Çekim sırasında denize düşen telefonu hatırlatılan Milor’e, “Acaba denize düşen telefonunuzu alabildiniz mi? Ya da içindekileri kurtarmak için bir girişimde bulundunuz mu? Çok sakin bir tavırla karşılamıştınız çünkü” diye soruldu.
Milor şöyle cevap verdi: “Hayır o telefon gitti. Yeni telefon alındı hatta cebimde duruyor şu anda. 60 liraya aldım. Akılsız telefon. Çok güzel özellikle ABD ile konuşurken çok iyi oluyor kontörlü konuşuyorum. Şirketlere kanıp faturalıya geçmemek lazım. İyi ki denize düşmüş telefonum, yenisinden çok memnunum. Her işte bir hayır vardır.”
Milor, son olarak ’20 günlük süt kuzusu yemesi’ni anlattı: “20 günlük kuzu İspanya’da Ribera bölgesinde yaygın. Bu amaçla besleniyorlar. Bir gastronomi yazarı olarak özel tatların tadına bakmak benim için yükümlülük. Takdir edersiniz ki ben yemesem de bu kuzu mutfakta pişirilmeye hazır. Öte yandan tüm hayvanların yemek için kesilmesi etik açıdan doğru mu? Bu konuda mizanplas.com’da ciddi bir tartışma başlatmak istiyorum. Veganlara özel sempatim olduğunu da belirteyim.”
“En sevdiğiniz tatlı nedir” sorusunu “En sevdiğim tatlı eşimin dudağı” diyerek yanıtlayan Milor, soyadının öyküsünü de anlattı: “Matrak bir olay. Rahmetli dedem Konya’nın Tahirpaşa soyundan, onun torunu. Aile adı Mecidiyezade. Dedem soyadını Mecidiyeoğlu yapmak istiyor, ‘zade’yi Türkçeleştirerek. Soyadı komisyonu bu Türkçe değil diye kabul etmiyor. Dedem de çok güçlü bir şahsiyetti. Kafası bozuluyor, çok orijinal ve kimsede olmayan bir isim uyduruyor. En merak ettiğim Mecidiyeoğlu’nu kabul etmeyen komisyonun nasıl olup da Milor’u kabul ettiği. Yazık ki dedem vefat ettiğinde ben 13 yaşındaydım. Bu soruyu sorma şansım yok.”