Yorulmaktan
rahatsız olmaktan ziyade yaptığın işten zevk alacaksın. Mutlu olacaksın. Babam
bana büyük sermaye bıraktı ben onu kullanıyorum, benim eserim değil ki. Erken
geç fark etmez, işinden zevk al. Özverili olmak önemli... Biz iyiyiz. Bu benim
için, takım için değil, herkes için geçerli.”
ESKİDEN KALECİLERE ‘APTAL’ DERLERDİ”
Ayakta
kalmak için her gün bir şeyler yapacaksın. 1 yıl değil, 50 yıl böyle devam
ediyorsun. Ömür bu. 1 gün yalan söyledin milleti kandırdın, cin gibisin.
Kendini nasıl kandıracaksın. Ömür boyu böyle mi gider? Düzgün olmak aslında
erdemlik değil, çok başarılı bir yöntem. Kaleciliğin verdiği en büyük değer
farklı düşünmem. Kaleci farklı duran, farklı giyinendir. Forması bile değişik
yahu.
Kaleci çok
akıllıdır. Niye o arkası dönük değil, hep önü dönük. Eskiden kaleciye “aptal”
derlerdi. Niye derlerdi, kimse kaleye geçmek istemezdi. Koşmayacak adam kaleye
geçerdi. Saf derlerdi, halbuki zeki adamdır kaleciler. Hatta geçen yoktu,
sırayla geçilirdi. Zeki olmak zorundadır. Öyle bir zamanda takımı kurtarır ki,
sabır, özveri... Herkesin hatasını kapatır ama onun hatasını kimse kurtarmaz.
Bazen kaleciyi görürsün. Adam 18 dışından şut atar. Kaleci bağırır
önündekilere: ‘Niye vurduruyorsun?’ Daha ne istiyorsun, vurdurmasalar ne işin
var senin orada?
“BEŞİKTAŞ KOLTUĞUNUN DEĞERİ VAR”
50 yıldır
futbolun içindeydim. Futbol bana her şeyi öğretiyor. Bazen sana iyilik yapanı
anlamıyorsun. Ya da kötülük yapmış, o an anlamıyorsun sonra anlıyorsun. Bizim
dönemimizde futbol işsiz güçsüzlerin işiydi. “Serseri ahlaksızların işi”
derlerdi. İtibar görmezdi. Evlilikte kız bile verilmezdi. Ama ben okudum da
aynı zamanda. “Serseri değilim, ahlaksız değilim” dedim kendi kendime. Adam
“efendi” diyor. Efendi olmak zorundayız zaten.