2 Şubat Cuma namazı saat kaçta? Cuma Hutbesi yayınlandı mı?

Cuma namazına gitmek isteyenler Cuma namazının saat kaçta olduğunu sorguluyor. Peki ya Cuma namazı kaçta? Cuma Hutbesi yayınlandı mı?

2 Şubat Cuma namazı saat kaçta? Cuma Hutbesi yayınlandı mı?
Son Güncelleme: 23 Ağustos 2019 Cuma 11:49
2 Şubat 2018 Cuma 12:02

Müslümanlar için büyük önem taşıyan Cuma namazı bugün kaçta? Cuma Hutbesi yayınlandı mı? Cuma namazı ile ilgili detaylar haberimizde.

Müslümanlar için önemi büyük olan bir cuma günü daha geldi. 2 Şubat Cuma günü namaz vakitlerini araştıran müslümanlar haberimizden il il ezan saatlerine ulaşabilir. Milyonlarca vatandaş bugün camileri doldurup, taşıracak. Peki Cuma ezanı saat kaçta okunuyor? İşte İstanbul, Ankara, İzmir ve il il cuma namaz vakitleri…

BAZI İLLERDE CUMA VAKİTLERİ

İstanbul: 13:24
Ankara: 13:08
İzmir: 13:31
Bursa: 13:23
Edirne: 13:33
Eskişehir: 13:18

Cuma günü müminlerin hatalık bayramı sayılır. O gün yapılan ibadetler diğer günlere göre daha büyük sevap kazandırır. Kılınan Cuma namazının fazileti pek büyüktür. Müslümanlar Cuma günü banyo yapar, en temiz elbiselerini giyer, en güzel kokularını sürünüp, güler yüzle sokağa çıkarlar. Cuma için ezan okunduğu vakit her türlü işlerini bırakarak camilere koşarlar.

Zira Yüce Allahımız: “Cuma günü namaz için çağrıldığınızda hemen Allah’ın zikrine koşun. Alışverişi bırakın” buyurmuştur.

Cuma Namazı, müslüman erkeklere farz olan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de, olduğu, mutlaka kılınması gerektiği açık açık emredilmiştir. Vakti, öğle namazının vaktidir. Cuma günleri öğle namazı vaktinde bu namaz kılınırsa, öğle namazı da kılınmış sayılır. Dört rekat ilk sünneti, iki rekat farzı, dört rekatta son sünneti vardır. Bu dört rekatlık “Vakit Sünneti” kılmak sevaptır. Farz kılınmadan önce imam minbere çıkıp hutbe okur. Bu hutbenin okunması ve dinlenmesi de Cuma Namazı’nın farzlarındandır.Cuma namazı kadınlara farz olmadığı halde eğer onlar da cemaatle birlikte Cuma’yı kılarlarsa öğle namazını kılmış sayılırlar.

Cuma namazı hür ve serbest olmayanlara, yolcu olanlara, hasta olanlara, kör olanlara, ayakları olmayan sata kimselere farz değildir. Ama bunlar Cuma’yı kılarlarsa büyük bir sevap kazanırlar.

Cuma Namazı Kimlere Farz?

Şu şartları taşıyan kişiye Cuma namazı kılmak farz olur:

1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmalı,
3. Ergenlik çağına gelmiş olmak,
4. Erkek olmak,
5. Hür ve serbest olmak,
6. Mukim olmak (misafir olmamak),
7. Sağlıklı olmak,
8. Kör olmamak,
9. Ayakları sağlam olmak.

Cuma Hutbesi

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Müminler! Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah ve Resûlü, hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, mutlaka bu çağrıya icabet edin! Bilesiniz ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilesiniz ki, hepiniz Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.” 1 Peygamberimiz (s.a.s) de okuduğum hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”2 Değerli Kardeşlerim! Bugünümüzün ve yarınımızın, dünyamızın ve âhiretimizin inşa edici gücü, rehberi Kur’ân-ı Kerim’dir. Kur’ân’ın hayatla buluştuğu, anlaşılır ve yaşanılır hale geldiği yer Peygamberimizin sünnetidir. Bu yüzden biz, on dört asırdır Din-i Mübin-i İslam’ı bu iki ana kaynaktan öğreniriz. Kur’ân-ı Kerim, bize Allah’a imanla birlikte Peygamberimize imanı da emreder. Allah’a itaatin hemen ardından Peygamberimize itaati de ister. Zira Yüce Kitabımızı bize tebliğ edip öğreten Peygamberimizdir. Kur’ân, onun örnekliğinde yaşanan bir hayat modeline dönüştürülmüştür. Kur’ân’ın aydınlığında, Efendimizin eşsiz önderliğinde hayatlarını tanzim edenler, istikametlerini asla kaybetmeyeceklerdir.

Aziz Müminler! Varlık gayemizin kitabı Kur’ân-ı Kerim, Allah’a imanı ve sadece O’na kul olmayı emretmiştir. Hayatı boyunca Allah’tan başka hiçbir kudretin önünde eğilmeyen, her şart ve durumda izzetli ve onurlu bir duruş sergileyen Peygamberimiz de gerçek imanı bize göstermiştir. Kur’ân-ı Kerim, imanımızı diri tutan ve bizi Allah’a yaklaştıran ibadetleri emretmiştir. Namazı nasıl kılacağımızı, orucu nasıl tutacağımızı, zekâtı nasıl vereceğimizi, haccı nasıl yerine getireceğimizi, Rabbimize nasıl ibadet edeceğimizi ise bize Peygamberimiz yaşayarak öğretmiştir. Kur’ân, iyiliği emredip kötülüğe karşı çıkmayı, hak ve hakikati savunmayı, güvenilir olmayı, şefkat ve merhameti, hâsılı ahlak ile yücelmeyi emretmiştir. Bu erdemleri yaşayarak nasıl iyi bir mümin olunabileceği konusunda ise Peygamberimiz hepimize örnek olmuştur.

Aziz Kardeşlerim! Tarih şahittir ki; bizler, daima Yüce Kitabımıza gönülden bağlandık. Resûlullah Efendimize derin bir muhabbet duyduk. Kur’ân-ı Kerim’in huzur veren mesajlarını, Peygamberimizin sünnetini doğru anlayıp yaşadığımız müddetçe insanlığa örnek, aziz bir ümmet olduk. Ancak ne zaman ki bu bağlılık ve muhabbetimizi davranışlarımıza yansıtamaz hale geldik, Kur’ân’ın ve Peygamberimizin bizden istediği ilim, irfan, azim ve gayretten uzaklaştık, işte o zaman gücümüzü kaybettik, zayıfladık. Ne zaman ki Kur’ân ve sünnetin bize kazandırmak istediği yüce ruh ve ideali ihmal etmeye başladık, işte o zaman cehalet bataklığına saplandık.

Muhterem Müslümanlar! Bugün yaşadığımız acı ve sıkıntılardan kurtulup yeniden insanlığa huzur, barış ve medeniyet takdim eden bir ümmet olabilmemizin tek bir yolu vardır. Bu yol, Yüce Kitabımızın müminleri ve Sevgili Peygamberimizin ümmeti olarak Kur’ân’a ve sünnete sımsıkı sarılmaktır. Dinimizi doğru öğrenme ve yaşama konusunda bu iki kaynaktan taviz vermemektir. Kur’ân ve sünnetin arasına mesafe koymaya, bu en mukaddes değerlerimizi istismar ederek güç ve çıkar devşirmeye çalışanlara karşı uyanık olmaktır. Allah’ın son Kitabıyla, Resûlün nezih sünnetiyle hayata bakan, dinine ve milletine vefa ile bağlanan nesiller yetiştirmek için emek vermektir.

Kıymetli Kardeşlerim! Yavrularımızı Kur’ân ve sünnetten beslenen iman şuuruyla, ibadet sevgisiyle ve ahlak bilinciyle yetiştirmek, hepimizin vazifesidir. Onların iyi birer insan, örnek birer mümin olması hepimizin gayesidir. Bu gayeye hizmet edecek önemli bir hususu siz değerli cemaatime hatırlatmak istiyorum: Bildiğiniz üzere Kur’ân-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı ve Temel Dini Bilgiler dersleri okullarımızda seçmeli okutulmaktadır. Yavrularımızın, bu dersleri seçmeleri için gerekli hassasiyeti gösterelim. Rabbimizin emaneti olan ciğerparelerimizin, Allah’ın rızası doğrultusunda yaşayan nesiller olarak yetişmelerinin bizim sorumluluğumuzda olduğunu unutmayalım. Yüce Rabbimiz, çocuklarımızı anne babasına karşı hayırlı; dinine, milletine ve insanlığa faydalı nesiller eylesin. 1 Enfâl, 8/24. 2 Muvatta’, Kader, 3. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Kadınlar Neden Cuma Namazı Kılamaz?

Cuma namazı kılmayı emreden âyet genel içerikli olduğu halde kadınların niçin cuma namazı kılmadıkları hatıra gelebilir. Çok fazla teknik ayrıntıya girmeden bir iki nokta üzerinde durarak bu konuya açıklık getirmeye çalışalım. Burada gözden kaçırılmaması gereken hususların başında konunun Arap dilinin özelliği ile ilgisi gelmektedir. Arap dilinde erkek ve kadına yapılan hitap kalıbı birbirinden farklıdır. Kadınlara yapılan hitabın içinde erkeklerin bulunması, dilin yapısı bakımından imkânsızdır. Kadınlara yapılan hitap, sadece ve sadece kadınlara yapılmış bir hitaptır. Buna mukabil, erkeklere yönelik hitabın kapsamına kadınların girip girmediği, yani bu hitabın kadınlara da yönelik olup olamayacağı, dilciler arasında tartışmalı bir konudur..

Kimi dilciler erkeklere yönelik hitabın içerisine kadınların girmediğini, kimileri de girdiğini söylemişlerdir. Dilcilerin bu farklı iki kanaati, usulcülerin, o tür âyetlerin, yani erkeklere yönelik hitap içeren âyetlerin anlaşılmasında ister istemez etkili olmuştur. Kimi usulcüler, erkeklere yönelik hitabın içerisine kadınların dahil olmadığı yönündeki anlayışı kabul etmişler ve âyetleri bu doğrultuda anlamlandırıp, onlardan hüküm çıkarmışlardır. Bu anlayışa göre, erkeklere yönelik hitabın içerisine kadınlar dil kuralları gereği, girmezler. Fakat bazı dil dışı karîneler sebebiyle, erkeklere yönelik hitaba kadınlar da dahil olur. Bu dil dışı karînelerin başında, getirilen hükmün anlamı ve mahiyeti ile bu hükmün içerik bakımından erkek-kadın farkı dikkate alınacak türden olup olmadığı gelmektedir. Bu farklılık, tabii ki bir cinsiyet ayırımından değil, aksine fizikî yapı ile toplumsal statü ve buna bağlı olarak haklar ve sorumluluklar dengesinden kaynaklanan bir farklılıktır..

Kimi usulcüler ise dilcilerin öteki kanaatini esas alarak ve kural olarak, erkekler hitabının içerisine kadınların da girdiğini, fakat cuma namazı gibi bazı konularda, birtakım haricî karîneler ile kadınların hitap kapsamı dışında tutulacağını ileri sürmüşlerdir. Kadınların hitap kapsamı dışına alınmasına gerekçe olan hâricî karîneler cümlesinden olmak üzere, o dönemdeki kadın telakkisi, kadının ailedeki görev ve sorumluluklarına ve cemaat kavramı ve dayanışması içerisinde kadınların yerine ilişkin anlayış gösterilebilir. Her hâlükârda, kadınların cuma namazı kılmakla yükümlü olup olmadıkları meselesi, sonucu bakımından dinî bir mesele olmakla beraber, bu sonuca ulaşmanın başlangıç ve hareket noktası bakımından öncelikle bir dil ve teâmül meselesidir. Bu itibarla, meseleyi tabii zemininin dışına çıkarıp abartmak ve Türkçemizde erkeklere hitap ile kadınlara hitap arasında dilin yapısı bakımından böyle bir ayırımın bulunmayışının sağladığı rahatlıktan yararlanarak "Allah, 'Ey inananlar, cuma için çağrı yapıldığı vakit, zikre yani cuma namazına koşun' diyor, kadınlar da inananlar grubunda olduğuna göre onların da gitmesi gerekir" demek, kolaycılık olması bir yana meseleyi saptırmak anlamına gelir ve bu tutum yarar yerine zarar verir. Belirtmek gerekir ki, dilcilerin ve bağlı olarak usulcülerin görüşlerinden her ikisine göre de, başlangıçtan beri kadınların cuma namazı ile mükellef olmadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Hâricî karîneler meselesini tüm detaylarıyla burada açıklamak yerine, bahsedeceğimiz ikinci nokta çerçevesinde ele almak yeterli olacaktır..

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar