(Annelik mi seksilik mi daha çok ‘tık’ alıyor?) "Annelik kesinlikle! Kızımla fotoğrafım bütün like’ları topluyor. En çok masum, tatlı fotoğraflarım beğeniliyor. Ben bu işin uzmanı oldum, neyin sevilip sevilmeyeceğini biliyorum. Bazı fotoğraflarımı koyarken, insanların bıdı bıdı yapacağını biliyorum. Yine de paylaşıyorum çünkü o da benim ve orada durmalı. Diğer herkesin yaptığından farklı bir şey yapmıyorum. Suçsa, herkes bu günaha ortak. Bütün blogger’lar, influencer’lar, ünlüler, ünsüzler, herkes yaşadığı her şeyi çekiyor ve koyuyor. Her şeyini paylaşıyor. Niye en suçlu ben oluyorum?"
"Bir şeylere emeksiz ve kolay yoldan ulaştığını düşünenlere verecek cevabı ne?) Benim emek vermediğimi nereden biliyorlar? Ya da acı çekmediğimi? Geceleri yatakta ağlarken yanımdalar mıydı? Yaşadığım onca şeyde ne kadar üzüldüğümü, neler çektiğimi biliyorlar mı? Öyle kolay olmadı hiçbir şey. Bu önyargı. Bunu anlayabiliyorum. Ama nefrete dönüşmesini anlayamıyorum."
Soru: O şehir efsanesi doğru mu? Güya seni o kafeye almamışlar, sen de yıllar sonra kafeyi satın almışsın?
"Ben sana doğrusunu anlatayım: Bebek Şenliği’nin olduğu bir gün Bebek Parkı’ndaydım. Melisa 6 aylıktı. Yanımda da yardımcım vardı. Melisa kucağımdaydı. Elimizde çantalar, puset filan... Oturacak bir kafe aradık. Happly Ever After’a yürüdük, bütün masalar boştu, iki masa doluydu sadece. İşletme müdürüne 'Burada oturabilir miyiz?' diye sordum. Ama o iki dolu masada, herkesin zannettiği kişi yoktu. Yani onun bu olayla bir alakası yok. Fakat bana 'Hayır, oturamazsınız! Yerimiz yok!' dediler. Ben de oradan çıktım. Bir şey demedim. Ne diyeceğim? 'Beni niye almıyorsunuz' mu? Ayşe Kucuroğlu da yoktu orada ama bir şekilde almadılar beni. (...)"