Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisinde Şehzade Mehmed, Şehzade Orhan'dan önce Edirne'ye varmak için Dardanel Boğazı'na doğru hareket ediyor. Peki Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisinde Dardanel Boğazı nerededir?
Marmara ve Ege Denizi'ni bağlayan Dardanel Boğazı, Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisinde geçti. İşte Fatih'in İstanbul'u giderken kullandığı güzargah olan Dardanel boğazının önemi..
Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisinde Dardanel Boğazı nerede?
Dardanel Boğazı bugünkü Çanakkale Boğazı (Yunanca: Hellespontos), Marmara Denizi’ni Ege Denizi’ne bağlayan boğazdır. Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan boğazda köprü yoktur. Kıtalar arasında ulaşım feribotlarla sağlanır.
İstanbul Boğazı’nın yaklaşık olarak iki katı uzunluğunda olan Çanakkale Boğazı, 61 kilometre (38 mi) uzunluğunda olup en dar yeri 1.2 kilometre (0.75 mi) en geniş yeri ise 6 kilometre (3.7 mi) açıklıktadır. Ortalama derinliği 55 metre (180 ft) olup, en derin noktası 103 metre (338 ft) ile en dar yeri olan Çanakkale şehrinin kuzeyindeki Kilitbahir mevkiindedir.
Boğazda İki büyük akıntı mevcuttur: Birincisi Karadeniz’den Ege Denizi’ne doğru akan yüzey akıntısı, İkincisi de Ege Denizi’nden Karadeniz’e doğru akan dip akıntısı, ki bunların her ikisi de birbirlerine zıt istikâmetlerde akmatadır. Batı yakasını Gelibolu Yarımadası, doğu kıyılarını Biga Yarımadası oluşturur. Boğazın her iki yakasında kaleler vardır. İlk defa Türk kuvvetleri 1356’da Süleyman Paşa ile Çimenlikhisar kalesini fethetti, Çardak kalesini yaptı. Yıldırım Bayezid Bizans surlarını yıkıp iç kaleyi düzeltti. Fatih Sultan Mehmet, Rumeli’de Sestos (Kilidülbahir-deniz kilidi), Anadolu’da Aydos (Seddülbahir-deniz seti) kalelerini yaptı.
Batıdan boğaza girilirse Rumeli kıyısı boyunca Seddülbahir, Kirte, Kilitbahir, Eceabat, Boğalı, Büyük Anafarta, Kumköy, Uzundere, Küçük Anafarta, Cumalı, Bayırköy, Burgaz, Gelibolu, Yeniköy ana yerleşimleri görülecektir. Anadolu tarafında ise Kumkale, Erenköy, Kuzuköy, Çanakkale, Nara, Yapıldak, Bergos, Lapseki, Çardak yerleşimleri vardır. Boğazın Rumeli kıyısı Tekeburun’dan Çankaya burnuna, Anadolu kıyısı Kumkale burnundan Çardak’a uzanır.
Dardanel Boğazı adını nereden alır ve neden önemli?
Eski çağlarda HELLESPONTOS ve DARDANEL olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale; Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki geçit bölgesinden biridir. Bu özelliği nedeniyle oldukça zengin bir tarihi vardır. Yörede yaşayan topluluklara ekonomik ve askeri üstünlük sağlamış, onlar da uygarlık alanında çağdaşlarını geçmişlerdir. Ancak bu durum, yöreyi çeşitli göç ve istila hareketlerinin hedefi yapmıştır. Değişik tarihlerde yerleşmek ya da yağmalamak amacıyla bölgeye gelenler olmuş, her iki durumda belirli kültür alışverişini yoğunlaştırmıştır. Bu kültürel yoğrulma, yüzyıllar boyu kesintilerle sürmüş, bunun sonucu oldukça renkli bir kültür mozaiği ortaya çıkmıştır.
Boğazın en dar yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos dolaylarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos dolaylarında Sultaniye (Kale-i Sultaniye) ya da Çanak Kalesi adı ile anılan kaleler yapılmıştır. Bugünkü Çanakkale’nin adı Anadolu yakasındaki Çanak Kalesinden gelmektedir. Yörenin en eski halkı Beşiktepe ve Kumtepe yerleşmelerinden bilinen Kalkolitik Dönemin yerli halkıdır. Bunları, İ.Ö. 3000′lerden 1200′lere kadar herhangi bir dış etki altında kalmadan yaşamlarını sürdüren Troya halkı izler. Bundan sonra sırasıyla Troya Savaşları ile Akalar, Ege göçleri ile çeşitli kavimler gelmiştir. En son olarak Sicilyalı Komutan Roger De Flor’un ölümüyle buyruğundaki Katalonyalılar bir süre etkinliklerini sürdürseler de, daha sonra Türkler’le yaptıkları bir anlaşma gereği, Çanakkale ve yöresini Türk Beylerine bırakmışlardır.
M.Ö. 3000 yılında kurulan L Troia, M.Ö. 2500 yıllarında bir depremle yıkılmıştır. Bundan önce de yörede eski yerleşmelerin bulunduğu bilinmektedir. Dardanos kentinin I. Troia’dan önce kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş önceliği 100-150 yıl kadardır. M.Ö. 1200′lerde kuzeyden gelen “deniz kavimleri”nin göçü ile bölgede ve Anadolu’da yazılı tarih açısından karanlık dönem başlamıştır. Bölge, M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu’da büyük bir güç haline gelen Lydia Krallığı’nın egemenliğine girmiş, M.Ö. 5. yüzyılda Perslerin gelmesiyle, Pers etkisi artmaya başlamış, M.Ö. 386 yılında Persler ve Spartalûar arasında yapılan “Kral Barışı” ile bölgede kesin olarak Pers egemenliği sağlanmıştır. M.Ö. 334′te Makedonya Kralı Büyük İskender’in Pers ordusunu Biga Çayı (Granikos) yakınlarında bozguna uğratmasıyla Anadolu’da Pers hakimiyeti gerilemeye başlamıştır. İskender’in Ölümünden sonra İskender’in komutanları bölgede iktidar mücadelesine girişmişlerdir.
Bergama Krallığı’nın hakimiyeti ve Galat istilaları döneminden sonra, Roma’nın bölgedeki hakimiyet kurma çabaları sırasında Diktatör Sulla, Gelibolu’ya kadar gelmiştir. Bölge, Roma ve Bizans dönemlerinde limanlarıyla da önem kazanmıştır. Osmanlıların Akdeniz’de egemenlik kurma istekleri, onları Balkan Yarımadası’ndaki fetihlere, Gelibolu ve yöresinden başlamaya yöneltmiştir. Gelibolu’da bir tersanenin kurulmasıyla birlikte Çanakkale’deki Osmanlı egemenliği daha da artmıştır. Boğazın önemi Çanakkale Savaşları’nda (1. Dünya Savaşı’nda) bir kez daha gündeme gelmiş ve düşman donanması 18 Mart 1915 tarihinde bozguna uğratılmıştır.
ÇANAKKALE'NİN ANTİK TARİHİ
Dardanelles ve Hellespontos Çanakkale'nin bilinen en eski adları. Dardanelles Troya'nın mitolojik atalarından Dardanos'tan türetilmiş. Antik Çağ'daki adı Hellespontos ise mitolojiye dayanıyor. Antik çağ yazarlarının çok işlediği "Altın Post" mitolojik öyküsünde Karadeniz'e, Kolkhis ülkesine altın postlu koça binip gitmek için boğazı geçerken koçtan düşen Helle'den geliyor ve anlamı Helle'nin Denizi. İki kıta arasında bir geçiş noktası olmanın yanı sıra Doğu Roma, Bizans yani İstanbul'a deniz yoluyla ulaşmak; verimli Karadeniz'le ticaret yapmak için Akdeniz ülkelerinin; bir iç deniz olan ve açık denizlere ancak İstanbul ve Karadeniz boğazlarından geçerek ulaşılabilen Karadeniz ülkelerinin ilgisini çekti. Kimi zaman gemileri birbirine bağlayıp bir köprü kurarak, bazen de dubalardan köprü oluşturarak ordular kıtadan kıtaya geçtiler.
Dardanos'la ilgili buluntular yok ama tarihinin Troya'dan önceye dayandığı düşünülüyor. Uzun yıllardır süren kazılarda ortaya çıkarılan I. Troya'nın kuruluşu İ.Ö. 3000 yılında kurulan Troya 500 yıl sonra bir depremle yıkılmıştı, sonra defalarca yeniden kurulup yeniden yıkılacak Troya büyük bir uygarlık kurmuştu. Bölge bir çok uygarlığa ev sahipliği yaptı, bir çok uygarlık dönem dönem bölgeye egemen oldu. İ.Ö. V. yy'de bütün Anadolu'da sel gibi yayılan Persler egemen oldular. İ.Ö. 386'da Persler ile Spartalılar arasında yapılan "Kral Barışı" ile bölgede Pers egemenliği iyice pekişti. Pers Kralı Kserkes Yunanistan ve Makedonya'ya geçmek için boğazda dubalar ve gemilerle bri köprü kurdurdu. Abydos'dan Sestus'a ordusunu geçirdi. Pers egemenliği Makedonya Kralı Büyük İskender'in İ.Ö. 334"de Gronikas'da (Biga Çayı) Pers ordusunu yenmesiyle gerilemeye başladı. Bir süre Pers komutanları arasındaki iktidar kavgalarına tanık oldu.
Bergama Krallığı egemenliği Galat istilanda kaldı. Roma ve Bizans dönemlerinde limanları ile önem kazandı. Osmanlı'nın bölgede ilk ele geçirdiği yer Gelibolu oldu. Sonra bölgede tamamen hakimiyet kurdu. Mitolojiden bir aşk öyküsü çok eski zamanlarda Çanakkale Boğazı’na Hellespontos deniyordu. Boğazın Avrupa yakasındaki Sestos kentinde büyük bir Afrodit Tapınağı vardı ve tapınakta da çok güzel bir rahibe olan Hero! Sestos’taki bahar şenliğinde Abydos’lu yakışıklı Leandros getirdiği hediyeleri sunarken Hero’yu görünce yıldırım aşkına tutuldu.Hero bu aşkı reddetti ama Leandros’un aşkı öylesine büyüktü ki sonunda rahibenin de kalbine aşk ateşi düştü. Denizin iki ayrı yakasında yaşıyorlardı ama aşk denizleri aşacak kadar büyüktür her zaman.
Hero’nun fırtınalı ve zifiri karanlık bir gecede balıkçıların yollarını bulabilmesi için yaktığı ateşe doğru yüzmeye başladı ve kıyıya çıkmayı başardı. İki sevgili sarıldılar birbirlerine.Artık ateş her gece yanıyor ve delikanlı her gece boğazı yüzerek Hero’ya ulaşıyordu. Ama mevsim dönüyor; rüzgarların ve dalgaların egemenliği başlıyordu. Antik Çağ yazarı Heseidos (i.Ö. VII.) yy’da “İşler ve Günler” diye bir kitap yazmıştı ve “Kış gelip de rüzgarlar her yönden esmeye başlayınca, suları şarap rengine dönmüş denize çıkacağına toprağı işle.Tekneyi kıyıya çek, etrafını taşla çevir (…) yelkenleri dikkatle dür, dümeni ocağın bir köşesine as ve deniz mevsiminin gelmesini bekle.” diyordu. Ama aşk bekler mi hiç! Leandros bahara kadar gelmeyeceğine dair verdiği sözü unuttu ve sevgilisine doğru kulaç atmaya başladı. Fırtına ve dalgalarla boğuşuyordu. Hero’nun yaktığı ateş de fırtınadan sönünce yolunu kaybetti.Hero gecenin karanlığında sahile indiğinde Leandros’un ölüsüyle karşılaştı. Acıya dayanamayıp intihar etti oracıkta. İki sevdalıyı boğazın kıyısında ayrılmamacasına bir mezara koydular ve denize çiçekler attılar.
ÇANAKKALE'NİN KENT TARİHİ
Osmanlı egemenliğine giren, Boğaz’ın kıyısına kurulmuş kentin çekirdeğini 1462 yılında Çimenlik Kalesi’nin etrafında başlayan yerleşim oluşturuyor. Günümüzde de iyi durumda olan ve Askeri Deniz Müzesi ile birlikte görülebilen kalenin ve boğazın savunulmasında görevli asker ve idareci sivil memur müslümanlar ilk olarak Fatih Camisi civarındaki Cami-i Kebir mahallesini kurdular. Aynı dönemde kalenin yapımında çalışan Romanlar da Çay Mahallesini oluşturdular.Bu iki mahallenin oluşumundan sonra yoğun olarak denizcilik ile uğraşan Rumlar çevreden kente geldiler Cami-i Kebir mahallesinin kuzey yönünde Rum mahallesi oluşturdular.Ermeniler de Rumlarla aynı dönemde Zafer Meydanı kilise civarına yerleşerek kendi mahallelerini kurdular.
Kentin çarşısı da bu durumda kalenin kuzeyinden doğu yönüne doğru yerleşti. Sarıçay kenarında küçük sanayi yer alırken zanaatkârlar da Ermeni mahallesinin güneyi ile Çay Mahallesinin doğusunu mekan tuttular. Bir dönem Kale-î Sultaniye olarak anılan kentin günümüzdeki adının kalenin çanağı andırmasından ya da yöredeki çanak-çömlek yapımcılığından geldiği düşünülüyor. 18. yy’a kadar kent olma yolunda belirli bir gelişme gösteren Çanakkale, Boğazlarda ekonomik faaliyetin yoğunlaşması ile bir liman kenti olmaya ve zenginleşmeye başlar. Eski mahalleler büyürken ticari faaliyeti yürüten Yahudiler kentin doğu tarafına yerleşerek Musevi mahallesini kurarlar. Boğaz ticareti ve liman kenti olarak oynadığı rol kente ticari ataşelikler ve fahri konsoloslukların gelmesine neden olur, bu temsilciliklerin sayısı kısa zamanda yirmiyi bulur. Bunlar Kordon boyunca ticari ataşelikler mahallesini oluştururlar.
OSMANLI DÖNEMİNDE DARDANEL BOĞAZI
19. yy’da Osmanlı’nın çöküş yaşaması Ege Adaları, Kırım ve Balkanlardaki müslümanların Anadolu anakarasına göçünü başlattı. Buraları güvensiz bulanların bir bölümü de Çanakkale’ye yerleşti. Tatar mahallesi o zamanlarda oluştu. Müslümanlar dışındaki kent halkı ise göçmek bir yana genişlemeyi sürdürdüler. Yeni bir Rum mahallesi kurdular. Ve savaş!.. 20. yy’ın başından itibaren başlayan savaş ortamı oldukça karmaşık bir göç dalgası yarattı. Elli yıllık bir döneme yayılan bu süreçte müslümanlar dışındaki halk kenti terketti. Balkanlar’dan ve Ege Adaları’ndan göçmenler geldi. Gelenler gidenlerin mahallelerine, evlerine yerleştikleri için kent dokusunda büyük bir değişim yaşanmadı. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere – Fransa – Rusya ‘ya karşı Almanya-Avusturya / Macaristan – İtalya üçlü ittifakı oluşmuş tu. Osmanlı itilaf devlet lerinin yanında yer almak istemiş ancak olumlu cevap alamamıştı. Osmanlı tara fından satın alındığı açık lanan İki Alman savaş gemisinin Karadeniz’e geçerek Rusya’yı bombalamaları üzerine Osmanlı fiilen savaşa katılmış oldu.
Alman savaş gemilerinin peşinden gelen İngiliz ve Fransız savaş gemileri Çanakkale Boğazı’ndan geçmek ve Karadeniz’e çıkmak istiyordu. Osmanlı buna izin vermeyince İngiliz-Fransız donanması Boğaz’ı kuşattı. (1915) Osmanlı Boğaz’ın iki yanına yerleştirdiği kuvvetlerle donanmanın geçmesine ve karaya çıkmasına izin vermedi. Her iki tarafın büyük kayıplar verdiği bu dramatik savaşın geçtiği yerler günümüzde tarihi Milli Park. Bu bölgeyi ilerleyen sayfalarımızda özel bir bölüm olarak göreceğiz. Bir savaştan bir savaşa…
Çanakkale stratejik Boğaz’ın kapısı konumunda olduğundan ve Çanakkale Savaşları’nı doğrudan yaşadığından savaş sonrasında da, yeni bir savaş, yani İstiklal Savaşı süresinde zor bir dönem geçirdi. Cumhuriyet’le birlikte yaralarını sarmaya ve kendine yeniden çeki düzen vermeye çalışan kent bu kez Türkiye katılmasa da 2. Dünya Savaşı ile karşılaşıyordu. 2. Dünya Savaşı süresince de genç Türkiye Cumhuriyeti Çanakkale Boğazı’nda yoğun bir tahkimat yapmak durumunda kaldı. Savaş yılları bütün Türkiye gibi Çanakkale için de zor geçti. Savaştan sonra 2. büyük savaş sonrasında 1949 yılında kent için ilk plan yapıldı. Cumhuriyet Meydanı düzenlendi ve kentin varolan yerleşim ve sanayi-ticaret alanlarının gelişme ve yapılanma şartları belirlendi. Kent 1950′lerin ikinci yarısında, 1970′li yılların ortalarında ve 1980′lerin ilk yarısında büyüme atakları yapar. Bu ataklarda planlar zorlanır ve kırılır.
Yorumlar