymişiz gibi
davranılıyor. Güzel müzik yapalım dendiği zaman ortaya ne çıkıyor, her genç
isim ne tepki veriyor bilemiyoruz. Şunu söyleyebilirim benim arkadaşlıklarımda
bir sorun yok. Kliplerde, konserlerde hep birbirimizi destekliyoruz. Aydın’a
slow hareketli bir şarkı yaptım, belki klibinde ben oynarım. Hepimizin
dinleyicisine de sürpriz oluyor. Yapılmayan bir şey bu. Sadece Zerrin Özer’in Paşa
Gönlüm klibinde popçu ve radyocular oynamıştı. O zamandan bu zamana kadar kimse
bu birlik içerisinde işleri yapmadı.
Klip yönetmenliği
yeteneğin nasıl oluştu?
Sosyal sorumluluk projeleri yaptığım zamanlarda iki genç
arkadaş kliplerimizi çekerdi. Onlardan ilham aldım, Youtube’dan videoları
araştırdım, konuyla ilgili eğitim yöntemlerine baktım. Sonra pop albüm
hazırladım ve ilk klibimi de ben çekeceğim demiştim. Çektim de.
Her şarkı değerlidir
ama albümde sizin için en değerli şarkı hangisidir?
Su Yolunu Bulur şarkısını çok seviyorum, hislerimi yansıtan
bir şarkı.
Albümle
hedeflediğiniz neydi, ne kadarına ulaştınız?
Albümle aslında hedefim yok, albümdeki her şarkıyla başka
başka hedeflerim var. Biriyle sosyal sorumluluk projesi yaptık, Yangınlar Var
şarkısıyla da herkesin gülmesini istedik, işitme engellileri de unutmadık. Her
şarkım bir misyonu üstleniyor. Her şarkımla istediğim hedefe ulaşıyorum, hedef
kişiye göre değişir. Ben şarkılarım patlasın, paralar kazanayım düşüncesinde
değilim.
‘’TELİF SİSTEMİNİN
OTURMASI GEREKİYOR’’
Müzik piyasasının
dijitalleşmesiyle ilgili ne düşünüyorsun?
Çok normal, artık çağ atlıyoruz. Her şey dijital mecraya
kayıyor. Biz bunu ne kadar yakalayacağız, önemli olan budur. Dijital mecralar
hakkaniyetle kullanıldığı sürece dijitalleşmek kötü bir şey değil. Şöhret olmak
ayrı bir şey sosyal medyada geri dönüşler almak ayrı bir şey. Görüyoruz,
sanatçılık yeteneği olmayan insanların dijital mecralarda yoğun etkileşim
aldığı ortada.
Dijitalleşmenin müzik
piyasasına etkileri nelerdir?
Kaçınılmaz gerçek bunlar, zamanında at arabası kullanılırken
arabaya geçerken nasıl sıkıntı yaşandıysa kasetten CD’ye, CD’den dijital müzik
platformlarına geçişlerde de sıkıntı olacaktır. Dijitalleşmede telif
meselelerinin çok güzel oturuyor olması lazım, müzisyenlerin kazanması lazım.
Bizler kazancımızla eşit oranda üretiyoruz.
Peki dijitalleşme
başladıktan sonra kazançlar düştü mü?
Evet çünkü fiziki bir kazanç yok, albüm satışı yok. Dijital
mecralardan daha çok yapım şirketleri kazanıyor, bize sadece telifler kalıyor.
Eğer söz yazarı, besteci, aranjör değilseniz yorumcu olarak kazanıyorsunuz. Ben
hepsini kendim üstlendiğim için diğer arkadaşlarımdan daha şanslıyım ama bu da
tabii yapım şirketlerinin kazançlarıyla yorumcu, bestecilerin kazançları
arasında büyük uçurum var. Telif sisteminin oturması gerekiyor.
Müzik piyasasının
gençleşmesiyle ilgili neler düşünüyorsun?
Bence zaten gençleşme ve değişim gerekiyordu. Başarılı
isimler var, Buray ve İlyas’ı çok beğeniyorum. Gün geçtikçe pop müziğin
güzelleştiğini görüyoruz. Müziğin geleceğine ışık tutuyorlar. Ama tabii kötü
örnekler de var mesela. Kötü örnekler de olmak zorunda ama belki de kötü
yaptıklarının farkında olmadıkları için iyi yaptıklarını düşünüyorlar.
Şarkılarını yazarken
nelerden beslenirsin?
Şarkılarımı yazarken hayattan, mesela senden, senin ne
yaptığından beslenirim. Dışarıdaki adam ne yapıyor, çevremdeki ilişkiler nasıl,
aşklar ayrılıklar. Bir şeyleri izlerim tema yaratırım, atayım da tutsun
kafasında değil. Geçmişi hatırlarım. Bakalım bugün günümüzün popüler kelimeleri
neler, şu argo kelimeleri de ekleyelim, müziği de vuralım, tutsun demiyoruz.
İyi bir edebiyatçıyım
diyebiliyor musun?
Asla diyemem, onu ancak ve sadece dinleyici der, ben sadece
iyi bir edebiyatçı olmak için elimden geleni yapmaya çalışırım.
Hem müzisyen hem
şarkıcı olmak nasıl bir duygu?
Çok yorulmama neden olduğu kadar elimi de rahatlatıyor.
Birçok arkadaşım şarkı arayışına girerken, bütçe ayırması gerekirken, bulduğu
şarkıya sarılması gerekirken müzisyenlik bana kolaylık sağlıyor. Ama şöyle bir
şey ben de daha çok yoruluyorum. Tatlı yorgunluk acı acı çıkıyor.
‘’GERÇEK STARLAR UNVANINI HALKTAN ALMIŞ İSİMLERDİR’’
Şarkılarını Ajda Pekkan, Sibel Can gibi isimler okudu, sırada kimler var? Yeni projelerin neler?
Uluslararası bir projem var. Birkaç gün içerisinde açıklayacağız, onun haricinde albümden 2-3 şarkıya daha klip çekmek istiyorum. Yıldız Tilbe’nin albümünde seslendirdiğim Alo De şarkısına da klip çekmek istiyorum. Fikir olarak kaygan bir zemindeyiz. Bakalım.
Yıldız Tilbe projesinde nasıl yer aldın?
Teklif geldi, ben aslında başka bir şarkıyı tercih etmiştim. Fatih Erkoç’un seslendirdiği Sensiz Olamam şarkısını seslendirmek istiyorken herkes bence ters köşe bir şarkı seslendirmelisin ve ALO De sende çok farklı duracak dediler. Yıldız Tilbe’de lansman gecesinde ‘’Albümde bana en değişik gelen ve en çok sevdiğim seslendirmelerden biridir.’’ dedi.
Yıldız Hanımın sendeki yeri nedir?
Ailemizin insanı gibi, diğer insanların da kanısı bu yönde. Ailemizin ablası, arkadaşı gibi, doğal. Şahsına münhasır. Birilerinin birilerine star demesine çok şaşırıyorum, medya da bunu çok yapıyor. Yıldız Tilbe gibi insanlar halkın asıl starı, unvanını halktan almış isimler.
Sibel Can ve Ajda Pekkan ile nasıl tanıştın?
Ajda Pekkan ile düetimiz sevgili patronum Samsun Demir’in organizasyonuydu. Bana da sürpriz oldu. Ben şarkımı dinletmek için kendisine yollamıştım, patronumda bir yemek sırasında Ajda Pekkan’a dinletmiş. Gece 3’te beni arayıp haber verdiğinde çok mutlu olmuştum. Çok heyecanlıydı, çocukluğumdan beri sürekli bir yerlerde gördüğüm isim sonuçta. Tanıştığımda star denmesinin asla tesadüf olmadığını anladım. Ben yoruldum o yorulmadı. Sibel Hanım ile ise bir iki yıldır şarkı konusunda hep bir diyalog halindeydik. Ben bir konsere gitmek için havaalanındayken Sibel Hanım da konsere gitmek için havaalanındaydı. Sohbet ettik, şarkı istediğini söylemişti. Ben de yapıp yolladım, demo kayıtlarda okuduğum yerleri çok beğenmiş. Bu kısım kalsa mı dedi, kalsın dedik. Klipte olsan mı dedi, olsun dedik. Bir baktık çok güzel oldu.
Çalışması zor isimler mi?
Asla değiller çok tatlılar. Ajda Hanım asla yorulmaz. Sibel Hanım ise hiçbir şeye müdahale etmeden şarkı ve klip bitti. Revizyon bile istemedi. Çocukları çok severmiş beni sağ olsun gönülleri de oldu. Çok klas isimler. Çok iyi bir yorumcu ölümsüz bir anı oldu.