Fatih Sultan Mehmed'in oğlu II. Bayezid kimdir?

Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisini izleyenler tarihte ismi geçen kişileri yakından takip etmeye başladı. Bu isimlerden biri de Fatih Sultan Mehmed'in oğlu II. Bayezid..

Fatih Sultan Mehmed'in oğlu II. Bayezid kimdir?
Son Güncelleme: 23 Ağustos 2019 Cuma 11:51
10 Nisan 2018 Salı 09:34

Fatih’in oğlu Beyazıt kimdir, Fatih’in Oğlu Beyazıd'ın hayatı, Fatih’in oğlu Beyazıd'ın ölümü ile ilgili detaylar yazımızda..

Fatih Sultan Mehmed'in oğlu II. Bayezid kimdir?

Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Beyazıd 3 Aralık 1447 doğumlu sekizinci Osmanlı Padişahıdır.

Babası Fatih Sultan Mehmet Annesi Gülbahar Hatundur. Ayrıca Beyazıt Yavuz Sultan Selim’in babasıdır.II. Beyazıt Yunanistan sınırları içerisinde kalan, Osmanlılar zamanında ise Edirne’ye bağlı bir kaza merkezi olan Dimetoka’daki Dimetoka Sarayı’nda dünyaya gelmiştir.Fatih Sultan Mehmet ilme karşı büyük bir sevgi beslediği için, oğlu Bayezid’e her şeyden evvel kuvvetli bir tahsil verdirmeyi düşünmüştür.İstanbul’un fethi’nden sonra, 7 yaşlarındayken Hadım Ali Paşa danışmanlığında Amasya valisi olan Bayezid, burada o dönemin en ünlü âlimlerinden dersler aldı ve padişah olmak için özenle yetiştirilmiştir.

Babası Fatih Sultan Mehmet’in vefatını öğrenen ve devlet büyüklerinin, acele başkente gelmesi hakkında gönderdikleri mektupları alan II. Bayezid maiyetinde 4.000 kişi olduğu halde Amasya’dan yola çıkıp 9 günde Üsküdar’a gelmiştir.Oğlu Şehzade Korkut’tan saltanatı resmen teslim alıp 22 Mayıs 1481’de Osmanlı tahtına çıkmıştır ve devleti idare etmeye başlamıştır.

1481 yılında babası hayatını kaybedince Şehzade Bayezid kardeşi Cem ile tahta geçme konusunda karşı karşıya geldi ve bu durumu biraz daha şiddetlendiren olay, Fatihin çıkardığı kanunnamede nizam-ı alem için kardeşlerini öldürme hakkı tanıyor olması idi. Bayezid ve Cem’e ölüm haberi yollanmış fakat Cem’e haber götüren elçinin yolu kesilerek önlenmiş Bayezid ise gelene kadar vekaleten oğlu tahta oturtulmuştu. Bu da Bayezid’in taraftarlarının daha çok olduğunu göstermektedir.

Padişahlık Dönemi

İstanbul’a ulaşan Bayezid, babasının Topkapı Sarayı’ndaki cenaze merasiminden sonra tahta çıktı. İlk olarak kapıkullarına cülus bahşisi dağıttığı gibi yeniçeri ulufelerini de arttırdı ve vezirlere-beylere diledikleri yerde köyler verdi.

Kendisini tahta daha layık gören Cem’in mücadelesi iç savaşa neden oldu. Topladığı kuvvetler ile Bursa’da kendi adına hutbe okuttu ve para bastırdı. Bu da padişahlığını ilan etmek olduğu gibi kardeşi Bayezid’a devleti paylaşmayı da teklif etti. Sultan Bayezid ise devletin bölünemeyeceğini belirterek üzerine yürüdü. Bu savaşta yenilen Cem, Mısır’a kaçtı. Ardından Avrupa’ya nakledilen Cem, Bayezid için büyük bir tehlike oluşturuyor ve bu durum da bazı çözüm yollarını doğuruyordu. Kardeşini bırakmamaları için bazı tavizlerde bulunan Bayezid bir yandan da onu öldürme yollarını arıyordu. Zaten çok geçmeden Cem zehirlenerek hayatını kaybetti.

Cem olayı ve bu olay dolayısıyla Avrupa’da İstanbul’u geri alma yolunda doğan umutlar Bayezid’i çok dikkatli ve barışçı bir siyaset takip etmeye sürükledi. Bununla birlikte o gerektiğinde savaştan da çekinmemiş, böylece Osmanlı topraklarına yeni yerler katılmıştı.

1484 yılında Boğdan seferine çıkan II. Bayezid, Kili ve Akkirman kalelerini alarak vergiye bağladı. Bu dönemin dış siyasetindeki en büyük dalgalanma Venedik ile olan münasebetlerde görülmektedir. Venedik’in Türkler’e karşı Fransa ile ittifak yapması üzerine İstanbul’daki Venedikli tacirler tutuklanıp mallarına el konuldu, bu da savaşın başlamasına neden oldu. 4 yıl süren bu savaşta Osmanlı önce Modon ve Koron limanlarını ele geçirdi. Çaresiz kalan Venedikliler, Bayezid ile antlaşmaya vardı.

Fatih Sultan Mehmet döneminde Macarlar ile olan savaş Bayezid döneminde de devam etti. Sonunda 1503 yılında ticaret serbestliğini tanıyan bir antlaşmaya varıldı. Lakin bu dönemin en dikkat çeken olayyı Rusya ve Endülüs ile ilk kez münasebet kurulmasıdır. Bu dönemin en önemli olayı ise Memlükler ile 6 yıl süren savaşa girilmesidir. 1485 yılında başlayan savaşın sonunda iki tarafta kesin bir zafer kazanamadı.

Şahkulu İsyanı

Sultan Bayezid’in barışçı ve çekingen siyaseti Safeviler ile olan ilişkiyi Osmanlılar’ın aleyhinde gelişmesine neden oldu. Şah İsmail’in Şii siyaseti Anadolu’da etkisini göstermiş, 20.000 kişilik bir Safevi kuvveti Ankara’ya kadar ilerlemişti. Bu durum karşısında Şii olduklarından şüphe edilen 16.000 kişi Anadolu’dan Rumeli’ye göç ettirildi. Fakat 1511 yılında baş gösteren Şahkulu İsyanı Anadolu’yu tamamen kana boyadı ve bu ayaklanmalar sırasında Şah İsmail kendi adına hutbe bile okutturdu. Artan bu huzursuzluklar Bayezid’in tahtı kaybetmesinde büyük rol oynamıştır.

Orduyu güçlendirmek için bazı girişimlerde bulunan Sultan Bayezid, Yeniçeri Ocağı’nda ağa bölükleri adı verilen bir sınıf kurdu. Donanmada kalyon sınıfından Göke adlı ilk gemi yapıldı ve uzun menzili top kullanılmaya başlandı. Saraya alınan iç oğlanları yetiştirmek üzere Galata Saray Mektebi açıldı.

Zor Yıllar

Bu gelişmelerin yanında yönetimde yanlış kişileri seçiyor olması, halkı refahlıktan uzaklaştırarak huzursuzluklar doğurmasına yol açtı. Bir de üstüne 1492/1502 yılları arasında veba salgınının baş göstermesi de pek çok ölüme yol açtı. 6 yıl süren kıtlık çok büyük sıkıntılar doğurduğu gibi 45 gün süren deprem ‘’küçük kıyamet’’ diye adlandırılmış ve 5000’den fazla can kaybına, 1070 ev ve 109 mescidin yıkılmasına neden olmuştu.

Şehzadeler arasında çıkan saltanat mücadelesi ve Şahkulu İsyanı ise Bayezid’i önce tahtından sonra hayatınan etti. Yaşı oldukça ilerlemiş olan Sultan Bayezid, nikris hastalığına yakalandı. Bayezid’in tahta geçirmek istediği büyük oğlu Ahmet olsa da, Selim’in İran şahı ile girdiği savaştan ün kazanmış olması onun halk tarafından daha çok benimsenmesine yol açtı.

Diğer kardeşleri de harekete geçtiler, sancaklarından ayrılan bu şehzadeler Anadolu isyanın tetiğini ateşledi. Böylece Anadolu’da Safevi egemenliğini sağlamaya çalışan Şahkulu ayaklanınca şiddetli bir Sünni-Şii çatışması başladı. Bursa yakınlarına kadar ilerleyen Şahkulu’yu durdurmak isteyen Selim Silistre’ye naklini istediyse de babası tarafından kabul edilmedi. Buna karşılık Selim’i Semendire’ye nakletti ve Ahmet’i tahta geçirmeyeceğine dair söz verdi fakat bu antlaşma sürekli olmadı. Bir süre sonra babasının üzerine yürüyen Selim, savaşta yenildi ve Kefe’ye döndü. Üzerine Ahmet’in İstanbul’a çağrılması onu istemeyen yeniçerilerin ayaklanmasına yol açtı. Padişahın idaresizliğini öne sürerek kendilerine Selim’i serdar tayin etmesini istediler ve Sultan Bayezid bu durumu kabul etmek zorunda kaldı. İstanbul’a gelen Selim Yenibahçe’de karargahını kurduktan sonra babasının elini öptü.Babası onun Anadolu’ya geçmesini istiyordu fakat Şehzade Selim tahtın sahibi olursa gönül rahatlığı ile savaşabileceğini söyleyince Sultan Bayezid saltanatı oğluna bıraktı. Böylece yeniçerilerin desteği ile tahta çıkmış olan Bayezid, 30 yıl sonunda yine yeniçerilerin baskısıyla 1512 yılında tahttan çekilmiş oldu. Dimetoka’ya gitmek üzere İstanbul’dan ayrılan Bayezid, Çorlu yakınlarına geldiğinde fenalaştı. 1512 yılında hayatını kaybetti. Ölüm sebebi şaibelidir fakat bazı kaynaklarda zehirlenmiş olabileceği üzerinde durulmuştur.

Cenazesi İstanbul’a getirildi ve bugün kendi adıyla anılan Beyazıt Meydanı’nda yaptırmış olduğu camiinin yanına gömüldü. Üzerindeki türbe daha sonraki yıllarda inşa edildi.

Edebi Kişiliği

Şehzadeliğinden beri ilme meraklı olan Bayezid, çevresine hep bilginleri topladı. Aynı zamanda şiirler yazdı, Adli mahlasını kullandı ve gazellerinin meydana getirdiği küçük hacimli bir divanı basıldı. Şiirde orta dereceli olsa da hat sanatında oldukça yetenekliydi. Uygur yazısını iyi bilip, İtalyancayı az biliyordu. Ancak babası ölçüsünde hoşgörülü ve açık fikirli değildi. G. Bellini’nin yaptığı tabloların saraydan çıkartılıp satılması, Tokatlı Molla Lutfî’nin inançsızlıkla suçlanarak idamı bu dönemde olmuştur.

Osmanlı tarihçiliği onun zamanında ilk büyük eserini çıkarmış olup, Osmanlı tarihini yazdırmıştır. Ayrıca kendi adına da pek çok eser kaleme alınmıştır. Avrupa’daki sanat hareketlerine de tamamen kayıtsız kalmayan Sultan Bayezid, Leonardo Da Vinci ile mektuplaşmış; Da Vinci Haliç ve Boğaz üzerinde birer köprü yapmaya hazır olduğunu bildirmiş, Michelangelo da köprü yapımının düşünüldüğünü duyunca bir ara İstanbul’a gelmeyi istemiştir. Fakat bu teşebbüsler gerçekleşememiştir.

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar