Prof. Dr. Canan Karatay, Hürriyet'ten Aşye Arman'a verdiği röportajda "Genetik diye bir şey yok, Bir kişiye Alzheimer teşhisi konuyor. 20 yaşındaki kızına da, “Sen de Alzheimer olacaksın, onun için bu ilacı al!” deniyor. " açıklamasında bulundu.
Ayşe Arman ve Canan Karatay röportajın şu ifadelere yer verildi;
Hocam, elimde size dair yeni bir ‘olay’ tutuyorum. Nasıl oluyor da her yazıp çizdiğiniz hadise yaratıyor?
- Benim olay yaratma gibi bir derdim yok. Ben yanlış bilinenleri ortaya koymaya çalışıyorum, o kadar. Yıllardır yaptığım bu. Bağımsız bir hekimim. Hiç kimseye, hiçbir yere angaje değilim. Benim derdim ‘modern tıbbın’ bir hekimi olmak değil. Zaten modern tıbba da inanmıyorum. İçinde yürüyen merdivenler olan AVM gibi hastanelere de, işi ticarete dökmüş hekimlere de inanmıyorum. Bu iş, para için yapılmaz.
Ama işte hep tartışmaların ortasında kalıyorsunuz. Siz bütün bunları planlıyor musunuz? Yazarken hınzır hınzır gülüyor musunuz?
- Evet, gülüyorum. “Buradan hücum gelecek, suçlamalar gelecek!” diyorum. Gelsin. Herkes aynı şekilde düşünmek mecburiyetinde değil. İlim de zaten tartışarak, münazara ederek, karşılıklı düşünerek ilerler.
Kendi halinde, iddiası olmayan bir hekim gibi duruyorsunuz. Ama polemikçi çıktınız hocam! Neden bütün bunlar? Nihai bir hedef var mı?
- Olmaz mı? 56 yıllık hekimim. Biz hakiki hekimlerle büyüdük. Modern tıbba, ilaç endüstrisine hizmet edenlerle değil. Onlar çoğalsın istiyorum. Tek hayalim, tek idealim var, her şeyi de onun için yapıyorum: Sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir gençlik olması. Bakın siz gençsiniz ama ‘mutlu yaşlılık’ geçirmek diye bir şey var. Ve bu bizim elimizde. Sorunsuz, sağlıklı beden ve ruh. Bunların temelinde bozukluk olunca, gerisi de geliyor. Hastalıkların hiçbiri ilaç eksikliğinden değil, vücuttaki temel bozukluklardan. Depresyon ilaç eksikliğinden değil, tansiyon ilaç eksikliğinden değil. Mide bulantısı, ülser ilaç eksikliğinden değil. Bunları altta kaynatan neler var? Dünya artık bunu inceliyor. Hakiki tıp bu. İşte ben de bu kitapta, bunun şifrelerini anlatıyorum.
“Tıp bir sanattır” diyorsunuz...
- Aynen öyle!
Biz bilim diye biliyorduk...
- Hayır. Tıp, bilim değildir, sanattır ve bu sanatın objesi insandır. Tıp, bilimi ve teknolojiyi, kendi sanatı için kullanır. Tıp İbni Sina’dan, Hipokrat’tan beri aynı insana hizmet eder. Beden ve ruh sağlığı olarak aynı insana, aynı problemlere... Değişmez bu. Üzüntüler, sevinçler, ölümler, doğumlar değişmez. Ne değişir? Teknoloji ilerler. Amaaaa teknolojinin ilerlemesi de ‘modern tıp’ demek değildir.
Şimdiye kadar maruz kaldığımız tıbba, uyduruk tıp mı diyorsunuz?
- Hastalıkların tedavisiydi diyorum. Daha doğrusu hastalık uydurup ilaç vermekti. Aslında hastalık yoktur, hasta vardır. Herkes özeldir, sekiz milyar kişinin hastalığı da özeldir. Halbuki modern tıp ne diyor? “Şu değerin 120’nin üstündeyse hastasın, bu ilacı alacaksın!” Bu tıp bu değil, kusura bakmasınlar.
Genetik diye bir şey yok mu peki?
- Yok işte, onu anlatmaya çalışıyorum. Bir kişiye Alzheimer teşhisi konuyor. 20 yaşındaki kızına da, “Sen de Alzheimer olacaksın, onun için bu ilacı al!” deniyor. Hastaların ve gençlerin umutlarını ellerinden almaya hakkımız yok. Neden onun da Alzheimer olma ihtimali varmış? Çünkü istatistikler öyle söylüyormuş. Yok öyle şey! Bunların hepsi manipülasyon.
Bu iddialarınızdan sonra ortalık karışmayacak mı, hekimler ayağa kalkmayacak mı?
- İster ayağa kalksınlar, ister takla atsınlar. Ben yine inandığım şeyleri söyleyeceğim.
Yorumlar