İşte o röportaj…
- Hayatınızı anlattığınız kitabın adını neden 'Fasa Fiso' koydunuz?
Hayat, yaşarken önemli zannettiğimiz, sonrasında ise hiçbir önemlerinin olmadığını anladığımız olaylardan oluşuyor. Benim hayatım da diğer insanlar gibi, önemsiz birçok olayla dolu. Aslında başka türlü bir kitap yapmak üzere yola çıkmıştım. Ama laf lafı, hikayeler de hikayeleri açtı. Beklediğimden çok farklı, çok daha dolu bir kitap çıktı ortaya. Kimseyi rencide etmemeye çalışırken, aynı zamanda bazı şeyleri ima yoluyla anlatmayı seçtim.
- Toplumsal barışın önemine de değinmişsiniz kitapta. Toplumsal barışın yolu birbirimizi anlamaktan geçiyor, değil mi?
Tabii ki. Çocukluğuma denk gelen 70'li yıllardan beri ülkemin sosyal, siyasi dünyasının tanığıyım ve hayatım, Türkiye için toplumsal barış özlemiyle geçti. Hayatım boyunca türlü türlü nedenlerle, Türk halkının gereksiz yere birbiriyle çatıştığını gördüm. 80 öncesi yaşanan siyasi olayların şu anda ne kadar gereksiz olduğunun farkındayız. Zaman geçince, şu anda yaşadığımız çatışmaların da aslında ne kadar önlenebilir olduğunu göreceğiz. Bir an önce bu problemleri çözmek zorundayız. Türkiye, geçmişin kavgalarına, küskünlüklerine takılıp kalmamalı. Dünya tarihsel olarak zor bir dönemeçten geçiyor ve gelecekte hayalini kurduğumuz Türkiye'nin var olabilmesi için, halk olarak da çatışmasız ilişki kurmak zorundayız. Türkiye gücünü iç politikanın çatışmalarına harcamamalı.
UZLAŞMAKTAN YANAYIM
- Kitapta "Solcular, fakirleri koruyor. Biz de fakiriz, o zaman, ben de solcuyum" diyorsunuz. Solun hâlâ fakirleri koruduğunu düşünüyor musunuz?
Eskiden solun rezervi olan işçiler, Fransa'da Marine Le Pen'in ırkçı partisi Ulusal Cephe'ye oy veriyorlarsa, burada konu başkaymış diye düşünmek lazım. Ya da Trump'a oy veren zenciler ve hispanikler göz önüne alındığında... Rusya'nın ekonomisi berbat, halk perişan ama Putin'e destek yüzde 80-90'larda. Solculuk anlayışım 20'nci yüzyılda kaldı. Olayların başka türlü yürümesi gerekiyordu, şaşkınım.
- Sosyal medyayla ilişkiniz mesafeli. Son yıllada sosyal medyayı kullananlar kendileri gibi düşünmeyeni linç ediyor...
Sosyal medyanın negatif etkileri büyük oldu. İnsanlar sabun köpüğü gibi bir dünya yarattılar kendilerine, sadece kendileri gibi düşünenlere yer veriyorlar köpüğün içinde. Karşıt fikirlileri düşman ilan ediyorlar. Kışkırtıcı haberler yapılıyor ve insanlar delicesine sosyal medya üzerinden savaşıyorlar. Fikir alışverişi veya tartışma olmuyor, bodoslama hakarete başlıyorlar. Ben uzlaşmacı bir pozisyonu öneriyorum. Türkiye'deki her siyasi, sosyal görüş sahibiyle aramda, karşılıklı bir saygı ilişkisi istiyorum. Türkiye'nin siyasi, sosyal kavgalarının bitmesini, Türkiye'de kimsenin kendisini mağdur hissetmeyeceği bir ortamı umut ediyorum.