Beşiktaş’a çok ivme kazandırdınız.
Bunun sırrı nedir?
Tek başıma
bunu yapamam. Bu ekip işi. Kolay değil. İyi olduğu zaman paylaşım olur, kötü
oldu mu tam tersi. Önemli olan ilke ve prensipler. Bunu iyi koruduğunuz zaman
olur. Bunu önce başkan ve yönetim yapar. Sonra takım. Takım adına hoca, hocanın
altında oyuncu, personel, medya, taraftar, hepsi var... Bu camia büyük...
Benden de,
başkandan da önce Beşiktaş vardı, bundan sonra da olacak. “Bensiz olmaz”
diyemeyiz. İşler iyi gidince “Ben yaptım” dersin ama kötü gitti mi, öyle
demezsin. Mazaret ararsın o zaman senin varlığının anlamı olmaz. İşler dört
dörtlük mü, hayır. Daha yapacak şeylerimiz var. Bu kulüp yapısı, ekonomi ile
ilgili. Türkiye’nin de sorunu bu. “Şenol, Fikret, Ahmet, Hüseyin yaptı”
diyorsun, demek zorunda kalıyorsun. İlkeleri oturtacak tam düzen yok.
Ben buraya
erken de geç de gelsem önemli değil. Önemli olan bu sistemde yerim ne? Ben
takımı yönetiyorum, yönetim de beni. Benim aldığım her karar yönetimi
ilgilendirir. Ben takımı burada yönetirken benim işime karışamaz, ben de
oyuncuya karışmam saha içinde. Yapmazsa ne olur, oynatmam. Yönetim işini, ben
işimi yapacağım.
"İSTERSEM MESSI'Yİ
OYNATMAM"
Özgürlüğü
oyuncuya vereceksin. Her alanda. O özgürlük benim üstüme çıkma anlamında değil.
Ben de yönetimin üzerine çıkamam. Bu olgu yerleşmedi. Bazen oyuncu hocanın
üzerine çıkıyor. Hoca iyi olduğu zaman başkanın yönetimin üzerine çıkarıyorsun.
Messi bizim takımda oynuyor mesela her şeyi iyi yapıyor, istersem oynatmam. Ne
kadar başarılı olursa olsun, oyuncu hocanın üzerine, hiçbir hoca da yönetimin
üzerine çıkamaz.