Çelik, “Seçim sonuçlarının netleşmeye başladığı anlarda CHP Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye mesaj atıp kendisinden “Erdoğan’ın kazandığını kabul ediyorum” anlamındaki “Adam kazandı” mesajını alsaydım bunu yayında okumadan iki, üç kez düşünürdüm. Bu kadar hayati ve kritik bir olayda bir liderin beklenti içindeki kitlelere kendisini anlatmak için bir zaman ve ortama ihtiyaç duyduğuna inanırım, buna saygı göstermeyi tercih ederim” dedi.
FOX TV’deki o kişi, bizim grubumuzda kısa süre önce görev değişiklikleri olunca işi gücü bırakıp benimle ilgili olarak “Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmiyordu şimdi nasıl gidecek bakalım!” havasında bir haber vermiş bir insan. Dolayısıyla başka gazetecilerin kaderiyle ilgili önemli gelişmeler olduğunda ekran karşısına geçip zil takıp oynayanların attıkları her adımın “yüksek gazetecilik” refleksinden kaynaklandığına inanmıyorum.
“144 ülkeyi ziyaret ettim”
Radyo ve Televizyon sektöründe otuz yılı geride bıraktığını ifade eden Çelik, “Benim hayatımın büyük bölümünü iş oluşturuyor. Günlerim dolu dolu geçiyor kritik olaylara tanıklık ediyorum. Aşırı yoğun ve hayli yorucu bir meslek hayatım olsa da bu işi çok seviyorum. Meslek hayatım boyunca 144 ülkeye ziyarette bulundum. Haberleri yerinde görerek izleyenlerime ve okuyucularıma ulaştırdım” dedi.
“Radyo teknolojiye ayak uydurmak zorundadır”
Radyonun önemine de değinen Çelik, “Radyo mikrofonunu başına geçeli 26 yıl oldu. Biz meslek hayatımızda teknolojinin her aşamasını gördük. Teknoloji gelişiyor bu gelişmeyi radyoları da çok ilgilendiriyor yakından takip etmeleri gerekiyor. Her işte istikrar önemlidir. İlk özel radyo yayın kuruluşlarından olan Best FM’in de en önemli özelliği istikrarlı yoluna devam etmesidir. Haber yayıncılığında ise Best FM’in sabah kuşağında bulunan haber programı radyo sektöründe kilometre taşı olmuştur” dedi.
“Benim anahtar kelimem 'Merak' oldu”
Öğrencilik yıllarından da bahseden Çelik, “Öğrenci hayatımda 'inek öğrenci' değildim. Bazen derslere de gitmezdim. Ama yeterince iyi öğrenciydim. Şimdi hem inek öğrenci değilsin hem de iyi öğrencisin diyenler olur. Okulda, üniversitede benden ne istendiyse yerine getirdim. Hayatım hep anlatmak ve bir takım şeyleri aktarmakla geçti. Okulda hocalarım çoğu zaman sınıfta derslerin bir bölümünü benim anlatmamı isterdi. Küçük yaşlarımda bile ciddi ve titiz bir insan olarak tanınırdım. Gündemin en zor konularını takip eden gerektiğinde anlatan biriydim. Çok okudum ancak öğrenmeye daima aç oldum. Hayatım daima merak ederek ve araştırarak geçti. Benim anahtar kelimem 'Merak' oldu” ifadesini kullandı.
“Doğan Medya Grubu’nun satılma ihtimali konuşuluyordu”
Doğan medya grubunun, Demirören Holding’e geçmesine de değinen Çelik, “Ben 26 yıl Doğan Medya Grubu’nda çalıştım. Aydın Doğan’ın medya grubunu satacağına dair söylentiler vardı. Nihai kararın ağırlıklı olarak Aydın Doğan’a ait olduğunu ancak meselenin aile içinde yoğun şekilde müzakere edildiğini tahmin ediyorum. Aydın Doğan sonuçta bir yatırımcı, doğru zamanda doğru kararları alarak uygulamaya geçirmek onun da önceliğiydi. Ben grubun satılacağı ilan edildiğinde fazla şaşırmadım.
Gazetecilerin hayatında farklı patronlar ve yönetimler söz konusu olabilir. Kalıcı gazetecilik ve saygınlık açısından temel kriterler, dürüst olmak ve güven vermektir. Patron kim olursa olsun, okuru, izleyiciyi aldatan ve açıkça yalan söyleyen gazetecinin itibarından söz edilemez. Hiç bir analizi tutmayan ve üst üste yanlış tespitte ısrar edenler için de benzer şey söz konusu. Hangi medya grubunda veya mecrasında olursanız olun, doğru ve düzgün iş yaptığınızda dikkat çeker, saygı uyandırırsınız” dedi.
“Ben haber için liderlerle beraberim”
Hakan Çelik, meslek hayatımın her döneminde liderler ve yöneticilerle beraber olmuş onların görüşlerini okuyucularıma ve dinleyenlerime aktarmış biriyim. Ben Recep Tayyip Erdoğan’ı 1990’lı yıllarda radyo programıma bile konuk almıştım. Cumhurbaşkanı ile gazeteci kimliğimle neredeyse 30 yıla uzanan bir iletişimim var. Uluslararası seyahatlerinin önemli bölümüne katıldım. Cumhurbaşkanı davetine icabet etmek devlet geleneğimizde bir zorunluluktur. Bunun ötesinde Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam ve jeopolitik nedeniyle Erdoğan’ın neredeyse her seyahati tarihi ve kritik önemde gerçekleşiyor. Zira bazı kesimlerin eleştiri konusu yaptığı “uçakta olmak” durumunu ben son derece kıymetli ve onur verici görüyorum. Zira bugün en sert şekilde eleştiri getiren meslektaşlarımın tamamı eminim ki kendilerine böyle bir davet gelse büyük bir memnuniyetle orada bulunurlar. Bugüne kadar 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil birçok lider ve devlet adımıyla seyahatlere katıldım. Bir haberci olarak en değerli şeylerden biri haberi yerinden aktarabilme imkanı bulabilmektir.
“Seçim sürecinde liderler ellerinden geleni yaptılar”
Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem milletvekilliği seçim sonuçlarında rakip olsaydım galip gelen rakibimi tebrik ederdim diyen Çelik, “Bütün liderler ellerinden geleni ortaya koydu. Bu seçimde en çok çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce oldu. Ramazan ayında miting yapmak zordur ama liderler bunu gerçekleştirdi. İYİ Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’de Türk siyasetinde yerini aldı. HDP parlamentoya girdi. Seçimden sonra ilk yazımda 'Demokrasi kazandı' dedim. Baktığımızda farklı görüşteki partiler TBMM’ye giriş yaptı. Bu önemli. Parlamentonun itibarı, iyi çalışması ve kendilerini oraya gönderen seçmenlere faydalı olabilmeleriyle yakından ilişkilidir.
CHP, Muharrem İnce'nin getirdiği hava ile tekrar umutlandı. MHP herkesi şaşırtan sandık performansı ortaya koyarak TBMM’de yer aldı. Türkiye uzun süredir siyasetteki sertlikterden ve ağır gündemden ötürü yorgun. Seçil kampanyasının yumuşak geçmesi ile Türkiye'ye soluk aldıracağını düşünüyorum. Türkler çok çalışkan ve zeki insanlarız, pratik çözümler üretmekte üzerimize yok. Ama geleceğimizi daha iyi planlamayı ve doğru öncelikleri belirlemeyi de öğrenmeliyiz.
Ben Türkiye'ye inanıyorum, umutluyum, iyimserim ve gelecekte iyi işler yapacağımızı düşünüyorum.
“Rakip olsaydım Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik ederdim”
Adem Metan’ın “Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik etti ama Kılıçdaroğlu tebrike etmedi bunu nasıl yorumluyorsunuz?” sorusuna ise Çelik, “Yaklaşık 10 milyon farkın olduğu çekişmeli bir seçim oldu. Sert çıkışların da olduğu bir seçimi geride bıraktık ona rağmen Muharrem İnce'nin tebrik etmesi güzel adımdı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu tutumu ise geçmişteki sert tartışmaların etkisinde olduğunu gösteriyor. Hala bu ortamın etkisinde kaldığını düşünüyorum. Belki bunu bir siyasi tercih olarak da almış olabilir. Zira kampanya sırasında “polemikleri ben yapayım, sen seçime konsantre ol proje anlat” diyerek İnce’ye çağrı yapmıştı.
Bilemiyorum, tebrik etmemesinde belki başka nedenlerde vardır ancak ben rakibimi tebrik ederdim. Bu seçimde açık fark ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha seçildi. Üstelik uzun yıllardır girdiği bütün seçim ve referandumlardan zaferle çıktı. Bu çok önemli bir sonuç.
Gerginlik havası yaşatmayacak şekilde liderler birbiri ile anlaşırsa bu sokağa da olumlu yansır. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.
“Muharrem İnce, o mesajı bana atsaydı yayında söylemezdim”
CHP Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin, FOX TV programcısı İsmail Küçükkaya’ya seçim gecesi mesaj atmasını da değerlendiren Çelik, “Geçen hafta televizyon ekranlarında yapılan tartışma programlarında ‘Doğru gazetecilik’ tartışmaları ve yorumları yapıldı.
Ben olsaydım o mesajı okumadan ve paylaşmadan önce iki, üç kez düşünürdüm. Milyonlarca insan seçime gitti, İnce milyonlarca CHP’linin umudu oldu, Milyonlarca insan Türkiye’nin sorunlarının çözümünün sandıktan geçtiğine inandı ve demokratik tercihleri için sandık başına gitti.
Bu kadar iddia ortaya koymuş İnce gibi bir insana kendisini bir cümlelik mesajın ötesinde ifade etmesi için bir zamana ihtiyacı vardı. Fox TV’deki paylaşamın gereken o zamanı ve ortamı ortadan kaldırdığı inancındayım. Türkiye'nin en önemli seçim yarışmasında tüm liderler hayati bir yarışın içindeydiler.
Anlık refleksler ve trolleşen sosyal medya bir vakum etkisiyle geleneksel medyadaki gazetecileri de trolleştirmeye başladı. Okur ve izleyicilerini bir kenara bırakıp sosyal medya takipçilerine seslenmeye başladılar. Oysa ki sosyal medyadan yansıyanın çok azı gerçeği temsil ediyor. Özellikle Twitter’daki sahte tribünler bugüne kadar birçok gazeteciyi içine çekip yok olmalarına yol açtı.
Normal şartlarda iki üç kez düşünmesi gereken gazeteci, sosyal medya beklentisini düşünerek anlık tepki veriyor ve düşünmeden harekete geçiyor. Elbette bu gazetecinin tercihi ancak ben “sosyal medya bekliyor” diye bana emanet edilen bilgi, not ve görüşleri paylaşmak konusunda bu kadar aceleci değilim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağında gazeteciler nasıl ağırlanıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçakta gazeteciler ile ilişkisini ve seyahat boyunca neler yaptıklarını da anlatan Çelik, “Erdoğan sert bir insan değil. Siyasetteki başarısı doğallığı ve bütün kesimlerle diyalog kurabilmesiyle yakından ilgili. Türkiye siyasetinde uzunca bir süredir sokaktaki insana bu kadar dokunabilen başka bir lider olmadı. Başarısı da buradan gelir. Sokaktan gelen, sokağı iyi tanıyan iyi bir insan. Bunun avantajlarını da iyi kullanmış biri. Cumhurbaşkanı Erdoğan çok doğal.
Uçakta bazen dışarda anlatıldığı ve abartıldığı gibi sıra dışı bir ortam yok. Devletin liderinin bulunduğu her ortamda olan saygı ve kurallar orada da işliyor. Davetliler belirlenen koltuklara oturuyor, çalışıyor yada birşeylerle meşgul oluyor. Seyahatin bir bölümünde eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan müsait ise onun bulunduğu bölüme geçeriz. O bölüm de gazete sayfalarına yansıyan bölümdür. Hani gazeteciler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantı masası etrafında gazetecilerin sorularını cevapladığı fotoğraf karesinin olduğu bölüm. Erdoğan'ın ilginç bir yönü vardır. Gazetecilerinin farklı özelliklerini ve ilgi alanlarını bilir, bazen bunlar üzerinden espriler yapar. Genellikle uçakta Türkiye’nin büyük meseleleri ve ağır uluslararası konular gündeme gelir ancak genellikle uzun ve yorucu röportajlar yumuşak bir espriyle biter. Kimi hararetli gündemde uçak indikten sonra bile yerde terminale yanaşıncaya kadar o masadan kalkamadığımız oluyor. Röportajların çoğu yolculuk boyunca uçakta gerçekleşiyor ancak eğer gazeteci sayısı fazlaysa ve zaman darlığı varsa Cumhurbaşkanı ile sohbetler uçağa geçmeden örneğin bir otel lobisinde de yapılabiliyor.
Adem Metan’ın “16 yıldır iktidar olan bir partinin liderini ve ülkenin Cumhurbaşkanını çok yakından takip ediyorsunuz ağır eleştiriler alıyorsunuz sizi eleştirenleri nasıl buluyorsunuz” sorusuna Çelik, “Gazeteciyiz ve bazı görevlerimiz var ben Ankara temsilciliği yapıyorum. Ülkeyi yöneten liderler ve siyasetçilerle iletişim içinde olmamdan daha doğal birşey olamaz. İletişim kurmazsanız bu sorundur aslında. Devlet yöneticilerinin beni davet etmesi benim açımdan bir onurdur. Bunu çok kıymetli buluyorum ve işimi ciddiyetle, objektif bir tutumla yerine getiriyorum. Bugüne kadar bu yakın iletişimi suistimal edecek en küçük bir davranış içinde olmadım.
Devletin başında bulunan bir cumhurbaşkanı davet ediyorsa oraya memnuniyetle katılırım. Başka gazeteci de davet edildiğinde bu duyguyu yaşar. Beni kim davet ederse onların davetine katılıp haberi yerinde görüp izleyenlerime ve okuyanlarıma aktarmak isterim. Tanık olduğumda daha iyi anlatırım. Başka bir gazetecinin bunu sürekli dile getirmesi ya meslekçi kıskançlık yada ideolojik takıntıyla ilgilidir” dedi.
Yorumlar